Abidin Uyar Yazdı, “Dindar Seçmen Sosyolojisi”…

Abidin Uyar Yazdı, “Dindar Seçmen Sosyolojisi”…

Yazıma şu notla başlayayım…

Maalesef  felsefe yapmadan duramıyorum …

Lakin felsefe bilmiyorum …

Mantık kurallarını ihlal eden hiçbir düşünce ilgimi çekmez…

Okudum ama hiçbir şey anlamdım diyen, başlığına baktım ama yazı uzundu okumadım diyen çoğunlukta…

Bence çok haklılar.

“Eleştiri, düşüncenin namusudur.” Der İhsan Fazlı hoca;

 “Nitelikli bir hesaplaşmaya gelince, diyebiliriz ki “Bilgi’ye sormakla başlar”; çünkü “Sormak, aklın dindarlığıdır”…der …

 Evet namuslu adam namusluca iftira atmadan eleştirir …

Konuyu saptırmadan …

Eleştiri taşları yerine oturtmaktır …

Felsefe her şeyden önce eleştiri ile başlar.
Eski dilde tenkittir…

 

İçinde NAKİT denen durum vardır

(bkz Nişanyan etimolojik sözlük

Nakit geçerli olan para demektir .
Sahtesinden ayrılan demektir …

 Yani hayatımıza anlam katacak fikirlerle, yerli yersiz fikirleri ayıklamak demektir …

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 31 Mart’ta düzenlenecek yerel seçimlerle ilgili olarak “bu benim son seçimim” dedi …

Erdoğan ‘son seçimim’ dedi, AKP’li Bozdağ TBMM’ye işaret etti: ‘Cumhurbaşkanımıza yeniden adaylık yolunu açabilir’ – BBC News Türkçe

Yazarlar şimdi bunu tartışıyor …

Fakat siyaseti bırakıyorum demedi ?

Cumhurbaşkanlığı  görevimde son demedi …

Mehmet Ocaktan son yazısında; gayri ihtiyari “yok canım, asla böyle bir şey olmaz” cümlesi döküldü ağzımdan” diyor …

‘Bu benim son seçimim’ mi… – Mehmet Ocaktan (karar.com)

Taha Akyol da ; “Erdoğan tipindeki liderler, aşamayacakları hukuki veya siyasi bir engel çıkmazsa, “sürem doldu” diyerek çekilmezler,…

Erdoğan tipi derken kastettiğim güç hırsıdır, iktidar tutkusudur. Tarihe büyük adam olarak geçme, ardında kendisini hatırlatacak eserler bırakma hırsı çok önemli bir motivasyondur. Tarihe övgüyle veya lanetle geçmiş bütün büyük liderlerde bu tutku, bitmez tükenmez bir kasırga gibidir.” demekte …

Erdoğan’ın son seçimi mi? – Taha Akyol (karar.com)

Fakat benim için en önemli faktör dindar seçmen sosyolojisidir …

Çok basit bir şekilde ben bu seçmeni ikiye ayırıyorum…

 Birincisi oportünist dindarlık … 

İkincisi geleneksel kültürel dindarlık…

 Sınıf bilinci…

Marx “sınıfı”ortaya çıkartan işçinin bilincidir der.

Bir başka ifade ile“ sınıfın kendisi” bilinci ortaya çıkarmaz.

Bilinç sınıfını fark eder…

Hangi sınıfa ait olduğunu bilinç bulur …

Sosyoloji açısından sınıf kavramı, aynı çıkarları paylaşan, aynı sosyal konuma sahip dolayısıyla aynı yaşam standardına sahip olan ve bu özellikleri ile diğer sınıflardan ayrılan grubu tanımlamaktadır.

 Burada benim kullandığım sınıf kavramı  ise oportünist dindar ile geleneksel dindar bilincin mensup olduğu sınıftır …

 İktisadi tabakalaşma olarak “sınıfı” var eden itici güç servet ve zenginliktir …

Yani bu iki dindarlık aynı sınıfın temsilcisi sosyolojik açıdan olamaz …

Fakat bizde oldu.

Bu nasıl izah edilir ?

Dindar birey, zengin veya yoksul olabilir …

İlk akla gelen nasıl oluyor da bu iki seçmen kitlesinin sınıf çıkarları aynı partide buluşur sorusudur …

 Bu siyaset  sosyolojisinin ciddi  problemidir …

 Bir fabrika patronu ile o fabrikada çalışan işçinin sınıf çıkarları nasıl aynı olur ?

 Bir Demirören grubu ile (ziraat bankasından yüklü kredi kullandığı, ödemediği ve bankanın takibata geçmediği iddia edilen sermayedar )yoksulluk sınırında yaşayan bir vatandaşın sınıf çıkarı nasıl olurda aynı partide buluşur .

Benim kanımca oportünist dindar  seçmendeki neden sınıf çıkarıdır …

 Diğer geleneksel dindardaki ise kuru sorgulanmamış inançtır…

Onda çıkar söz konusu değildir.

Geleneksel dindar siyaseti inanç haline getirmiş çoğunluktur ve soru sormaya başlamadığı için nedenleri merak etmez. 

İktidar onun için  İTİKAT tır…

  İki dindarlığın sosyolojisi de çok farklı …

A-Oportünist dindar seçmenin durumu…  

Bunların çok ciddi sınıf çıkarlar vardır.

Hiçbir ilkesi yoktur …

Her dönemde kazanmaya oynar …

Bunları diğer dindar kategorisinden ayırıyorum …

Ayırıyorum çünkü ;

bunlar hiçbir düzende bu kadar rahat servet yığamazlardı .

Enflasyon halkın her kesimini aynı oranda vurmaz .

Bir kesim emeksiz müthiş para kazanır…

Ekonomisi  çok kötü olan ülkelerde servetler belli kesim için enflasyonla hiçte makul olmayan bir şekilde anormal artar …

Durduk yerde para kazanılır.

Arsa, arazi, gayri menkul, dolar vs vs

Özellikle iktidar ilişkileri “patronaj” durumunda olanlar için servetleri  bire on katlanır …

Patronaj durumu şudur.

Devlet yani iktidar kamu kaynaklarının sahibi ve dağıtıcısıdır .

Kaynağı kontrol eden siyasi kişi, siyasi parti olabilir.

Arada aracılar kullanabilir(milletvekilleri vs vs )

Bu aracılarla ilişkileri sayesinde seçmen o kaynağa ulaşabiliyor ve bunun karşısında en basit örneği oy vermesi bekleniyor.

B-Geleneksel dindar muhafazakâr seçmenin durumu … 

“Kargadan başka kuş tanımam “diyen geleneksel muhafazakar seçmen için  böyle bir maddi çıkar yoktur zaten onun tek kriter ve ölçüsü ritüeldir .…

Dini ritüeller …

Bizdeki fakir ve yoksul

“dindarlığı” siyasi tercihe de yansır …

Çoğu yoksulluk sınırındadır…

Son derece samimi de olabilirler …

Çünkü samimi  olmak için bilgi gerekmiyor .

Duygusal yakınlık yeterli…

Örneğin fakir olan dindar bilinçte faiz lafzı

çok önemli yer tutar…

İktisat literatüründeki faizin ne olduğu ile değil fıkıhtaki Riba’nın çağrıştırdığı faiz  onun oy vereceği partiyi belirler.

Dindar seçmende diyalektik mantık işlemez …

Onun için sadece iki renk vardır …

Ara tonlar ilgi alanına girmez

Bunlarla ilgilenmez …

Bazen dava(Kudüs)bazen simge olarak gördüğü(Rabia işareti)onu kendinden geçirir ,onun için tek kriterdir…

Örneğin sayın Cumhurbaşkanımız

SİSİ için ;

“  “Ben böyle bir kişiyle asla görüşmem. Görüşenler de tarihte farklı bir şekilde değerlendirilecektir. Göreve geldiğinden bu yana 42 kişiyi idam etti. En son 9 genci idam etti. Bir defa yenilir yutulur lokma değildir. Mısır halkı bizim canımız ciğerimizdir ama Sisi asla!”

“Beni Sisi ile çok barıştırmak isteyenler var, ama asla kabul etmiyorum, etmem de. Neden? Halkının yüzde 52 oyunu almış bir Mursi’yi ve arkadaşlarını cezaevine mahkûm eden bir anti-demokratla karşı karşıya gelmem, onunla aynı masaya da oturmam.”demiş olmasını dindar partili bilinç alkışla karşılar … …

“AB ülkelerinde darbecilik yasak olduğu halde siz nasıl oluyor da Sisi’nin davetine icabet ediyorsunuz?”dediğin de de heyecanlanır ve mest olur …

“Pazar günü Sisimi diyeceğiz,Binali Yıldırım mı diyeceğiz”

diyerek oy istemesindeki “Sisi” nin ne anlama geldiğini bilir …

“Sisi” ismi gaddarlık ve İslam karşıtlığı ile anıldığı için bu seçmenin oyu çantadadır. …

 Mesela ;

Rabia işareti 2013 Mısır askerî darbesini protesto etmek amacıyla Mısır’ın seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler destekçileri tarafından kullanılan bir el işareti idi.

 Bu işaret bizde de siyaseten sembolik meta’ ya dönüştü 

Bu gün Rabia gitmiş SİSİ gelmiştir …

Geleneksel muhafazakar dindar kitle bu durumu da normal karşılar  alkışlar ve kabullenir  …

Örneğin;

Müslüman Kardeşler’in İstanbul’daki lideri Mahmud Hüseyin’in Türk vatandaşlığı iptal edilmiştir…

Müslüman Kardeşler’in İstanbul’daki lideri Mahmud Hüseyin’in Türk vatandaşlığı iptal edildi – Medyascope

Dindar bilinç bundan hiç etkilenmez…

O kesin inançlıdır …

Ne liderinden ne siyasi partisinden asla kuşku duymaz.

Ötekini şeytanlaştırarak imanın kuvvetlendiren kuru dindarlık …

Oportünist dindar Kuran’ı kavramlar içinde tağut, müstekbir ve kafir kelimesini çok sık  kullanırlar…

Ateşli konuşmaları yapacak çene gücü vardır .

 Mugalata ustası oldukları için etkili konuşurlar ..

 Özetle iki dindarlığın seçmen davranışı olarak tercihleri aynı partide nasıl buluşur ?

 

 

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM