Dindar bilinç İki ayrı paradigmayı hiç merak etmedi …
Kuran sayfaları artık mızrak ucuna geçirilemezdi o çok eskilerde kaldı …
Şimdi politika yapıcısı Kuran ayetlerini sözlü hitabete dahil eder ve muhafazakâr seçmende bir hayli etki yaratırdı
NAS …
Bu vasatta Nas ortaya atıldı …
Fakat bundan sonra bu dindar bilinç fikri takip yapmadı …
Nassın akıbetini hiç araştırmadı …
İktidar değişmemişti muhafazakar seçmende hiç değişmemişti ama ortada artık nas yoktu …
“Nas” nes(i)h mi edilmişti?
İDEAL VE GÜÇLÜ BİR DEVLET Mİ ? TAPILACAK BİR DEVLET Mİ (TANRISAL) ?
Devlet tapılacak bir varlık değildir, sadece hizmet teşkilatlanmasıdır. Toplumsal sözleşmeye(YASALARA dayanır.
Devlet dini kendine rakip olmasını asla kabul etmez
Otoritesini ona devretmez …
Ya dini emri altına alır, yada dini tamamen ortadan kaldırır ya da;
Bir üçüncü şık kendi iç işlerine karıştırmaz…
Yine ideal devleti tapılacak devlet zanneden bir kesim benim vatan severlik dediğim şeyle asla uzaktan yakından ilgisi olmayan ve tamamen ırki asabiyete endeksli otoriter bir devleti arzulayan kesimdir .
Bunlar devletin olası ceberut eyleminden koruyan bir özgürlükçü anayasayı asla istemiyordu …
GEÇMİŞTE NE OLMUŞTU? …
Eski merkez başkanları bağımsız olması gereken bir kurumda gereğini yaptıkları için söz dinlemedikleri için kovulmuştu …
Şuan gene can simidi olarak sarılan ve davet edilen Mehmet Şimşek için inanılmaz hakaretler de edilmişti .
Hele sanal hafız kiramen katibin melekleri gibi hiçbir şeyi unutmadan Mehmet Şimşek’e yapılan hakaretleri kayda geçiyordu…
Bir başka hafızada kalan acı eleştiri Mehmet Şimşek için Bakan Nebatiden gelmişti …
Kılıçdaroğlunu eleştirirken;
“Bu diplomanın sahibinin kıblesi Mekke, bu diplomalı Hazine ve Maliye Bakanı’nın kıblegahı Kudüs, bu diplomanın sahibi Türkiye’deki tüm vatandaşlara eşit gören, hayat boyunca ötekileştirmeyen Hazine ve Maliye Bakanı.
Sen kimsin ya, beni İngiliz vatandaşı bir maliyeci ile karşılaştıracaksın. Sen kim oluyorsun da Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı’nı hor göreceksin hadi oradan. Utanmadan sıkılmadan Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı’nı İngiliz pasaportlu bir adamla eşleştiriyorsun…
Özetle kendi diplomasın değerinin nerden geldiğini ve şimdiki ekonomiden sorumlu olarak tekrar getirilen Mehmet Şimşek’in diplomasın değersizliği İngiliz vatandaşlığı ile izah ediyordu.
Sayın Mehmet Şimşek kendine yapılan bu hakaretlere rağmen bu görevi yeniden kabul etti …
Fakat ortadan kültürel muhafazakar seçmeni etkileyen NAS da gitmişti …
İstisnalar hiç şüphesiz olacaktır ve vardır …
Vardır da .
Benim dediklerim Kuranın karşı çıktığı birçok çirkin eylemi susarak zımnen onaylayan ,yalan ,iftira ,nepotizm, ahbap çavuş kapitalizmi, ekonomik kaynakların belli kesimlere aktarılması ,israf ve devlet imkanları(yani Halkın parası) ile şatafatlı yaşam ve özelikle imar rantı denen ve geçen haftaki yazımda izah ettiğim rantın en aşağılık şekli olan RANT kollamanın nasıl bir günah olduğunu bildikleri halde gerçeğin üstünü örten ve slogan dindarlığından da vaz geçmeyen gruptu …
Yazımı bitirirken
Çok iyi bir ekonomist ve bir akademisyen olan Prof. İbrahim Mustafa
Turhan’ın Twitter hesabından maddeler halinde yaptığı açıklamayı buraya alıyorum …
DEVLET HADDİNİ AŞARSA NE OLUR?
1-Devletin var oluş nedeni, varlığının amacı ve işlevi çok basittir: Doğası gereği bir arada yaşamak zorunda olan insanların oluşturduğu topluluklarda can ve mal güvenliğini sağlamak, böylece güvenli bir kamu düzeni oluşturmak.
2-İnsan, doğada tek başına çok dezavantajlı durumdadır. İnsana diğer canlılar karşısında üstünlük sağlayan; zekasını ve iletişim becerisini kullanarak uygarlık inşa edebilmesi, doğadaki kaynakları ve güçleri kontrolü altına alarak yönetecek bir örgütlenmeyi yaratabilmesidir.
3-Uygarlık, sürekli toplu olarak yaşamayı gerektirir. İnsanlar bir arada yaşadığında can güvenliğinin sağlanacağı düzen kurulması herkesin toplam faydası için zorunlu koşuldur. Kalıcı ve kuşakları aşan bir süreklilik için bütün bireylerin güvenliğini sağlayan düzen şarttır.
4-Karıncalar ve arılar gibi biyokimyasal kölelik temelinde örgütlenen canlılar dışında güç kullanımının kontrolsüz olduğu topluluklar ancak çok sınırlı sayıda bireyden oluşabilir. Dolayısıyla uygarlık kurabilmek için can güvenliğini güvence altına alan topluluk yapıları gerekir.
5-Can güvenliğini gelecekte de sağlamak için strateji geliştirmek anlamına gelen mülkiyet güdüsü can güvenliği kapsamında değerlendirilmelidir. Sonuç olarak sürdürülebilir kamu düzeni için can ve mal güvenliğini sağlamak zorunludur. Diğer haklar ve özgürlükler bu temelden türer.
Kamu düzenini ve toplumun güvenliğini sağlamak için güç kullanımının tek elde toplanması gerekir. Bireyler, kamu düzeninin sağlanması uğruna devlet lehine bazı haklarından fedakarlıkta bulunmuş kabul edilebilir. Bu gücün kullanımı sadece şu amaçlarla sınırlı tutulmalıdır…
1) kurallara uyulmasını, sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesini, kısaca “adaleti” sağlayacak yargı mekanizmasının ve bunu işletecek kolluk gücünün oluşturulması,
Dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı savunma gücüne işlerlik kazandırılması
Ortaklaşa görülmesi zorunlu benzer hizmetlerin yerine getirilmesi için gereken harcamaları karşılayacak gelirin toplanması Devletin elinde silah ve zor kullanma, vergi toplama tekelleri olur. Bireyler kullandığında “eşkıyalık” olacak güç kullanımı devlet için meşru görülür
Devletin varlık amacının sınırlarını aşarak iktisadi faaliyete karışması, piyasa işleyişine müdahale etmesi, toplumun değer yargılarını belirlemeye, bireylerin kişisel alanlarına tecavüz sayılacak biçimde toplumsal mühendisliğe kalkışması kabul edilebilir değildir.
Bu sınırları aşan devletler bireylere musallat olan canavarlara (leviathan) dönüşür. Devletin bireylere musallat olan bir canavara dönüşmesini önlemek için bu gücü parçalamak, güç kullanımını açık kurallara bağlamak ve denge/denetim mekanizması kurmak gerekir.
Bu sınırları aşan devletler bireylere musallat olan canavarlara (leviathan) dönüşür. Devletin bireylere musallat olan bir canavara dönüşmesini önlemek için bu gücü parçalamak, güç kullanımını açık kurallara bağlamak ve denge/denetim mekanizması kurmak gerekir.
Siyaset bilimindeki anayasacılık, devlet düzeninde yasama-yürütme -yargı erklerini ayıran kuvvetler ayrılığı sistemi ve hukuk devleti kavramı bu amacı sağlamaya yönelik kurgulanmış çözümlerdir.
Devletin gelir dağılımına müdahale etmesi yanlıştır ve adalete aykırıdır. Toplumsal dayanışma ve yardımlaşma sivil girişimlerin sorumluluğundaki işlevler olmalıdır. Devletin her müdahalesi kaynakların etkin dağılımını bozar, sonuçta herkesin görece yoksullaşmasına sebep olur.
Devletin eğitimin içeriğine karışması yanlıştır. Devletin özel hukuk alanında sözleşmelerin içeriğine müdahale etmesi yanlıştır. Bu gibi müdahaleler ekonomik verimsizliğe, yozlaşmaya ve ahlaksızlığın yayılmasına yol açar.
Devlet bir kere zincirden boşandı mı artık toplumsal yaşam tarzına, düşüncelere ve inançlara, kamu alanındaki iletişime ve haberleşmeye müdahale etmeye başlar. Kim neyi nasıl üretecek, gelir nasıl dağıtılacak, nelere inanılacak… siyasetçiler ve memurları belirlemeye başlar.
Totaliter rejimlere ve faşizme giden yola böyle girilir.