Kamu emekçileri yaşadıkları ekonomik güçlüklere dikkat çekmek için bir kez daha meydanlara indi. İnsanca yaşam taleplerini bir kez daha vurgulayan Kamu Emekçileri, Bursa Şehreküstü Meydanında seslerini yükselterek, basın açıklamasında bulundular. Kamu İş Konfederasyonu Bursa Şube Başkanı Özkan Rona ve yönetim kurulu üyelerinin organize ettiği etkinliğe, Birleşik Kamu İş Sendikası MYK üyesi Tüm Yerel Sen Genel Başkanı Mücahit Dede, Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy ve çok sayıda kamu emekçisi katıldı. Bazı sivil toplum örgütlerinin de destek verdiği basın açıklamasında, “Ocak 2023 döneminde memur zammı enflasyon farkı ve toplu sözleşme zammı, trajik biçimde yüzde 8 olarak belirlenmişti. Temmuz 2023 döneminde ise toplu sözleşme zammı yüzde 6’da kalmıştı. Yani yüzde 8’in üzerindeki 6 aylık enflasyon oranına yeni yüzde 6’lık toplu sözleşme zammı eklenerek 6 aylık memur zammı belirlenecektir. Bu rakamlara refah payı dâhil değildir. Rakamlarla ve gerçeklerle oynayarak iktidarı hoş etme enstitüsü gibi çalışan TÜİK’in Haziran ayı enflasyon açıklamasından sonra zam tutarları netleşecektir. Ancak TÜİK’in büyük rol oynadığı tüm bu domuzdan kıl koparma denkleminin yanı sıra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimden önce can havliyle verdiği “en düşük memur maaşının 22 bin lira olacağı” vaadi hala kulaklardadır. Dolayısıyla gelinen noktada, kamu emekçisine verilen tüm sözler, o sözlerin verildiği zamanki koşulların bugün daha da kötülediği hesap edilerek, daha da iyileştirilerek yerine getirilmelidir” denildi.
Birleşik Kamu İş Sendikası MYK üyesi Tüm Yerel Sen Genel Başkanı Mücahit Dede, “Konfederasyonumuzun AR-GE birimi tarafından yapılan güncel araştırmalar, 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırının 32 bin liraya dayandığını ortaya koymaktadır. Yıllardır “En az 3 çocuk yapın” demeyi marifet bilen, işsizlik oranını geri çekmeye yönelik kamusal adımlar atmayıp hanede çalışan insan sayısının düşmesine neden olan iktidar, tam da bu nedenle en düşün memur maaşını en az 30 bin lira olarak belirlemelidir. Memur maaşı, yoksulluk sınırının altında kalmamalı, “devlette itibar” lafını dillerinden eksik etmeyen yöneticiler, itibarını o kadar önemsedikleri bu devlette çalışan emekçileri derin yoksulluğun pençelerine artık itmemelidir. Enflasyon oranı, ülkede çalışan nüfusun ücret zammından kira artış oranlarına kadar birçok hayati konunun belirleyenidir. Bu yüzden enflasyon ölçme işi TÜİK’in yaptığı gibi hayali marketlerden alınan fiyatlarla, seçim zamanı bedava dağıtılan doğalgazı seçim sonrasında emekçiye ödettiren arka kapı oyunlarıyla, hangi ürünlerin yer aldığı mahkeme kararına rağmen açıklanmayan bir garip alışveriş sepetiyle belirlenemez. Geçim derdi de, yoksulluk da bu kadar ciddiyetsiz biçimde görmezden gelinemez. Enflasyon ölçme işlemleri aylık olarak, bilimsel yöntemlerle ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde şeffaf olarak yapılmalıdır. Belirlenen bu gerçek enflasyon oranları, yine aylık olarak kamu emekçilerinin ücretine yansıtılmalı, “Halkımızı enflasyona ezdirmiyoruz” tekerlemesi bir kez olsun ete kemiğe büründürülmelidir. Kamudaki çalışma yaşamında memur-işçi arasında gelir adaletsizliği
oluşturulmuştur. İşyeri hiyerarşisine, çalışma barışına ve akla aykırı biçimde çoğu memur, işyerindeki işçi arkadaşından daha düşük ücret alır hale gelmiştir. Hastanedeki temizlik personelinden daha az ücret alan memur, okulundaki aşçıdan daha az ücret alan öğretmen gibi sayısız örnekle ortaya koyulabilecek bu ucube tablo, işyerlerindeki çalışma barışını da baltalamaktadır. Burada soru, kamuda çalışan işçi kardeşimizin neden o ücreti aldığı değil, memur sıfatıyla emek verenlerin neden alamadığıdır. Kamudaki işçi de memur da insani şartlarda yaşayabileceği ücretlere derhal kavuşturulmalı, kamudaki çalışma yaşamındaki ücret dağılımı matematiğe ihanet etmeyecek şekilde dengelenmelidir” dedi.
Kamu İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Özkan Rona’da, “Türkiye’nin açlığa mahkum edilmiş kamu emekçileri için aslında bu bir basın açıklaması olmanın yanı sıra aynı zamanda bir haykırıştır, kamu emekçilerinin çığlığıdır. Geçinemiyoruz diyenlerin çığlığıdır, ayın sonunu getiremiyoruz diyenlerin çığlığıdır, insanca yaşamak istiyoruz diyenlerin çığlığıdır. 2023 yılında, “kimsesizlerin kimsesi” Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında, kimsesiz bırakılan kamu emekçilerinin çığlığıdır. Bakınız Yeni Türkiye’ye: Halka nitelikli bir eğitim hizmeti, nitelikli sağlık hizmeti, nitelikli kamu hizmeti, temiz bir çevre, güzel bir yaşam sunmak için çalışan kamu emekçileri ayın sonunu getiremiyor. Türkiye’nin nitelikli iş gücü olan kamu emekçileri; öğretmeni, doktoru, mühendisi, avukatı, teknisyeni, şefi, memuru, özetle devlet memurları top yekûn açlığa mahkum edildi.
Ortalama ev kirasının 10 bin TL’yi aştığı bir düzlemde, yoksulluk sınırı 34 Bin TL’ye dayanmışken, en düşük memur maaşını 22 bin TL’ye çıkaracağız diyorlar. Sayın Cumhurbaşkanın 11 Mayıs’ta en düşük memur maaşının 22 bin TL olacağını söylediği o gün, 22 Bin TL 1124 Dolar ediyordu. Şimdi bu rakam bugün 933 dolar ediyor. Yani 11 Mayıs’ın 22 Bin TL’si 45 gün içinde 17.163 TL’ye geriledi. Bu maaş zammı Türkiye tarihine verilmeden eriyen zam olarak geçecek. Ve Ekonomik göstergeler böyle giderse Temmuz’da 22 Binden elimizde kalan sadece 15 Bin TL olacak. Soruyoruz size ne değişti?
Buradan hem hükümeti uyarıyoruz, hem de kamu emekçilerini açlığa mahkûm eden ve şimdilerde de 22 Bin TL’ye sessiz sessiz el ovuşturan sarı sendika Memur-Sen’i uyarıyoruz. Sakın ama sakın! 22 Bin aldatmacasıyla kamu emekçilerinin ağzına bir parmak bal çalıp onları susturacağınızı zannetmeyin. Biz varız! Kamu emekçilerinin gerçek mücadele örgütü Birleşik Kamu-İş olarak bu oyuna izin vermeyeceğiz” diye konuştu.