Biri bana “Ne düşünüyorsun?” diye soruyor, ben de “eski
Gemliyi düşünüyorum diye yanıtlıyorum.
Bu demektir ki, bilincimde resimler, anılar ve benzeri şeyler bir biçimde canlanıyor, birbirini izliyor.
Ancak hiç bir anım artık fiziksel mekana tekabül etmiyor…
Hepsi idrak-i hayal de kaldı …
Torunlarıma gösterebileceğim fiziksel mekanlar yok artık …
Öldürücü yıkım…
Gelmesi muhtemel deprem ve kötü planlamacılık sonrası ortaya çıkan bir
Gemlik …
Ve asla çıkar ötesi ahlak felsefesi ile buluşamamış partili bilinç …
Düşünüyorum, düşünmek zorundayım.
Çünkü bu beldede sayısız anım var …
Ben Gemlik’te doğmuş ve yerleşik düzene geçmiş bir Gemlikliyim …
Tam üç nesil mezarım var …
Kaç kişinin üç nesil mezarı varsa o beldede oturan yerleşik düzene geçmiştir .
Yani iş bulmak, atanmış olmak, görev yapmak yerleşik düzene geçmek için yetmez.
Onun için çok farklı düşünüyoruz ve ben ayrılıyorum bu kalabalıktan …
Onların yaşayan anıları yoktur …
Gemlik sahilini haritada görmüş olan ile burada doğmuş sahil çocuğunun deniz anıları bir olur mu?
Hangimiz o anıları, denizi doldurarak sahili yok ederek yıkar?
Bu suçu/günahı kim işler? …
Yasal soyguna kimin gücü yeterse o işler …
Yasal soygun kitabına uygun soygundur …
Sofistike, planlı faaliyettir …
Mahkeme kararlarını delmek arkasından dolanmak için planları değiştirirsiniz.
Karşı taraf bir daha dava açmak zorunda kalır .
Siz onu da iptal ettirirsiniz onlar bir daha plan değiştirir mecliste .
Siz bir daha dava açıp o planı da iptal ettirirsiniz .
Onlar bir daha plan değiştirir .
VE YARGI DA BIKAR ASLINDA …
“Davacılar tarafından daha sonra Gemlik Belediye Meclisinin 03.05.2017 tarih ve 135
sayılı kararı ile bu kararın onaylanmasına iliskin Bursa Büyüksehir Belediye Meclisinin
23.05.2017 tarih ve 1495 sayılı kararının iptali istemiyle açılan dava sonucunda ise, Bursa 1.
Idare Mahkemesinin 12.09.2019 tarih ve E:2018/97, K:2019/819 sayılı kararıyla, “...açık
yesil alan sisteminin bozulması,
BURSA
2. IDARE MAHKEMESI
ESAS NO : 2021/1091
KARAR NO :
2022/1692nceki uygulama imar planı ile belirlenen 10 metrelik
sahil şeridinin ihlal edilerek yapılaşmaya açılması, yaya yolunun geri dönüş kurbu ile
sonlandırılması ve geri dönüş kurbunun planlama tekniklerine uygun olmaması nedeniyle
kıyı mevzuatına, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğine, planlama ilkelerine, şehircilik
esaslarına ve kamu yararına aykırı olduğu” gerekçesine yer verilerek işlemin iptaline karar
verilmiştir.”
Bu yargı kararını ne “A “ne “B” partisi uyar …
Hadi bana aralarındaki farkı biri söylesin ?
Oysa biz Gemlik halkının hakkını korumuştuk …
Yeşil alan şeridini ben ve yönetim kurulumuz kurtarmıştık lakin ya sonuç?
Bu adamlarla başa çıkabilir misiniz?
Düşünüyorum….
Düşünmenin en genel tanımı şudur:
Düşünme “Tasarımların ve kavramların devinimidir
*Devinim ise;
1. (felsefe) devinme işi hareket
2. (fizik, kimya) nesnenin, tüm ya da kimi noktalarının zamana ba
Ancak, bilimsel düşünme herhangi bir düşünme değildir.
Ciddî bir düşünmedir.
Buradaki hedefin bilmek olduğunu söylemek istiyorum.
Gemiliğin eski halini düşünüyorum …
Yarın seçim var .
Bir başkan seçeceğiz…
Onun için nasıl bir Gemlik hayal ettiğimi bilimsel olarak düşünüyorum …
Ancak yetmiyor …
Çoğunluk düşünmek istemiyor …
Ben de her konu da olduğu gibi o çoğunluktan ayrılıyorum …
“Zan” ve bilimsel düşünme…
“Zan”lar bilgi değildir …
Zanlar zannettiklerimizdir …
Ve asla bilgi değildir .
“Sanılarda “öyle onlarda sandıklarımızdır …
Örneğin;
Karşımda bir kuş duruyor…
Yanımdakine dedim ki bak karşıda bir kuş duruyor …
Karşımda duran şey ,yani kuş ve soyutlanmış hali ile bir serçe…
Ontolojik olarak var olduğundan zihnim bunu hemen tasdik etti…
Ve doğruluğunu onayladı …
Yani kendiyle var olan, benim arayıp bulmadığım bir hayvan…
Varlığı ile düşüncemi oluşturdu…
Yanımdaki benden aldığı bu bilgiyi bir üçüncü şahsa aktardı…
Bak “Abidin” kuş var dedi üstelik serçe…
Üçüncü şahıs “bu bilgiye ” hemen atlamadı ” bir dakika” dedi..
Gidip bakayım…
Ve gitti baktı …
“hayır kuş değil, serçe hiç değil işte bak elime aldım,
o kağıt parçası…
Demek ki zihnim ilk adımı atarken ontolojik(kendiyle var olan) olanı tasdik ediyor…
Fakat ikinci adım olarak nesneyi bir tarafa bırakıp bilginin/bilgimin doğruluğu araştırıldığında başka bir sorun çıkıyor…
Hakikat …
Ama ilk bilgimin doğruluğundan çok emindim.(Çünkü öyle zannediyordum)…
Demek ki “ZAN” bilgi değilmiş…
Halbuki asıl doğru olan o arkadaşın getirdiği son bilgi…
Bilgi yanlış olmaz .
Yanlış olan bizlerin bilgi diye iddia ettiği “zanlarımızdır” …
Yani sanılarımız sandıklarımızdır …
Gerçekten de her beş yılda bir Gemlik halkının tercihi zaman içinde yanlışlanıyordu …
Peki niçin Gemlik halkı bu düşünme pratiğine hiç ulaşmadı …
Her seferinde nasıl oldu da aldandı?
Bunun tek nedeni Gemlik halkı ne aradığımı bilmiyordu?
Ne deniz, ne sahil, ne doğanın tahribi ne Rant kolama ne ölümcül deprem tehdidi…
Onu düşündüremedi…
Bilimsel düşünmüyordu …
Gemliyi ,Gemlik yapan ağlayan kaya ,yeni çarşı ,çarşı cami, sahil, kalafat yok edildi, sahil, deniz doldurulup kordon boyu yapıldı, Gemlik öldürücü yıkıma uğradı, yağmur fırtına özetle doğa intikamını aldı…
Ya deprem eli kulağında deniliyor …
Felsefi düşüncesi olmayan bir toplum için sanat, estetik, doğa, anılar ve zarafet asla olamaz …
Ne kadar bilinçli toplum o kadar ahlaklı politika yapıcısı…