ABİDİN UYAR YAZDI; “İSLAM -YAHUDİ-HRİSTİYAN İKTİSADI OLURMU? …”

ABİDİN UYAR YAZDI; “İSLAM -YAHUDİ-HRİSTİYAN İKTİSADI OLURMU? …”

Taha Akyol’un Faize 1 trilyon – başlıklı yazısını görünce aklıma dindar seçmen psikolojisi ve siyasi tercihi geldi…
İster istemez bu paradoksu sorguluyorum …
 Dini terminolojiyi kullanıp  söylediğinin tam tersini yapan iktidarın söylediği ile yaptığı arasındaki tutarsızlık geleneksel dindar da hiç bir rahatsızlık vermiyor. Bunun nedenini sosyolojisini anlamaya çalışıyorum… 
Geleneksel dindar bunda hiçbir anormal durum görmüyor.
Sadece bu ikilemi anlamak istiyorum …
Bununda sosyolojisi var …
Hepimiz İslam’a antropolojik kültürle girdik.
Bir kısmımız düşünce sürecini başlattı bir kısmımız hiç zahmete girmedi…
İçlerinde gerçekten saf temiz inançlı çok iyi tanıdığım Müslümanlar  var .
Her gün sohbet ettiğim insanlar var   …
Muktedirden hiçbir çıkarları yok …
Ancak öğrenme merakları  sistemli düşünceleri de yok …
Merakları oluşmadığı için  zihin dünyası bedava bulduğu hazır bilgi ile mutlu oluyor …
Soru sormuyorlar …
Sorgulamıyor.
Sadece belli kavramların zihin dünyalarında bıraktığı müthiş çağrışım var. (Faiz, baş örtüsü, zina, içki. 4 ana başlık )
 Allah’ın kamu malını yönetenlere yaptığı ilahi ikaz,
Örneğin ; yolsuzluk, imar rantı, nepotizm, kibir, şımarıklık, kamu kaynakların belli şirket ve ailelere  dağıtılması, kamu malı ile gösterişli yaşam, Allah’ın adalet ilkesinin  çiğnenmesi, yok edilmesi KHK lıların uğradığı zulüm bunlar konusunda ALLAH NE DER  diye hiç bir kaygıları hiç bir düşünceleri yok …
 Tek ölçü yönetici  namaz kılsın yeter demekteler .
Oportünist Müslüman’ı ayrı tutuyorum…
Onların çıkarları öncelikli.
Paraya, servete, makama inanılmaz tutkuları var …
Adam siyaset ile bir yere müdür  olmuş oğlunu parti kanalı ile  belediyeye sokmuş, akademisyen olmuş, ihale almış, bir bakmışsınız  iktibas dergisinden merhum  Ercüment Özkan dan paylaşımda bulunmuş, öbür taraftan dini ifsat  eden dini kullanan siyasi oluşumları desteklemiş. Bir bakmışsınız  İsrail’i protesto mitinginde en ön saftalar. Öbür taraftan İsrail’i protesto ettikleri için tutuklanan gençler veya İsrail’i giden ticaret gemileri için en ufak ahlaki tepki vermemişler …
Hiç renk vermezler.
Hiç bir kötülüğe ses çıkartmazlar. Her şeyin farkındadırlar ama  bilmiyormuş gibi yaparlar…
İSLAM İKTİSADI OLURMU? …
Prof.İhsan Fazlı oğlu şöyle diyor;
 Bir x düşünelim, bu x’in başına İslâm’ı getiriyoruz ve İslam x’i diyoruz. İslâm devleti meselâ, devlet burada mevsuftur. Soru şu: Bir şeyin başına İslâm’ı sıfat olarak
kullandığımızda ne değişir, ne değişmez? İslam devleti dediğimde devleti İslam yapan
nedir? Çünkü devlet hep var. Bu devleti İslâmî kılan nedir, kılmayan nedir? İslâm
ekonomisi mesela. Bir ekonomiyi İslâmî kılan nedir, İslami kılmayan nedir? İslam
devleti, ekonomisi, sineması dediğimizde aslında büyük hata yapıyoruz. Nedir
hatamız? Mutlaklaştırıyoruz. Mutlak kelimesi talak kelimesinden gelir boşamak
demektir. Allah mutlaktır Allah boşandırılmıştır demektir. Ne demek bir şeyin mutlak
olması? Zaman ve mekân kategorisinden ayıklanmış olmasıdır.”
Örneğin iktisat bir bilimdir ama başına İslam lafzını eklediniz mi artık bir anda vahiy muamelesi görüyor …
Diğer iktisatlardan ayrılıyor …
Bir banka yaptığı işleme kâr  payı dedi mi bir anda diğer bankaların faizli  işleminden ayrılıyor ve İslami işlem olmuş oluyor …
Müslüman iktisat eğitimi alsa da  bunun doğru olmadığını bilse de da kalbi rahatlıyor …
Fakat ben daha ilginç bir şeyden bahsetmek istiyorum  Taha Akyol’un yazısından yaptığım alıntıyı sonraya bıraktım …
Tesadüfen  sanal ortamda biri ile tartışmıştım fıkıhçıydı…
Üstelik birde iktisat konusunda  doktora  yapmışmış …
 Ekonomi Politikaları Kurulu Üyeliğine atanmıştı  .
Peki ne olmuştu ülkenin faiz konusunda geldiği durum ?
 İslam iktisadını neden uygulamamıştı?
Mehmet Şimşek’in ekonomiyi  yönettiği  yerde bir dakika durmaması gerekirdi
Bir yandan bu fıkıhçı diğer yandan Mehmet Şimşek  ikisi de görev yapıyor ve maaş alıyor .
Ebu Hanife’yi   rol model alsaydı  o görevi kabul etmezdi…
İktidar o fıkıhçıya  İslam iktisadı ile ekonomik  krizi çözdürmüyor da Mehmet Şimşek’  çözdürüyor…
Çok ilginç …
Taha Akyol un yazısından
Ama şimdi resmen yüzde 48.5 ve bütçeden devlet borçları için ayrılan faiz ödeneği 1 trilyon 173 lira!
Erdoğan’ın dile getirdiği bir çözüm var: “İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır.” (14 Haziran 2020)
Öyleyse “verin kardeşinize yetkiyi…” Yetki verildi ama durum ortada.”Taha Akyol
Peki Faizsiz bankacılık  olur mu?
Bence bal gibi olur …
 Meraklısına akademik bir makale  tavsiye edebilirim .
Makalenin adı kitaba uymak mı kitabına uydurmak mı ?
Yani kitaba değil kitabına uydurursan  bal gibi olur …
O makaleden bir bölüm …
“Hile-i şer’iyye denilen İslami olarak kabul edilen bir uygulama vardır ..
Hile-i şer’iyye: Kelime anlamı itibariyle “meşru çare, hukukî çözüm yolu” demektir. Aynı anlamda, mahreç ve hile kelimesinin çoğulu olan hiyel de kullanılmaktadır. Dinî bir kavram olarak, yasaklanmış bir sonucu elde etmek amacıyla, şekil bakımından kurallara uygun bir
işlemi vasıta etmek; fiil ve işlemleri dış görünüş ve şekil itibariyle kurallara uygun hale getirmek şeklinde tanımlanabilir. Dinî ve hukukî kurallar, toplumsal hayatı düzenlemek amacıyla, bireylerin davranış ve hareketlerine birtakım kısıtlamalar getirmiş; bazı yükümlülükler
koymuştur. Ancak fert çeşitli düşüncelerle bu hükümlerden kaçmak isteyebilir. Bu ihlalin doğrudan meydana gelmesi dinî ve kanunî müeyyideyi de gerektirdiğinden, fert hem isteğine ulaşmak ve hem de müeyyideye çarptırılmamak için kanuna karşı hileyi çıkar yol olarak görür.  Kurallara karşı hile, genel olarak meşru vasıtaları kullanarak gayrimeşru sonuçlara ulaşmak ve meşru vasıtalarla meşru sonuçlara ulaşmak şeklinde olabilir. Hanefîlere göre, bir hakkı veya dinî bir hükmü iptal etmeyen, meşru yollarla meşru neticelere ve helallere ulaştıran, günaha düşmekten kurtaran hileler caiz kabul edilmiştir. Meselâ, “şunu yaparsam eşim üç talakla boş olsun” diye yemin eden bir kişinin yemin ettiği bu şeyi yapması zaruri olursa, bir talakla eşini boşayıp bu eylemi yaptıktan sonra tekrar eşine dönmesi böyle bir hiledir.
 Üç talakla boşanması halinde tekrar geri dönmesi mümkün olmadığından, bir talakla boşanmak suretiyle iki hakkını muhafaza  etmek amacıyla yapılan bu hile caizdir. Zira, yapılan bu hilede hem ulaşılan sonuç, hem de vasıta helaldir. Ancak meşru vasıtalar kullanılarak gayrimeşru neticelere ulaşma kastıyla yapılan hile caiz değildir.”
Tabi buna karşı gerçekten saygı duyduğum İslam alimleri var tabi. Ancak Ortodoks İslamcın sesi daha gür çıkıyor …
Bu fıkıhçıların  nelere kadir olduğun biliyorum. Mantığı öyle  çarpıtır ki yeni farzlar,haramlar  icat ederler  …
Nitekim öylede oldu …
O ünlü fıkıhçı şöyle diyordu
“Neyi Oyluyoruz. Nasıl bir ülke, nasıl bir düzen istiyorsunuz? Bunu kendinize sorun. İkinci sorunuz şu olsun: Bu hedefe bir adımda, bir sıçrayışta ulaşmak mümkün müdür? Mümkün değilse zamansız ve usulsüz sıçrayışlarla durmadan sakatlanmak mı istersiniz, yoksa hedefe götüren adımları, usulüne ve gereğine uygun olarak sırayla atarak her adımda sağlıklı mesafeler kat› etmek mi istersiniz? İşte bir de bunu oyluyoruz! Bizi hedefe yaklaştıracak olan bir adımı daha “Evet» diyerek atmak, “farz olanı tamamlayan ve ona yaklaştıran her fiil farzdır»
 

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM