Din ve iktidarlar arasındaki ilişkiler asla inkar edilemez …
Bu günkü büyük sorun kültürel muhafazakarlığın din anlayışı ile İslamcı iktidarların arasındaki OY Mübadelesidir …
Kültürel muhafazakarlık antropolojik kültür ile doğar.
Kendini yöresel ve tarihsel olarak hazır bulduğu bir dindarlıkta bulur …
İçinde refleksiyon (düşünme )yoktur.
Fıkıh ne demişse o dur.
İlmihal veya diyanet ne demişse o dur …
Kültürel muhafazakar için DİN İslam düşünce sistemleridir .
Ve işin en vahim tarafı bu hükümler artık değişmez mutlak olur.
İnsan ise mukayyet varlıktır…
Görüşü mutlak olamaz.
Fakat öyle olmuyor.
Kurumsallaşmış din İslam düşünce sistemlerin tarihsel süreçte asırlar önce ki görüşlerini mutlaklaştırarak DİN olarak açıklıyor
O andan itibaren DİN o görüş oluyor …
Felsefi muhafazakârlık ise eleştirir.
O neyi muhafaza etmesi gerektiği konusunda
sistemli düşünür.
MUTEZİLE ŞÖYLE BİR TEORİ ORTAYA ATMIŞTI…
“Allah’ın kullar için en iyiyi yaratma mecburiyetinde dir”
Çünkü Allah’ın adalet ilkesi bunu zorunlu kılar …
Bu konu İslam tarihinde “aslah alâllah” diye bilinir …
Üç kardeş hikayesi bunu gösteriyor …
ÜÇ KARDEŞ HİKAYESİ
Rivayet doğru ise ;Konu başlangıçta Mutezile mezhebine bağlı olan “Eşari”nin; hocası olan Cübbai’ile tartıştığı münazarayı kazanarak MUTEZİLEYİ terk etmesi …
Sorulara geçmeden önce bir kez daha hatırlatalım.
Mutezilede “kullar hakkında hayırlı ve maslahata uygun olanı yapmak ALLAHA vaciptir “aslah alâllah”düşüncesidir.
Buradaki ana fikir baştan kendini itikat olarak bir teori ile bağlayan Cübbai tartışmada mantık hatasına düşmesi .
Eşari’nin Hocası Mutezile alimlerinden EBU ALİ EL-CÜBBAİ bu tartışmadan yenik ayrılır ve Eşari’nin Mutezile den ayrılır ….
Eşar’i hocası Cübbai’ye soru sorarak tartışmayı başlatıyor..
-EŞAR’İ: 3 Kardeş farz edelim, biri “abid” ve mümin, biri fasık ve kafir, bir diğeri de çocukluğunda vefat etmiş biridir. Bunların durumu ne olur?
-CÜBBAİ: Günahkar Cehenneme, Mümin cennete, Çocuk ise selamettedir, ona ceza ve mükafat yoktur..
-EŞARİ:Peki ama ,Çocuk da cenneti isterse?
-CÜBBAİ: “Abin” cenneti ibadeti ve teati ile kazandı senin ibadetin yoktur denir..
-EŞARİ:Çocuk dese ki Rabbim kusur bende değil, beni yaşatsaydın, bende sana ibadet ederdim..
-CÜBBAİ:O zaman Allah diyecektir ki: Seni yaşatsaydın sorumlu olacak yaşa geldiğinde “ASİ” olacaktın. Cehenneme gidecektin. Ben ne olacağını bilmekteyim.
-EŞARİ:o zaman asi olan :Allah’ım onun halini biliyordun ve maslahat ilkene uygun olarak onun lehine karar verdin, beni de erken öldürüp, günah işleyeceğimi bildiğine göre bende cehenneme girmeyecektim..
-CÜBBAİ; Vesveseye tutulur ve bu cevap karşısında münazarayı kaybeder..
SONUÇ: ALLAH “kullar hakkında hayırlı ve maslahata uygun olanı yapmak ALLAHA vaciptir ilkesi” bu tip akıl yürütme karşısında çökmektedir.
Çünkü haşa ALLAH bu örnekteki gibi çocuk yaşta vefat edenin maslahatına uygun olarak günaha girmemesi için onu önceden vefat ettirmiş ise, günahkâr kulunu önceden günaha gireceğini bildiği halde onun günah işlemesine neden izin vermiş gibi çelişkili bir durum ortaya çıkıyor…
Yani bir kulu hakkında maslahata uygun davranmış, diğer kulu hakkında yarar ilkesini gözetmemiş gibi.
DİNDAR BİLİNÇ “DİNİ” KURU DOKTRİN OLARAK ALGILIYOR İÇİNDE SİSTEMLİ DÜŞÜNME FAALIYETİ MAALESEF YOK…
Kültürel muhafazakâr toplumlar da iktidarlar gücünü halkın kendisini “itikat” haline getirmiş olmasından almakta, akıl devre dışı kalarak duygular hakim olmaktadır…
Çünkü muhafazakar seçmen eğer iktidara bağlanmayı itikat olarak görüp inanırsa artık iktidarların yaptığı tüm kötülükler(Hukuksuzluk/adaletsizlik , nepotizm(akraba kayırmacılığı)crony kapitalizmi(eş, dost, holding zengin etme )imar rantı, mafya meşrulaşacaktır…
İSLAM İNANCI İLE İSLAM DÜŞÜNCESİ
Ben İslam inancını tartışmam ,ama İslam düşünce sistemleri olan disiplinleri tartışırım…
İslam inancı ile İslam düşüncesi çok ayrı iki şeydir…
Örneğin meleklerin varlığına inanmak inançtır.
Fakat meleklerin mahiyetinin tartışılması düşüncedir.
Ona kanat takarsınız öyle düşünürsünüz .
Bir başkası meleğin kanata ihtiyacı olursa o da maddi bir varlık olur uçması için ona muhtaçtır olmaz öyle şey o soyut bir varlıktır der buda bir düşüncedir.
Düşünce ile insanlar kafir olmazlar veya dinden çıkmazlar.
Düşünce her an aklınıza gelebilir…
Düşünceyi engelleyemezsiniz.
Ben Ribayı asla tartışmam ama iktisattaki faizin riba olup olmadığını tartışırım…
İşte bu yüzden İslam geleneğinde inanç tartışılmamıştır .
Düşünce tartışılmıştır…
Fakat kurumsal İslam sizin düşünmenizi değil otorite ye teslim olmanızı ister .
Düşünmenize asla tahammül edemez.
Ulemanın görüşüne göre, usulü fıkha göre, ümmetin icmasına göre dedi mi artık o Kuran vahyi kadar iman edilmesi gereken veridir…
İslam dendiğinde İslam düşünce sistemlerinin söylediklerini DİN zannediyoruz …
Onlarda otorite olarak her görüşlerini MUTLAKLAŞTIRIYORLAR
Ancak nesnesine gidip söylediklerinin Allaha doğrulatma şansları yok…
Problem görüşün ortaya atılması değildir. Biz böyle düşündük doğrusunu Allah bilir dememiş olmamalarıdır.
HAMİŞ: Düşünceler beşeri faaliyetlerdir hiçbir düşüncenin doğruluk garantisi yoktur.Her an değişebilir.