Akdoğan 102. Yılı Değerlendirdi

Akdoğan 102. Yılı Değerlendirdi

Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yıldönümü ile ilgili bir basın açıklamasında bulundu. “Başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarını, şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyoruz” diye konuşan Gürhan Akdoğan, Atatürk’ün Bursa Nutkuna da işaret ederek, detaylı bilgiler verdi.

  Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, “Bursa’mızın kurtuluşunun 102. Yılı kutlu olsun. Bize bu toprakları vatan yapan, Kuvayı Milliye destanını yazan, emperyalizme, tarihin gördüğü en büyük dersi veren başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarını, şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyoruz.

Bursa Osmanlı ya başkentlik etmesinin ve ardında büyük bir tarihi hazineyi taşımasının yanında Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa’ya büyük ölçüde önem atfettiği, yarattığı eserlerin yok edilmesi ile günümüzde o denli hafızalardan silinmeye çalışılmakta, sıradan etkinliklerle bu tarihi bilgi geleceğe devir edilmemektedir. Oysa merinos fabrikası, Atatürk stadyumu, İpekiş, Suğni ipek fabrikası, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Atamızın 18 kez Bursa ziyareti, meşhur Bursa nutku üzerinde günlerce değerlendirilecek Cumhuriyet tarihimizin en önemli hazinelerindendir.

         Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün sanattan, spora, sanayileşmeden, çağdaş tarım ve sanayileşmeye, bunlar için gerekli olan sermaye birikimi yani bankacılığa, kültür ve çağdaş sanatlara ve bunların toplamı olan laik, demokratik, sosyal hukuk devleti kavramına dair ne varsa, onları Bursa örnekleri ile anlatması kentimiz ve ulusumuz için büyük önem arz ediyor. Bu nedenle de Bursa’nın, Ulu Önder’in Cumhuriyet’i kurduktan sonra en fazla ziyaret ettiği şehir olma özelliğini ortaya çıkarıyor.

         Bu yıl aynı zaman da atamızın Bursa’yı ziyaretinin 100. Yılı

        Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 2. yıl dönümünde 11 Eylül 1924 Bursa’lılara hitap ederken, konuşmadaki bazı pasajları özetlemek isteriz. Bursa’nın işgali değerlendirmesinde özellikle hilafete ve ihanetlere vurgu yapması son derece dikkat çekicidir

Efendiler!

Bursa’nın kurtuluşuna rastlayan bugünlerde, burada, aranızda bulunarak sevinçlerinize katıldığımdan çok mutluyum ve huzurluyum.

Aziz hemşehrilerim!

Söz söyleyen arkadaşımız yedi yüzyıldan beri bu yeşil yurda düşman ayağı basmadığını söylerken, yirmi yirmibeş asırlık Bursa’nın hepimizce bilinen, bütün tarihi beynimde canlandı.

Efendiler! Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat, kendi ırkından büyük tanıdığı ve başlarında taşıdığı insanlardan hayırsızlık, kötülük görmesi ondan daha acıdır. Bu kalp ve vicdanlar için beklenmez bir yaradır.

Kardeşler, Bursa’nın kurtuluş gününde, kurtulduğu felâketin gerçek sorumlularını da hatırlamak onları sonsuza dek lânetlemek gerekir. Bunun için hatırlarınızı bundan dört dört buçuk yıl öncesine çevirmek istiyorum İzmir rıhtımından yüce vatanımıza saldıran Yunan ordusu, Balıkesir’in güneyine kadar gelmişti. Arkadaşımız Kazım Paşa, kendisine katılan vatansever, özverili bir avuç kahramanla bu düşmanın karşısında cephe oluşturmuştu. Onun kuzeye, doğuya yayılmasına özellikle kıymetli Bursa’mızı çiğnemesine engel olmaya çalışıyordu. Fakat henüz İstanbul’da halife ve padişah ünvanıyla oturan kişi, tacını ve tahtını koruma hülyasıyla düşmanlarla birleşmişti. Fazla olarak onların Türk vatanını çiğnemesini, Türk milletini esir etmesini kolaylaştırmak görevini de üzerine almıştı. Bu amaçla Anzavur gibi rütbesizlere, rütbeler, paralar, araçlar vererek Karasi’de millet cephesini arkadan vurmağa görevlendirdi. Topladığı birtakım değersiz kimseleri halife ordusu adı altında İzmit’e çıkardı. Milleti düşmana esir olmağa kışkırttı. Memleket ve milleti kurtarmağa çalışanları idama mahkûm etti. Yunan uçaklarıyla millete fetvalar yağdırdı.

Baştan, arkadan ve içeriden gelen bu saldırılar, ihanetler, bozgunculuklar; dış düşman karşısındaki kuvvetlerimizden birçoğunu ayırttı. Milleti kalbinden hançerlemeği hedefleyen bu cinayetler, her türlü tehlikelerin üstündeydi. Her şeyden önce buna yönelmek zorunluydu. Halife ve Padişah ihanetinde başarılı olmuştu, millî cepheyi zayıflatmış, birçok sinirleri gevşetmişti.

Düşmanlar bu fırsatı kaçırmadılar; taarruz ettiler, yürüdüler, birçok güzel şehir ve kasabalarla beraber bu yeşil yurdu da çiğneyip geçtiler. İşte bu şekildedir ki, Bursa ve Bursalılar iki seneden fazla devam eden korkunç, uğursuz felâkete, esirliğe düştüler.

Bu felâketten ne kadar kan ağladığımızı ve onu bir an önce yok etmek için vicdanlarımızın ne kadar sızladığını anlatamam. Fakat ne çare ki, üzerimize saldıran halife ordusu adı altındaki anlayışsız sürüleri yok etmek, halifenin millet içinde yer yer tutuşturduğu bozgunculuk ve ayrılıkçılık yangınlarını bastırmak ve ondan sonra da vatanımızın en şenlikli yerlerini eline geçirmiş olan kuvvetli bir düşman ordusunu denize dökecek kadar kuvvetlenmek ve hazırlanmak ihtiyacındaydık. Birçok zor evrelerden sonra Türk milleti, içeride huzuru sağlamada başarılı oldu ve düşman ordusunu denize dökmek gücünü de buldu. Artık ondan sonra bir an bile durmaksızın güzel Bursa’yı ve düşman elinde bulunan bütün yüce vatan parçalarını kurtarmak kararını uyguladı.

9 Eylül günü asıl ordumuz İzmir’e girerken buradaki kuvvetlerimiz de düşmanın son sağlam yerlerinde 3’üncü, 10’uncu, 11’inci tümenlerini yenip perişan ederek, onları Bursa ovalarında izlemeye başladı. Artık Bursa kurtulmuştu.

İşte böylece Bursalılar iki sene kendilerine eziyet eden işgâlcilerin, saldırganların düştükleri cezayı gözleriyle görerek kurtuluş gününe ulaşmış oldular.

Efendiler, bu kurtuluş gününü size tebrik ederken bu dağlarda, bu ovalarda kanlarını döken şehitlerimizi ve vatanları için, milletleri için sıkıntı ve zahmet bilmeyen kahraman gazilerimizi saygıyla anarım.

Saygıdeğer Bursalılar!

Kederlerin, felâketlerin son bulduğuna işaret olan bu kurtuluş bayramında bu güzel beldeyi, bu verimli bölgeyi Türk Cumhuriyeti’nin büyük uygarlık merkezlerinden biri durumuna getirmek için üzerinize düşen görevin ne kadar büyük ne kadar çaba ve özveri gerektirdiğini de söylemek isterim.

Efendiler! Bursa tarım memleketidir, sanat memleketidir, ticaret memleketidir, şifa memleketidir. Bursa, sahip olduğu doğal güzellikler ve mükemmellik ile rahat ve şenlikli bir memlekettir. Fakat saygıdeğer kardeşler! Bilelim ve açıkça söyleyelim ki Bursa bugünkü haliyle boşa harcanan yüzyılların ve bu yüzyıllarda uğradığımız kötülüklerin izlerinden başka bir şey değildir. Bu kıymetli belde henüz övüncü ve mutluluğu gerektiren önemli bir şey göstermiyor. Onun için tekrar etmeliyim ki memleketin istediği uyanıklılık ve ona göre çaba gösterme derecesi büyüktür.

Bununla beraber ey özverili ve memleketi seven saygıdeğer Bursalılar! Siz cumhuriyetin ayrılmaz uygarlık ve yenilenme yolunda yüksek eserler meydana getireceksiniz. Böylece Türk Cumhuriyeti’ni her gün daha çok destekleyen ve sağlamlaştıran unsurların sürekli ileri saflarında bulunacaksınız. Bundan asla şüphe etmiyorum.

Arkadaşlar! İnkılâbımız Türkiye’nin yüzyıllar için mutluluğuna kefildir. Bize düşen onu anlayarak ve takdir ederek çalışmaktır.

İşte büyük önder Mustafa Kemal Atatürk 2. Kurtuluş yılı anmalarında Bursalılara bu mesajları vermişti.

         Şimdide gazeteci yazar Sn. İsmail Kemankaş’ın ‘’Atatürk’ün Bursa tercihi’’ yazısından aktaralım. Bursa’nın sadece Osmanlıya başkentlik etmiş olmasının ötesinde yakın Cumhuriyet tarihimizde ve Atatürk’ün Bursa’ya verdiği önem üzerinde de durulmalı Kurtuluş günleri, anmalar ve etkinlikler bu yönde daha da zenginleştirilmelidir.

         Sn. Kemankaş yazısında ‘’1920 yılındaki bu işgali, o sırada yeni oluşturulan Millet Meclisi’nde, konuşma kürsüsüne siyah örtü (pişide-i siyah) örtülmesi ile çok anlamlı bir protestoyu duyuruyordu. Çünkü işgal edilen o günlerde parçalanan ve tüm dünyayı titretmiş Osmanlı İmparatorluğu’nun payitahtı-ilk başkenti idi.

          O siyah örtü, 11 Eylül 1922 günü, işgal kuvvetlerinin Bursa’yı terk ettiği ana kadar kürsüde kalmıştı. Bu olay o günkü toplum ve Gazi Mustafa Kemal’in Bursa tercihi için birinci neden olmuştu. Kurtuluşun ardından, yaklaşık kırk gün sonra Gazi Bursa’ya geldi ve coşku ile karşılandı. Bursa ziyaretleri ölümünden sekiz ay öncesine kadarda devam etti. Yani, kurtuluş gününden Ulu Önder Atatürk’ün ölüm yılına kadar tam 18 kez Bursa ziyaretine tan sadece Osmanlıya başkentlik oldu Türk halkı.

         Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki Bursa tercihinin /seçimin stratejik bir önemi olmalıydı.

          Ilk Bursa ziyareti sırasında Amerikalı bir gazeteciye verdiği demeçte Cumhuriyet rejimini içeren bir yönetim şeklini Bursa’da açıklamıştı. Aynı dönemde, İstanbullu bir muallim heyeti Mustafa Kemal’i görebilmek için Bursa’ya geliyor, kadınlar ve erkekler ilk kez bir toplantıda birlikte bulunuyordu. Bunlar yeni devletin anlayışını ve getirmek istediği rejim için çok çarpıcı örneklerdi. Bu tür yeniliklerin ilk dile getirileceği şehrin Bursa olacağına çoktan karar vermişti sanki Ulu Önder…Örneğin şapka devrimi için ilk tanıtımı Kastamonu’da kendisi de fötr şapka giyerek yapan Gazi, Bursa’ya gelerek bunu pekiştirmek istediği anda, kendisini karşılayan yüzlerce kişinin şapkalarını görünce, tercihinin doğruluğunu görmüştü sanki… Bu durum Latin alfabesi kabul edildiğinde de yaşanmıştı. Dönemin memurlarını, yine bir Bursa ziyaretinde, sınavdan geçirerek, tüm ülkeye mesaj yollamıştı.1925 yılındaki Bursa ziyaretinde ise İpekiş Fabrikası’nın temelini bizzat eliyle atarken, Vakıf Bahçe dutluğu diye anılan ve Osmanlı döneminde vakıflara parasal destek olan bir yerde tesis kurma girişimi ile de sanki bir gönderme mi yapıyordu? İlginçti. Aynı gün bir futbol müsabakası izleyerek, yeni bir başlangıç daha yapan Mustafa Kemal, ertesi yıl Bursa’ya geldiğinde, İpekiş’in biraz kuzeyinde yeni bir futbol sahası için bizzat cebinden bin lira bağışta bulunmuştu. Bunlar yeni devletin birer ürünü idi. Üretim, sanayileşme, kültür, spor ve sanatta batı dünyası ile yarışacak seviyeye dair açıklamalar hep Bursa gezilerinde zikredilmişti. Örneğin heykel yapımı, eski düzende dinen günah sayılırken O, Bursa’dan haykırarak “resim de yapılacak, heykelde…” diyordu. Uludağ’a çıkarak Bursa’yı seyrederken kendisine sunulan bir öneriyi destekliyor ve Kayak evinin yapımını bile destekliyordu.

         Yine bir Bursa ziyaretinde gündemi önceden belirliyor ve Bursalı Sabiha Gökçen’in bitirdiği planör kursu sonrası, uçağı ile Atıcılar mevkiine inmesini istiyor ve beraberindeki bir toplulukla bu gösteri izleniyordu. İlk iniş sonrası Gökçen’in yanına giderek, bir kez havalanıp, Bursa semalarında gezdikten sonra ikinci kez iniş yapmasını istiyordu. Bu gerçekleştiğinde bir Türk kadınının neleri yapabileceğine dair örnek oluyordu bu gösteri.

        Bazen öfke ile Bursa’ya gelişi de oluyordu. Menemen’deki Kubilay olayı henüz yaşanmış ve suçluların idam ile cezalandırıldığı günlerde, Bursa’da ezanın neden Türkçe okunduğuna itiraz eden küçük bir gurubun göz altına alındığı haberini alır almaz, İzmir’den Bursa geliyor ve bakanlarını da çağırıyordu. Bursa’da yaptığı o ağdalı konuşma ve burada gençliğe verdiği Cumhuriyeti koruma görevi, bir gazeteci tarafından kaleme alınıyor ve bu metin daha sonra Bursa Nutku diye nitelendiriliyordu. Böylece laik cumhuriyete karşı olanlara göz dağı yine Bursa’da veriliyordu.

        Bursa örnekleri sayılacak gibi değildi. Çağdaş bir ülkenin yaratılışı sanki bu kadim şehirde sahneleniyor ve tüm dünya için izlenime sunuluyordu. Bu arada serbest seçimler yapılıyor ve O’nun istediği biçimde bir kadın ilk kez Belediye Başkan Vekili olarak Bursa’da seçiliyordu. Kadınların sosyal hayata katılımı bununla sınırlı kalmadı. Daha sonra yine Bursa’da İnegöl İdmanyurdu Kulübü, başkan olarak bir kadını seçiyor ve ülkeye ilk örnek oluyordu. Genç Türkiye Cumhuriyeti artık on yılını aşmış giderek olgunlaşmış ve ülkenin her yerinde sanayi hamlelerini gerçekleştiriyordu. Atatürk giderek ağırlaşan biçimde hastaydı. Merinos Fabrikası’nın temel atma törenine gelememiş yerine İsmet İnönü’yü göndermişti. Bu çağdaş usuller ile yapılan ve işletme planları da buna göre hazırlanan iki fabrika, temel atma töreninden 2 yıl 2 ay 2 gün sonra işletmeye açılacaktı. Bu süre Bursa’nın işgal altında kaldığı gün sayısına göre yapılmıştı. Bursa yine unutulmamıştı bu anlamda da. Ve o gün geldi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yine Bursa’da idi. 1Şubat 1938 günü Gemlik’te yapılan Sunğipek Fabrikası’nın açıyor ve ardından Bursa’ya geçiyordu. Ertesi gün,

        2 Şubat’ta Merinos Fabrikası’nın kapısını, özel yapılmış bir anahtar ile açarak hizmete sokuyordu. Bursa’ya bu son ziyareti olarak kabul etmiş olmalı ki, Çelik Palas’taki hissesini ve Bursa halkının özel bir şahıstan alarak, konaklaması için hizmetine sunduğu Atatürk Köşkü’nü de Bursa Belediyesi’ne bırakıyordu. Bursa’dan ayrılmadan bir gece önce, Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa Valisi iken yaptırdığı, şimdiki tarihi belediye binasında, Ulu Önder Bursalılara zeybek oynayarak adeta veda ediyordu’’ Diyor

       Tüm bu gelişme ve icraatlara yorum getirdiğimizde Atatürk’ün Bursa’ya ne ölçüde önem atfederek baktığını anlamış oluruz. İşte yukarıda da ifade ettiğimiz üzere 2009 İl Başkanlığımızda  ve geçen sene derneğimiz öncülüğünde  küçük bir örneğini gerçekleştirdiğimiz üzere Kurtuluş günleri büyük devrimci önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa’mıza verdiği önem çerçevesinde etkinliklerle zenginleştirilmeli bu eşsiz tarih yaşatılmalı ve gelecek kuşaklara aktarılmalıdır” dedi.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM
2024-10-29 07:40:00
2024-10-25 08:47:15
2024-10-10 17:35:29