Abidin Uyar Yazdı; “Vicdan, Adil Yargı , Adil Yargıç”

Abidin Uyar Yazdı; “Vicdan, Adil Yargı , Adil Yargıç”

Yapmaya çalıştığım sadece sistemli düşünmek …

Buna felsefe deniyor …

Ben felsefe bilmiyorum, ama felsefe yapıyorum…

Bu sebepten yazılarımı kimse sonuna kadar okumuyor …

Okur ile metin (yazı)arasındaki ilişki hiç şüphesiz okurun merak ve öğrenme arzusu kadar benim de beceriksizliğim ve okura anlaşılır bir yazı sunamamadan  kaynaklanıyor. 

Düşünme sıradan bir iş değildir …

Felsefe beni düşündürüyor .

Şüphe duymalıyım …

Sonra merak etmeliyim …

Sonra sorular sormalıyım…

Sonra bilme sürecini başlatmalıyım …

Bir partili bunu yapabilir mi?

Asla…

Basit felsefi sorular …

Niçin benim ülkemdeki mafya devlet tarafından korunup kollanıyor ve onun için özel af çıkartılıyor ?

Hukuk neden yozlaştı?

Neden yolsuzluk, kamu kaynaklarının eşe dosta dağıtılması, çok yakınlara önemli görevler verilmesi, kıyı yağmacılığı, rüşvet, imar rantı ve daha birçok suç aleni işleniyor ?

Nasıl olurda devlet adına senin kararlarına uyacağım diye imza atılmış anlaşmaya (AHİM kararlarına) mahkeme, bir bakan uymam diyebiliyor ?

Bunları merak etmeyen adam siyaset yapıyorum diyemez…

 Bunların felsefi cevabını bulduğunuz anda da yıkılır ve hiçbir umudunuz kalmaz.

     Çünkü muhalefet de yapacak da diyemezsiniz.

O daha berbat bir durumda …

Oda aynı sistemi korumak ve kollamak için iktidar gelmeyi bir nimet paylaşımı olarak görmektedir.

Yani sadece iktidarın ismi değişecek .

Muhalefet seçimlerde her gün suça ilişkin(kriminal) bulguların üstüne giderken seçimi kaybedince her şeyi bıraktı.

Neden?

Neden kimsenin peşine düşmüyor muhalefet?

Sonuç alamayacaksın bunu dünyanın en aptal adamı da biliyor ama devletin hafızasına girsin ..

O hafızdan hiçbir şey kaybolmaz.

Hazırla dosyalarını ilgili yerler ulaştır .

Kamuoyuna duyur.

Her bürokrat kötü değil.

Onların içinde olayları bilip kahrolan, âmâ elinden bir şey gelmeyen nice güzel insanlar var.

   Bıkmadan ve devamla …

Hukuk yoksa , adalet ve adil yargı da yoktur …

Felsefesi olmayan hiç uğraş hakikati aramaz…

  Felsefe en çok  adalet dağıtıcısına lazım …

Bir Amerikan yargıcı ile trafik suçu işleyen Türk genci arasındaki İBRETLİK mahkemede geçen diyalog

-Yargıç: Gece park etme cezası almışsın!

-Türk genci:  Evet öncelikle İngilizcemden dolayı özür dilerim .İngilizce öğrenmeye çalışıyorum .Yanlış bir şey söylersem bunun için özür dilerim …

-Yargıç: Burada hiçbir şeyi yanlış söyleyemezsin…Nerelisin?

-Türk Genci: Türkiyeliyim

-Yargıç: Ne zamandan beri buradasın ?

-Türk Genci:10 Ay oldu …

-Yargıç: Gayet iyisin …

-Türk genci: Çok teşekkür ederim …

-Yargıç: Ne yapıyorsun ,öğrenci misin ?

-Türk genci: Brown üniversitesinde Okuyorum .Öğrenciyim …

Laboratuvarda  çalışıyorum.Bu gün ilk defa saat üç te arabamı park ettim, bir buçuk saat sonra aracımın yanına geldiğimde park ihlali cezası buldum .Ve orada park edilmez ,işareti yoktu .Ama orda park edilmez veya gece boyu park edilmez işareti yoktu .

Yargıç: Peki sen Türkiye de bir mahkemeye çıktın mı ?

Türk genci: Hayır hayatımda ilk kez mahkemeye çıkıyorum ve çok heyecanlıyım …

Yargıç(babacan bir tavırla gülüyor):

Umarım Amerikan yargı sistemi adına sende güzel bir etki bırakırız 

Yargıç: Sana durumu anlatayım söylediğin her şey doğru .Gece boyunca park yapmayacağını belirten hiçbir işaret yok … Daha karmaşık olan şey sana belirli saatlerde park yapılabileceğini söyleyen levhalar var .Bu saatler arası park yapılamaz ve sende kendince park yapabilirim diye düşünmüşün. Bu bana mantıklı geldi. Bunun dışında şehrin birçok düzeni var .

(Ve yargıç uzanıp koca bir kanun kitabın eline alıp Türk gence gösterir)

Bunlar şehrin yasaları diyor …

-Yargıç: bu şehirde gece boyu park yapılamaz .

Bu yüzden Türkiye’den gelmeden önce bu kitabı okumalıydın.

-Türk Genci: Tamamını mı okumalıydım henüz 2 aydır buraydım …

-Yargıç(gülüyor):Bu karışık bir durum burada yaşayanlar bu kuralı bilir .

Fakat seni cezalandırmamın adil olmadığını düşünüyorum …

Birincisi bunu bilmiyordun …İkincisi işaretler çok yanıltıcıydı…

Yani kısaca davayı kazandın…

Türkiye ye geri döndüğünde şöyle diyebilirsin;

Amerika’daydım mahkemeye çağrıldım. Sisteme karşı savaştım ve kazandım.

 Türk Genci; kazandım mı ?

 Yargıç (gülerek) kazandın…

-Türk Genci :OOO Çok teşekkür ederim …

 -YARGIÇ :SANA İYİ ŞANSLAR,HARİKA BİR İŞ ÇIKARTTIN .

(İşin garibi avukat bile yanında yok) …

Düşünmeye başlıyorum …

Nasıl bir yargıç bu ?

Filozof mu  bu yargıç?

Nerden aldı bu bilgeliği ?

Adil olmayı(yargılamada felsefi düşünceyi kullanmayı)  ona kim öğretmişti?

Niçin kendini adil olmak zorunda hissetti ?

Adil olmak öğretilecek bir değer miydi?

Öyle olsaydı her hukuk fakültesinden mezun olan yargıç adil olur adalet dağıtırdı .

 Amerika da yetiştiği çevre mi adil olmaya zorlamıştı ?

Rahatlıkla bir Türk düşmanı da olabilir ve verdiği kararda etkili olabilirdi …

Ama yargıladığı adamın Türk olması onda zerrece düşmanlık yaptırmamıştı…

Felsefe yapın(düşünün) …

Yani yöntemli düşünün.

Fakat her düşünce felsefe yapmak değildir.

Mantıksal safsata düşünmek değildir…

Düşüncenizi kendi üzerinde katlayarak, kendisine konu olarak yine düşünün(düşünmeyi düşünmek )

    Soruları sizde sorun …

Vicdan…

Vicdan ve adalet arayışı herkeste var mı ?

İstidat ve potansiyel olarak herkeste vardır.

Fakat onun kuvveden fiile çıkması için bir şeyler gerekli…

Vicdan dediğimiz şey ne olabilir ?

Veya şöyle sorayım niçin adil olmalıyız ?

Neden ahlaklı olmalıyız ?

Eskilerin HUDURİ bilgi dediği şey, öğrenilerek elde edilen bir şey değil …

Vicdan denen “yeti” içimizde saklı …

Fakat vücudumuzun neresinde saklı olduğunu bilmiyoruz …

Beyin de değil …

Öyle bir karar veriyorum ki vicdanım bana azap çektiriyor…

Bu azap vücudumun hangi organı ile oluyor?

Vicdanım elvermedi diyoruz .

Her tarafa bakıldı, beyin lime lime edildi, vücudun her tarafını bilim  taradı.

Vicdanın olduğu organı ve bölgeyi bulamadı .

Vicdan ancak insan canlısında bulunur .

Hayvan canlısında bulunmaz .

(NOT: İnsan düşünen Hayvan denilirken bugün günlük dilde aşağılama, hakaret anlamında veya bildik anlamda kullanılan hayvan demek değil, canlı diri anlamındadır.

Arapça ḥyw kökünden gelen ḥayawān ;  Canlı  ve diri olana anlamında etimolojik köken olarak;

“1. yaşama, canlı olma, 2. her çeşit canlı varlık, canavar” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça ḥayya حَيَّ “yaşadı, canlı idi” fiilinin faˁalān vezninde masdarıdır.

2-Hayat; Bu fiil İbranice ḥy kökünden gelen ḥay veya ḥayah “canlı (sıfat), canlı varlık, hayvan (ad)” sözcüğü ile eş kökenlidir.)

(Nişanyan etimolojik sözlük )

Fakat bu o kadar da kolay değil …

 İoanna Kuçuradi bir felsefeci …

Vicdan için şöyle diyor …

“ Vicdan nasıl beslenirsen öyle olur” 

Değer yargılarıyla doldurursanız o vicdana zarar verirsiniz.

Ama eğer vicdanınızı “değer bilgisiyle” doldurursanız bu önemli bir yetenektir.

Vicdan demek yetmiyor, onu neyle besliyorsunuz?

Değerler, değer yargıları değildir .

Demek ki vicdanımızı “değerler” ile beslemeliyiz .

 SONUÇ yerine vicdan, adalet ,adil olmak her insanda potansiyel bir yeti olarak vardır ama her insan bunu kuvveden fiile çıkaramaz. İşte ahlak felsefesi bunun için çok önemlidir.

İster Tanrı korkusu, ister koşulsuz (yani Tanrının vereceği sevap ve cezadan bağımsız, çıkar odaklı olmayan  kategorik imperatif /Kant)Görev ahlakı her şeyden önce öğretilmelidir .

Hem de ilkokul birden itibaren ilk geçer not bu olmalıdır  bence…

Dindarlık ancak ahlaklı oldunduğunda iş görür.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ ; “BURSA OVASI DA, SANAYİSİ DE TÜM DEĞERLERİ DE SAHİPSİZ DEĞİLDİR” – Atatürkçü Düşünce Derneği Orhangazi Şubesi: […] ADD Bursa’dan ‘Soğuksu’ tepkisi: Değerlerimizi yok etmenize
2024-05-05 12:22:30