Abidin Uyar Yazdı; “12 Eylül edebiyatı ,”MARTYR ” heyecanı ,köleleştirilmiş bir gençliğin hikayesi “

Abidin Uyar Yazdı; “12 Eylül edebiyatı ,”MARTYR ” heyecanı ,köleleştirilmiş bir gençliğin hikayesi “

Maalesef umudum tükendi …

Ülke siyaseti umut vermiyor …

Ve ülkemde olan hiçbir olaya şaşırmıyorum …

Her şey mümkün …

Ancak bu işi de siyasetin düzeltmesi gerekir…

Bu siyasetin işi …

Topluma muhakkak anlatılması gerek …

Erdem ahlakı, görev ahlakı bu topluma anlatılmalı …

Fakat felsefesi olmayan bir toplumuz .

Toplum felsefi düşünceye genelde çok uzak…

Bilimsel çözümü merak etmiyor …

Fakat her şeyi de biliyor …

Mantık ilkelerini bilmiyoruz.

Eğitimin hiçbir alanında eğiticinin kendisi sistemli düşünmeyi bilmiyor …

Öğrenci ye hiçbir şey anlatamıyor …

Hepimiz o sıralardan geçtik …

10 yıl İngilizce ders görüp hiçbir şey öğrenememek bunun eseri …

Çünkü diyalog kurulamıyor öğrenci ile…

Öğretici diyaloğu bilmiyor, din adamı diyaloğu bilmiyor bürokrat halkla kuracağı diyaloğu bilmiyor …

Siyasetçi hiç hiç bilmiyor …

Diyalog diyalojik ve diyalektik olmak üzere ikiye ayrılır …

Aslolan diyalojik diyalogdur.

Muhatabını dinlemek üzere kurulur …

Diyalektik diyalog çatışma üzerine kurulur …

Fakat iyi meslek sahibi olmak, bir yerlere gelmek zengin olmak konusunda çok başarılıyız …

Bilmiyoruz ve bilmediğimizi bilmiyoruz …

Özdeşlik ilkesini bilmiyoruz…

Çelişmezlik ilkesini bilmiyoruz …

Üçüncü halin imkansızlığı ilkesini bilmiyoruz…

Yeter sebep ilkesini bilmiyoruz …

Ve son olarak diyalektik mantık …

Bunları bilmeyen bir toplum aşırı politikleşmiş …

Ve hala   beni kim yönetecek sorusu ile ilgileniyor …

Yani Ahmet gitsin Mehmet gelsin …

O gitsin benim partim gelsin …

Ne olacak gelecekte ?

Birazda onlar devleti boşaltacaklar …

Çünkü deneme yanılmadan başka hiçbir şansları yok…

“Soygunculuk bir yaşam biçimi haline gelirse, insanlar soygunculuğu onaylayan ve yücelten yeni bir adalet sistemi yaratır.” Claude Frederic Bastiat

Beni kim yönetsin sorusu dünyanın en ahmak sorusu ve doğru cevabı yoktur …

Yanlış sorunun doğru cevabı olmaz …

Kim gelirse gelsin devletin hukuksuz iş yapmasına engel olacak bir sistemin var mı?

Doğru soru sizi hangi sistemle yönetelim?

Demokratik anayasal sistem onun için önemli ?

Ama yargıcınız ben anayasayı takmam derse ne olacak ?

Takmıyorum Anayasa mahkemesinin   verdiği kararları derse…

İşte Hobsun leviathanı (canavar)böyle bir devlet …

HOBS şöyle diyor…

Thomas Hobbes bu kavramı “Leviathan: Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Kudreti” isimli kitabında şöyle açıklar: “Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir… (Toplumda yaşayan) İnsanlar birbirlerine ‘Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. bu devlet ya da latince civitas olarak adlandırılır. bu büyük leviathan’ın doğması demektir.”

Yani tek kişide toplanmış bir devlet ve asla denetlemeyen bir devlet (LEVİATHAN)

Devlet toplumsal sözleşme ile beni mafyadan hukuksuzluktan koruyacak .

Ancak ya devletin kendisi mafya ile iş birliği yapar ve kendi mafya olursa adaletsiz olursa o zaman ne beni devletten kim koruyacak ?

Anayasacılık onun için var .

Anayasa koruyacak …

12 Eylül’ün edebiyatı …

Bizde her mevsimin edebiyatı vardır …

Binlerce genç feda edildi …

Her 12 Eylül faşist darbesi yıl dönümünde solcular kendi kurbanlarından, milliyetçiler kendi kurbanlarından heyecan yaratıyorlar …

Yani kendilerine yapılan işkencenin vahşet olduğundan bahsederken, bir solcu ülkücüye, bir ülkücü bir solcuya yapılan işkence den zerre kadar bahsetmiyor.

İşkence denen insanlık suçu   önemli değil de bize yapılan önemli …

Ötekine yapılabilir …

Ne kadar ilkel bir düşünce …

Ben bir solcuya,  bir ülkücüye  hala niçin seçilmiş kurbanlar olarak sahaya sürüldüğümüzü anlatamıyorum …

Neden devletin devasa ordusuna rağmen polis teşkilatına mit’ teşkilatına rağmen devletin meşru şiddet kullanma tekelini nasıl olurda militarist gençlik örgütleri ele geçirir silahlanır ve düzeni değiştirmeye kalkar ?

Velev ki devleti korumak için olsun …

Şiddet kullanma tekeli bir tek devlete aittir.

Bu meşrudur.

Kanunlar bu hakkı devlete verir.

Devlet bu anayasal hakkını asla sivile devredemez.

Asla sen benim için silahlandın beni koruyorsun diye sırtını sıvazlayamaz…

Nasıl olurda bu anayasal hakkı sivil gençlik örgütü ele geçirir…

Yani anayasadaki devlete ait olan hakkı ele geçirmek anayasal düzeni değiştirmektir ve terördür…

Bu işe soyunmuş olanda ne kadar ulvi gaye için olduğuna inanırsa inansın yaptığı iş terördür.

Çünkü o silahlı şiddet tekelini eline geçirmiştir.

 Bende saldırıya uğramış ve tahsili elinden alınmış ölümden dönmüş bir gençtim.

24 yaşımda sakıncalı piyade olarak askere er olarak gittim…

Fakat bana saldıranın kim olduğu hiç önemli değil benim ideolojimde olanlarda karşı taraf saldırıyordu  …

Yani şiddeti iki grupta kullanıyordu .

Asıl soru bu şiddetten beslenen ve varlığı kaos ve kargaşaya bağlı olan o liderlerin psikopat yapıları hiç sorgulanmadı …

Çünkü ölenler kendi çocukları değildi …

Kurbanlık kültür kanın deli aktığı dönemde feda ettirir gençlere kendilerini.

 Her ideolojin davası kutsaldır.

 O annelerin payına da evlat acısı düşer. 

Ya o liderler?

 Nasılsa hiç emeği olmamıştır o çocukta umurunda mı ölümler. 

Utanmadan hala işkencenin ve ölümün edebiyat yapıyorlar yazık..

Buna nekrofili kültürü denir …

 Hepimiz köle idik …

İdeolojimizin kölesi idik .

Lidere tapıyorduk …

Fakat köle olduğumuzu kimse bize inandıramıyordu …

1849’da Amerika’da 700’e yakın köle kurtaran Harriet Tubman’a “köle kurtarmak için en zor adım nedir?” diye sorarlar; “bir köleyi köle olmadığına ikna etmektir” der.

Davamız vardı …

Ama sonra o dava için toplan paralar yabancı bankalarda çıktı ve mirasçıları o paralara üşüştü …

Hasta İslamcı bir abim o taptığı liderin oğluna şerefsiz dedi;

“ biz paraları partiye verdik devlet el koyar diye, o paralarla alınmış binaların tapuları   3-4 kişinin üzerine yapılmıştı .Liderimiz öldü çocukları bizim paraları miras yolu ile paylaştılar.”

Öbür tarafta da aynı şey olmuştu .

O paralarda İngiltere’de çıkmıştı, ölüm olunca mirasçılar paranın üstüne çullandılar ne dava ne inanç kalmıştı …

Ya bu uğurda ölenler …

Her 12 Eylülde  “MARTYR ” heyecanı yaratılır …

“MARTYR ” heyecanı nedir bilirmisiniz ?

ÇOK ÖNEMLİ BİR MANİPÜLASYON ARACIDIR …

“MARTYR Kavramı aslında şuna vurgu yapar …

Şehit, din /vatan uğruna savaşırken ölen kimse.

Kurban: (a) bir ülkü/inanç uğrunda feda edilen ya da kendini feda eden kimse, (b) uzun ıstırap ve işkenceye katlanan kimse…

“Bir kere yanlış trene 

bindiyseniz, 

koridordan ters tarafa 

yürümenizin hiçbir yararı 

olmaz.” 

(Nietzsche)

 

 

Her taraftan ölenlerimize rahmet olsun …

Düşün artık şu gençlerin yakasından…

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ ; “BURSA OVASI DA, SANAYİSİ DE TÜM DEĞERLERİ DE SAHİPSİZ DEĞİLDİR” – Atatürkçü Düşünce Derneği Orhangazi Şubesi: […] ADD Bursa’dan ‘Soğuksu’ tepkisi: Değerlerimizi yok etmenize
2024-05-05 12:22:30