Abidin Uyar Yazdı; “Cami, imamhatipli,hafız sayısını arttırarak ideal bir Müslüman toplum yaratılabilir mi?”

Abidin Uyar Yazdı; “Cami, imamhatipli,hafız sayısını arttırarak ideal bir Müslüman toplum yaratılabilir mi?”

Önce ideal olan nedir onu açıklamamız gerek …

İdeal; düşünsel olan, düşüncede var olandır…

Düşüncede var olanın gerçek hayatta bir karşılığı var mıdır ?

Bunu gösterebilir miyiz?

Çünkü kavramın 4 hali mevcuttur…

Bir şeyin kendisi ( Vücudu ayni);

 ÖR; Ok yaralar, parçalar öldürür.
Bir şeyin zihindeki varlığı( Vücudu zihni)

Şekil olarak zihinde belirir .

Bu ok yaralamaz, öldürmez…

Bir şeyin dildeki varlığı( Vücudu lisanî) Bu “ok” şiire konu olabilir doğru olması gerekmez, hatta mantık dışıdır, duyulara hitap eder.

Ör;Kirpiklerin ok ok eyle, vur sineme öldür beni  )

Bir şeyin yazıdaki varlığı(Vücudu sathi) “ağrı ok gibi beynime saplandı”) .

Teori pratik çatışması …

Her din teoride güzel olanı emreder, ancak pratikte her dindar bu güzel olan emri uygulamaz.

 ibn Haldun’a göre(ve de bana göre de)hiçbir din otantik özelliğini koruyamaz…

Çünkü din insan ile kaimdir …

Elimizde mükemmel bir İslam fidanı olsa da onu ekecek kaliteli toprak(insan-toplum)gerek …    

 “İslâm en iyisi, ama biz en iyisi değiliz. Bunlar iki farklı şey ve her zaman onları karıştırıyoruz. “

 Aliya İzzetbegoviç

Din bir muhatap ile buluştuğunda ete kemiğe bürünür …

O muhatap bulunduğu ve yetiştiği kültürün ürünüdür …

Din adına konuşan, dini hangi fraksiyon, hangi mezhep, hangi kelam ve fıkıh içinde öğrenmişse onun için İslam o dur …

Her ne kadar Kuran derki diye söze başlasa da o mezhebinden bağımsız düşünemez, zaten ona göre 4 hak mezhep vardır.

BU HAK OLMA hakkını kim nasıl kime vermiştir o bilinmez …

(Allah mı vermiştir?)

Onun için biz İslam dediğimizde İslam düşünce sistemlerini anlar ve anlatırız …

İmamından müftüsüne kadar aldığı eğitim ve doğruluk onunla çerçevelenmiştir.

Ve ortaya koca bir ilmihal dindarlığı çıkar …

Fakat bu anlatılan din kitapta durduğu gibi durmaz …

Bir bakarsınız bir hadis Ayeti ortadan kaldırır tam tersi bir şey söyleyebilir.

Fakat halk arasında biz Müslümanlık dedik mi bir anda zihnimizde bir ideal ümmet tasavvuru belirir.

 Genel kavramlar nesneler dünyasında yoktur …

Genel kavramlar dış dünyada olan yapılar değildir…

Bizim dış dünyada gördüklerimiz somut yapılardır …

Bunlar tekildir …

Müslümanlığı gösteremezsiniz …

Çünkü onlar zihinsel dünyamızda var olanlar soyut yapılardır …

Biz o yapıyı ancak somut hale getirdiğimizde elle tutulur gözle görülür sesini duyduğumuz tekil varlıklar olarak MÜSLÜMAN bireyi gösteririz.

Bu vaiz Hasan ,imam Mehmet, vatandaş tekil varlık olarak Abidin olur, cüppeli olur vs vs …

Hepsinin ahlakı,mizacı ,anlama yetisi, karakteri yetiştiği ortamın sosyolojisi farklıdır

Ve hepsi ancak kendisi ile özdeştir.

Anladıkları kendi kültürlerinde öğrendikleri İslam’ı anlatırlar …

Dindarımız maalesef ahlakçıdır …

Kuran ahlakı över ahlakçılığı zem eder kötüler …

Ahlakçılık kendi yapmadığını kendin için istemediğini başkası için istemek başkasından istemektir…

Örneğin ;Cuma çıkışı  ey Müslüman yapımı devam etmekte olan cami  için  yardım edin diyen cami görevlisinin hayatı boyunca kendisinin  bir kuruşu  nasip olmamıştır

Veya ;

Halil Konakçı isimli  diyanet görevlisi örneğinde olduğu gibi…

 “Bir insan fakir ölürse, bilin ki kefeninde cennetin kapılarını açacak 7 anahtar olacaktır”

diyor …

Oysa herkes fakir olursa infak ve zekât verecek insan ortadan kalkar …

O zaman enflasyonda düşer …

Çünkü herkes işsiz olur, harcama yapamaz…

Zengin kalmayacağı için tüketim de olmayacaktır …

Oysa Kuranın sınıf tahlilinde infak ve zekâtın olabilmesi için muhakkak zengin sınıf olmalıdır …

Kuranın amacı fakirlikte eşit bir sınıf yaratmak değildir …

Zekât almaya ihtiyacı kalmamış  insanların ekonomik özgürlüğüne kavuşmasıdır …

Fakat tıpkı biyolojik eşitlik gibi asla ekonomik eşitlik de olmaz …

Eşitlik hukukta,  yasalar karşısında ,siyasi haklar ve vatandaşlık konusunda, seçme ve seçilme hakkında olunur.

Eğer bir din görevlisi fakirliği övüyorsa önce kendi için istemeli ve uygulamalı olarak bir imam bunu ispat etmeli …

Bunu yaparsa ahlaklıdır .

Yapmayıp karşısındakine hatırlatıyorsa ahlakçıdır.

Saff /2; Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.

Din her coğrafyada,

her farklı iklimde yetişmiş insanda, mizaç ve asabiyet olarak farklı durur…

Örneğin Karar gazetesinden Mehmet Ocaktan şunları yazıyor  …

“Mesela hurafe tüccarlığı yapan hocalardan birisi vaazında camideki insanlara din üzerinden safsata pazarlarken aynen şunları söylüyor:

“Size vereceğim bu duayı en az bin 200 kez okursanız İsrail’i etkisiz hale getirir. Bu duayı Aşure gününde 7 kez okursanız 1 yıl içinde ölme riski ortadan kalkar.”

Bu anlatılanların, rahmet dini olan İslam’la bir alakası olabilir mi?” diyor

Hatta bir akademisyenden bahsediyor …

“İşte bu isimlerden birisi de Yalova Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Doç. Dr. Ebubekir Sifil… Bu zat diyor ki: “Bir adam var, işi gereği çok geziyor. İstanbul, Ankara, Adana, Bursa geziyor adam, işi bu. Bu adamın İstanbul’da da evi var, Ankara’da da evi var. Buralarda gittiği yerlerde evlendiği hanımlar var. Gittiği zaman orada kalıyor. Bunların her biri onun meşru hanımı. Bu bir nikah. Bazen öyle olur ki Ankara’ya 3 ay, 5 ay uğrayamaz. Bu nikahı düşürmez. Meşru bir evlilik bu.”

Mehmet Ocaktan

  Akademi de cami de cehaletin işgali altında – Mehmet Ocaktan (karar.com)

Bu adam da içinde bulunduğu mezhebi ve fıkhi kültürel kodlar ile İslam’ı anlıyor ve anlatıyor unvanın başında ki cafcaflı isme takılmayın …

Bunca yalan, yanlış, hurafe anlatıcıları kim tarafından korunup kollanıyor? …

 Dinin safsata, hikâye rivayet ve mitoloji olarak anlatılması kimin işine yarıyorsa o koruyor…

Din afyon olup uyuşturduğunda ülkedeki her ahlaksızlığı unutursunuz…

Ayetleri işinize göre kırpar, işinize gelenleri alırsınız …

Adalet ayeti, kamu malının yenmesi, makamın ehil olmayan akraba eş dosta dağıtılması, israf ve bir çok konudaki ayet işinize gelmediği için almaz ,ama faiz çok ses getirip siyaseten prim yapacağı için onu cımbızla ayetlerin içinden çıkartıp kullanabilirsiniz…

    O zaman;

İhale yasası bilmem kaç kez değişip tüm ihalelerin 5 holding te kalmış olmasını ,bir mafya liderinin eski bakan tarafından nasıl korunduğunu ,Sinan Ateşi öldüren ve onu saklayan Milletvekilini,yolsuzlukları,kayıp dövizleri ,ayakkabı kutularını , her türlü gayri ahlaki ve İslam dışı FAHŞAYI artık göremezsiniz…

Kafanızdaki din sizi uyuşturur …

Çünkü o din sizde şekillenmiştir.

İktidarlar tarih boyunca kendi iktidarlarını yücelten ulema sınıfını yanında tutmuştur …

“Sultan Sofrasına Oturan Âlim’in Fetvasına İtibar Edilmez”: İmam Ebu Hanife

İslam Siyasi Tarihinde Bilgi (Ulema)- İktidar (Umera) İlişkisi: Ebu Hanife Örneğ ADEM ÇAYLAK

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/927298

İktidarların itikatlaşması ulema sınıfı eli ile olur  …

 Hayrettin Karaman (fıkıh Prof) “Bulgur, pirinç” tartışması üzerine, Yeni Şafak’taki köşesinde “ufukta daha iyisinin görülmediği iktidarımızı; düşmanlarından ve kıt düşünceli dostlarından, nasıl koruyacağımızı konuşmalıyız” diye yazabildi! (26 Eylül)Taha Akyol

Hayrettin Karaman üzerinden bir tahlil – Taha Akyol (karar.com)

Din ideolojiye kurban edilirse gelir sizi vurur …

Rahmet olan bu inanç sistemi zahmet ve vahşet haline gelir…

Sonuçta durum ortada

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

2 yorum

  1. Dünya tarihinde tüm iktidarlar için en kullanışlı kavramdır DIN . Hangi ideoloji adına inşa edilirse edilsin her iktidar DİN olgusunu ajandasından eksik etmez. Kalemine sağlık dostum

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ ; “BURSA OVASI DA, SANAYİSİ DE TÜM DEĞERLERİ DE SAHİPSİZ DEĞİLDİR” – Atatürkçü Düşünce Derneği Orhangazi Şubesi: […] ADD Bursa’dan ‘Soğuksu’ tepkisi: Değerlerimizi yok etmenize
2024-05-05 12:22:30