Abidin Uyar Yazdı; “Soyun öyle ise dövüşeceğiz…”

Abidin Uyar Yazdı; “Soyun öyle ise dövüşeceğiz…”

Adalet dindarlığa tabi olmaz ama dindarlık adalet tabidir(Dücane).
İmparator, kral , prens, sultan, padişah ,halife korkutabilir…
Çünkü yasalar onların emrindedir ..…
Korkutmak varken sevilmeyi neden istesin ki imparator, kral, prens, sultan, halife, padişah…
Korku ile sevgi yan yana gelmez …
Korkan korktuğu varlığı sevemez.
İtaat eder…
Bakın tanrıyı korktukları için sevenlere …
İbadeti bile cehennemde yanmak korkusu ile yapar …
Hatta o borç der .
Hangi borç gönül rızası ile ödenir…
Bu yüzden bu ibadetler onda hiçbir ahlaki gelişime yol açmaz.
Binlerce örneği var …
Çünkü her  borç külfettir insana…
Veya mükafat için olsun …
Kaldırın azabı ve mükafatı …
Etrafınızda tek bir dindar kalmaz …
Bu ereksel çıkara dayalı sonuç odaklı ahlaktır …
Buna koşullu ahlak(hipotetik imperatif) der KANT
Teleolojik ahlaktır …
Buradan görev ahlakı çıkmaz .
Makyavel  onun için prensinde prense öğütler verir …
Aslolan  korkutmaktır yönetici için der …
“Korkutuyor olmak seviliyor olmaktan “evladır.
 
DEVLETİ YÖNETEN KORKUTARAK YÖNETİR…
Sevgiye dayalı yönetim olmaz …
Bizler yönetici sınıfından korkmuyor muyuz?
 
İNSANLIK  TARİHİ KORKUTANLAR İLE KORKANLARIN TARİHİDİR …
  
Önce Alper Görmüşten ödünç aldığım hikayeye ile yazıma başlayayım  …
 
SORU ŞU!
 
Nasıl oluyor da bir kralın, beyin ,padişahın, prensin, sultanın hiç emek katmadan, çalışmadan  binlerce dönümlük arazisi, devasa toprağı olabiliyor …
****************************
Nasıl oldu da insanlık tarihsel süreçte  belli makamlara gelen insanlara  tanrısal  güç verdi?
****************************
O makama ulaşan otomatikman o gücü nasıl elde etti? …
****************************
Ondan kimse  neden hesap soramadı?
****************************
Emrinde  ölüme gidecek  binlerce asker neden korktu?
****************************
Onları korkutan neydi?
 
****************************
Cebinden bir kuruş çıkmadan görkemli saraylarda  nasıl oturdular ?
****************************
Onlarca  hizmetkarı nasıl oldu ?
****************************
O kudreti, sarsılmaz gücü ona tanrımı vermişti?
****************************
Yoksa yasalar mı vermişti ?
****************************
Yasalar verdiyse o yasaları yapan kimdi?
****************************
İmparator, padişah, kral, bey, sultan öldürünce, çalınca ,gasp edince halk ona gene kralım, padişahım, sultanım ,prensim  sen çok yaşa dedi … 
Ama halktan biri öldürünce  ona katil, hırsız ,eşkıya  dedi…
 
****************************
 
HİKAYE ŞÖYLE …
Küçük ve yoksul bir ortaçağ köyünün papazı, çok sıcak bir yaz gününde uçsuz bucaksız izlenimi veren, tek bir ağacın bile bulunmadığı bir bozkırda yürüyerek yol almaktaymış… Hedefi, ölen aile büyüklerini gömmeden önce kendisinden son bir dua isteyen uzaktaki akrabalarının yaşadığı kilisesiz, kendisininkinden de küçük bir köymüş…
 
Güneş doğmadan çıkmış yola, hiç durmadan yürümüş, yürümüş…
 
Öğleye doğru artık yürüyecek takati kalmamış, içinden “bari tek bir ağaç gölgesi” diye geçirirken, onca yorgunluğuna rağmen gözüne kestirebileceği uzaklıkta yeşil bir adacık görmüş. Tuttuğu dilekle ağaçların eşanlı varlığı papaza o kadar mucizevî görünmüş ki, aklından Tanrı’nın onları oracıkta ve o anda yaratmış olabileceğine dair belli belirsiz bir düşünce bile geçmiş.
 
Öyle veya böyle, her iki ihtimal için de Tanrı’sına şükrederek, belki su da bulma umuduyla yeşil adacığa doğru ilerlemeye başlamış.
 
Yeşil adacık, uzaktan vaat ettiğinden çok daha davetkârmış… Su da varmış üstelik… Biraz soyunup dökünmüş, uzun uzun su içmiş, ardından bacaklarını, kollarını, yüzünü yıkayıp sırtüstü uzanmış.
 
Tam uykuya dalmak üzereyken bir atın nal seslerini duymuş, at birkaç dakika sonra sürücüsüyle birlikte karşısındaymış…
 
“Bu topraklar kralımızın ve ailemizin” demiş sürücü, zaten her halinden bir asilzade olduğu anlaşılıyormuş, “oturduğun yer de bizim ve yabancılar burayı kullanamaz”.
“Sadece birkaç dakika” demiş papaz, “sonra yine yoluma devam edeceğim”.
Adam ısrar etmiş: “Hayır, hemen şimdi kalkacaksın!”
Papaz: “Kralımızın ve ailemizin, diyorsun, peki nasıl elde ettiniz bu toprakları?”
Adam: “Atalarımızdan kaldı.”
Papaz: “Onlar nasıl elde etmiş?”
Adam: “Onlara da atalarından kalmış.”
 
Konuşma bu minval üzere uzamış da uzamış… Papaz sorularını hep yüzünde bir gülümsemeyle sorarken, asilzade her soru-cevapta biraz daha öfkeleniyormuş. Sonunda “Eeee, yeter artık” diye patlamış, “büyük büyük dedelerim dövüşerek elde etmiş bu toprakları…”
 
İşte o zaman papazın yüzündeki gülümseme gitmiş, ciddileşip ayağa kalkmış, soyunmaya başlamış. Üzerinde sadece pantolonu kalınca adama dönmüş ve “Soyun o zaman” demiş, “dövüşeceğiz!”
****************************
Tekrar sorgulama devam edelim …
Nasıl oluyor da aynı canlı türüne ait tek bir  insan bir makam elde ediyor ve   bir anda milyonlarca insandan oluşmuş bir  toplumu korkutuyor?
O makama gelenden  herkes korkuyor  …
İyide tarihsel  süreçte bu nasıl oldu ?
Bu konuda insanlık ne zaman bir araya geldi de şu makama  öyle bir yetki verelim ki bizi istediği zaman tutuklasın, malıma mülküme el koysun, bize rahat hakaret edebilsin dedi?
Biz onun saltanat içinde yaşaması için varımızı yoğumuzu  verelim , onun hiç geçim derdi, yiyecek yakacak barınma sorunu olmasın dedi ?
Elinde  devasa hazine ve toprak nasıl oldu?
İnsanlık hangi gerekçe ile bir krala, beye ,sultana ,padişaha, halifeye, beye, sultana statüyü itirazsız olarak vermeyi kabul etti.? 
Ortada  emek yok ama devasa kamu kaynağı, toprak, elinin altında istediği anda istediği şahsa bağışta bulunabiliyor… 
Affederek  suçluyu bağışlıyor  veya idam edebiliyor .
Ona  bir kese altın verebiliyor …
Öbürünü   infaz da edebiliyor…
 
İnsanlık  tarihinde  geriye sıfır noktasına gidelim …
Oradan yavaş yavaş bu güne gelelim…
 
 İlk  toplum avcı ve toplayıcı toplumdu …
Onlar  bir tür komün hayatı  yaşıyorlardı  …
Hayatta  kalmak için doğada hazır buldukları şeyleri  topluyorlar ,doğadaki hayvanı avlayıp karınlarını doyuruyorlardı …
Barınma ihtiyaçları da doğadaki mağara  ve ağaç kovuğu idi …
Her şey herkesindi…
Özel mülkiyet yoktu… 
Dolayısı ile başlarında kendi aralarında seçtiği sözü geçen bir insan türünden bir canlı olsa da bu kadar devasa bir  güç vermemişlerdi .
Birlik ve beraberliği sağlayacak bir liderin varlığından çok daha öte tanrısal bir güç kimsede yoktu … 
 
Fakat sonra ki göçebe ve bahçıvan toplumları bir sonraki aşamadaki tarım toplumuna geçti… 
Artık bir şeyler  keşfetmişti…
Hayvanları  ehlileştiriyorlar, etinden sütünden derisinden yumurtasından istifade ediyorlardı …
Ağacı aşılamayı öğrenmişler ,değişik sebze ve meyveleri tanımaya  başlamışlardı … 
Ve ürettikleri  şeyin içine emeklerini katıyorlardı…
Emeğini kattıkları her çalışma artık onların özel mülkleri oluyordu …
Ev ,ahır ,alet, edevat binek hayvanları olmuştu …
Fakat ya birileri silahlı çete, eşkıya  zorbalıkla  bu mülke el koyarsa?
Ya insanın ilk mülkü olan bedenine  zarar verir  canına  kast eder yaşam hakkını  elinden alırsa ?
İşte  bu tehlikeden koruyacak  bir şeye ihtiyaçları  vardı …
Devlet böyle doğdu …
O zorunlu olarak doğdu …
Başında da  bir lider olması gerekiyordu  … 
O mülke sahip olacak onu koruyacak bir tek insan olmalıydı …
Fakat  baştaki liderin kralın, imparatorun ,beyin, hakanın, padişahın, sultanın  hiçbir emeği yoktu  o mülkte … 
İşte cevaplanması gereken soru buydu…
 Nasıl oluyor da onların aldıkları bir karar ile  toplumu savaşa sokabiliyorlar, zindana atılabiliyorlar, hatta ölüm cezasına çarptırılırken emrinde askerler  anında o emri yerine getiriyorlardı?
Ve kendi şahsına  inanılmaz servetleri , kendilerinin  emeği olmadan altını, mücevheratı sorgusuz sualsiz  halk onlara veriyordu  .
Onların devasa hazineleri  olabiliyordu …
Bu topraklar benim diye biliyorlardı …
 
BU TANRISAL GÜCE SAHİP MAKAMLAR  GÜNÜMÜZDE DE VAR …
 
Bu imtiyazlı ve Tanrısal  güç elde eden  makamları modern dünyamıza da mevcuttur .
 
Eski zamanlarda ki kadar olmasa da   modern  zamanlar da  inanılmaz güç devşirmiş halka korku salan makamlar var  …
O makamda oturanın iki dudağı arasında seni isterse tutuklatabilir.
Sana istediği hakareti yapabilir
Onun sana yaptığı hakareti sen ona iade edemezsin…
 

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM