Birleşik Kamu-İş Genel Merkezimizin çağrısıyla Bursa ve komşu illerden katılımla gerçekleşen 8.Dönem Toplu Sözleşme eylemi için Şehreküstü Meydanı’nda yapıldı. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı sendikaların genel başkanları, merkez yöneticileri, başta Bursa olmak üzere çevre illerden gelen şube başkanları, yöneticileri ve üyeleri ile siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla birlikte organize edilen eylemde, “birleşe birleşe kazanacağız” denildi.
Yoğun ilgi gören eylemde, “8. Dönem Toplu Sözleşme sürecinin bir parçası olan eylemimizi özgürlüğün ve çağdaşlaşmanın simgesi olan Bursa’da gerçekleştirmek üzere bir araya geldik. Burada bulunarak bizlerin sesine ses, gücüne güç katan tüm mücadele dostlarımızı ve değerli Bursalıları Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Merkez Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Kurtuluş Savaşı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mücadelesinin simge şehirlerinden biri olan Bursa’da, bugün bir kez daha emeğin, dayanışmanın ve halkın sesi yükselecek. Bu şehir, geçmişte olduğu gibi bugün de halk iradesinin, özgürlüğün ve eşitliğin kalesi olmayı sürdürmektedir.
Her geçen gün derinleşen yoksulluk, güvencesizlik ve adaletsizlik, toplumun en geniş kesimlerini etkilerken, bu düzene itiraz edenler susturulmak isteniyor. Ancak biz biliyoruz ki, bu sesi susturamazlar” denildi.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1933 yılında Bursa’da yaptığı tarihi konuşmayı, yani Bursa Nutku’nu bir kez daha hatırlatıyoruz. Atatürk’ün “Türk genci, devrimlerin ve Cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir… Onları sözle değil, eylemle savunur” diyerek ifade ettiği irade, bugün bizlerin omuzlarında taşınmaktadır.
Cumhuriyetimizi, laikliği, halk egemenliğini ve emeğin onurunu hedef alan her türlü girişime karşı mücadelemiz sürecektir. Bursa’dan haykırıyoruz:
Ne emeğimizden, ne ekmeğimizden, ne de Cumhuriyet değerlerinden vazgeçmeyeceğiz!
Birleşik Kamu-İş olarak, Emeğe saygı, toplu sözleşmede adalet, Türkiye’de eşitlik ve özgürlük istiyoruz!
Bu mücadele, yalnız bizim değil, tüm halkımızın mücadelesidir.
Emeğe saygı, toplu sözleşmede adalet, Türkiye’de eşitlik ve özgürlük istiyoruz” görüşü dile getirildi.
Yapılan açıklamada, “Alın teri, emek hakkı ve adalet için verdiğimiz bu mücadele, yalnız bizim değil, tüm halkımızın ortak kaygısının mücadelesidir.
Coğrafyamızda emperyalist ülkelerin Orta Doğu ülkeleri üzerinde savaş oyunlarını sahnelediği bir zamanda ülkemizin birlik beraberlik ve bütünlük içinde herkesin birbirini kucakladığı, kardeşlik hukukunun egemen olduğu bir Türkiye özlemi tüm halkımızın isteğidir. Anayasamızın ve cumhuriyet kazanımlarının her bir Türk vatandaşına eşit hakları tanıdığı bir ortamda, eşitliği bozacak ve halkımızı kardeşlik hukukundan ayrıştıracak hiç bir girişimi Kabul etmeyeceğimizin de bilinmesini istiyoruz.
23 yıldır tek başına ülkeyi yöneten bir iktidarın ülkeyi getirdiği son nokta; açlık, sefalet ve yoksulluk olmuştur. İşçisi, köylüsü, emeklisi, asgari ücretlisi ve memurları hep bir ağızdan “Açız! Hakkımızı verin!” diyorsa o ülkede çok büyük yönetememe sorunu vardır.
23 yıldır sermayeyi koruyan ve önceleyen, emekçiyi dışlayan ve ezen siyasi politikaları uygulamaktan vazgeçmeyen iktidara dur deme zamanı gelmiştir.
Biz Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak emek ve sınıf mücadelesi öncülüğünde yürüttüğümüz sendikal kavga ile bugün Türkiye’nin üçüncü büyük memur konfederasyonuyuz.
Doğru zeminde yürüttüğümüz emek ve sınıf mücadelesinden aldığımız güçle, uzun yılardır Toplu Sözleşme masasında emekçilerin ezilmesine ses çıkaramayan sözde yetkili konfederasyonların aynı oyunu bir kez daha oynamasına izin vermeyeceğiz!
Ülkemizde son dönemde art arda yaşanan hukuk dışı ve antidemokratik uygulamalar, yalnızca bireysel hak ve özgürlükleri değil, ekonomik dengeleri de altüst etmiştir. Parti genel başkanları, seçilmiş siyasetçiler, belediye başkanları, gazeteciler ve üniversite öğrencilerinin hukuk normlarına aykırı tutuklanması; Ekonomiyi çöküşe sürüklemiştir. Demokrasinin, hukukun, masumiyet karinesinin ayaklar altına alınması ve hukuk sistemine güvensizlik ekonomideki krizin asıl sebebidir.
Bu adaletsiz, korku yayan baskıcı düzene demokratik olarak karşı çıkmak, ses yükseltmek sadece anayasal bir hak değil; aynı zamanda bir vatandaşlık görevdir!
Emeğin yok sayıldığı, sermayenin öne çıkarıldığı bir dönemde yeni bir toplu sözleşmenin hazırlanacağı sürece giriyoruz. Kamuda çalışan 4 milyona yaklaşan memur ve 2,5 milyon memur emeklisinin 2026-2027 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri Ağustos ayında başlayacaktır.
“Bu düzen böyle gitmez! Masanızın değil, emekçinin dediği olacak!”
Uzun zamandır yanlış ekonomi politikalarında sürdürülen ısrar; çalışanın geçinemediği, çalışmak isteyenin iş bulamadığı, gelecek umudu kalmayan gençlerimizin yurt dışına gittiği, en temel mal ve hizmetlerin fiyatlarının neredeyse günlük olarak arttığı, toplumun sadece bir avuç ayrıcalıklı zümresinin zenginleştiği bir ortam yaratmıştır.
Ekonomideki bu karanlık kriz günden güne ağırlaşırken, biz kamu emekçileri için ise kirasını ödeyememe ve zorunlu gıda ihtiyacını dahi alamamaya doğru kritik bir sürecin eşiğine gelinmiştir.
17 yıldır kamu emekçisinin haklı taleplerini yılmadan savunan Konfederasyonumuz, 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine bu yıl Türkiye’nin üçüncü büyük memur konfederasyonu olarak katılacaktır. Alın terini, emeğini ve haklarını savunmayı ilke edinen, mücadeleden asla vazgeçmeyen Konfederasyonumuz, emeğin gerçek sesi olarak alanda sesini ve sözünü yükselten bir iradedir. Olmaya da devam edecektir!
TÜİK’in masa başında ürettiği, halkın yaşadığı gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan aylık ve yıllık sahte enflasyon rakamları; siyasi iktidarın halkın ekmeğini elinden almanın bir başka aracı haline gelmiştir. TÜİK, güvenilir bir istatistik kurumu değil, Saray’ın muhasebe dairesi gibi çalışan kamu kurumuna dönüşmüştür.
Açıklanan sahte verilerle milyonlarca kamu emekçisinin, emeklinin, işçinin, asgari ücretlinin cebinden çalınan alın teri; yoksulluğa, borç batağına ve açlığa dönüşmüştür.
Birleşik Kamu-İş’in araştırma sonuçlarına göre, Haziran 2025 itibarıyla açlık sınırı 27.415 TL, yoksulluk sınırı ise 83.859 TL’ye ulaşmıştır.
Memura ocak ayında verilen altı aylık %6 zam, şubat ayında enflasyonun altında kalmıştır. Asgari ücret, emekli maaşları açlık sınırının altında kalmıştır. Bu tablo, milyonlarca insanımızın yaşam mücadelesi verdiğinin de açık göstergesidir.
7 dönemdir sürdürülen Toplu Sözleşme Masası ezilen emekçiler için gerçek bir müzakere alanı olmamış, yıllarca Çalışma Bakanlığı ile yetkili konfederasyonlarının tiyatro sahnesine dönüştürülmüştür. Masada Hükümetin belirlediği çerçevenin dışına çıkamayan sözde yetkili konfederasyonlar, emekçinin haklı taleplerini değil, iktidarın taleplerini dillendirmektedir.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak emekçilerin yok sayıldığı masada oynanan bu oyunu bozmakta kararlıyız.
Ağustos ayında başlayacak olan 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde artık biz varız!
Masada;
Bu ülkenin öğretmeni, sağlıkçısı, teknisyeni, mühendisi, güvenlik görevlisi ve memuru; daha fazla yoksulluğa mahkûm edilemez!
Grev hakkının tanınmadığı, milyonlarca kamu emekçisinin temsil edilmediği bu yapay sözleşme düzeninin bu haliyle işletilmesine razı olmayacağız.
Kamu emekçisi güçsüz ve kimsesiz değildir; Birleşik Kamu-İş var!
Ne istiyoruz:
– Adil bir gelir dağılımı istiyoruz.
– Az kazanan dam az çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz
– Ekonomik krizin faturasını emekçilerden değil, faizden milyarlarına milyar katanlara kesilmesini istiyoruz
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak biz buradayız ve emeğin tarafındayız.
Emeğiyle geçinen herkes için adalet, eşitlik ve onurlu yaşam mücadelemiz sürecek” denildi.