Felsefi düşünce bu topluma çok yabancı .
Tabi başka sorulara da cevap arıyor.
Bakın bu karikatürde körler filin tanımın yapıyor .
Kimisi hortuma , yılana ,kimisi başka şeye benzetiyor …
Oysa bunların hiç biri filin tanımı değil …
Bunların yaptığı tanım filin ne olduğunu açıklamıyor .
Tanım bir şeyin sınırlarını belirleme faaliyetidir.
O şeyi diğer şeylerden ayırır .
Örneğin erik ile muz meyvedir …
Ancak birini dış kabuğu ile yiyor çekirdeğini atıyoruz .
Diğerinde kabuğunu soyup tamamını yiyoruz.
Meyve “var” demek erik veya muz var demek değil …
Hegel’in meşhur manav örneğinden yola çıkarsak ;
Manavın tezgahında meyveler vardır.
Adamın biri bana meyve ver der .
Manav elmayı alır poşete koyar .
Adam ben senden elma istemedim meyve istedim der…
Manav bu sefer tezgahından portakal alıp poşete koyar…
Adam ben senden portakal istemedim meyve istedim der .
Manav bir türlü meyveyi veremez.
Çünkü manavın tezgahında meyve yoktur .
Dış dünyada meyve diye bir şey yoktur. Sadece meyve denilen kavramın içinde toplanmış elma, armut, muz, portakal ,erik vs vs vardır.
Fakat bunların hepsinin özelliği farklıdır…
Elma muzun yerini almıyor …
Elma isteyen adama muz veremezsiniz.
Yahu ne çıkar hepsi meyve diyemezseniz .
O zaman o “var” dediğimiz şey aslında yoktur.
Tanımını yapamadığınız şey hakkında konuşamazsınız.
Biz İslam nedir dediğimiz de aslında İslam düşünce sistemlerini anlıyoruz.
Mezheplerin Suniliğin(Hanefilik, Maturidilik ,Mutezilenin, Şafiiliğin, ,Eşariliğin, Selefiliğin, Sufiliğin ) Şianın fıkhını veya kelamını veya İslam felsefesini anlıyoruz.
Çünkü ben her ne kadar kendimi İslam dinindenim desem de benim dinimin çerçevesini bağlı olduğum mezhebin fıkhı, kelamı belirliyor.
Fakat bunlar beşeri disiplinler.
Yani insan ürünü din ise Tanrı ürünü…
Hanefi mezhebine göre şöyle, Eşariye göre şöyle, mutezileye göre şöyle, şiaya göre şöyle denmekte .
Fakat hepsinin İslam’a göre dediği şey aslında kendi fıkıh ve kelam anlayışı .
Meyve örneğindeki gibi hepsinin itikadı İslam dediği şey farklı.
Genel kavramlarda uzlaşı var gibi gözükmekle beraber Tanrı telakileri bile farklı…
Sufilerin Tanrısı, ibni Sina –Farabinin(İslam filazofların Tanrısı) kelamcıların Tanrısı bambaşka …
Ör; Eşariliğe göre nedensellik ilkesi yoktur.
Allah kimseye hesap vermek zorunda değildir isterse adaletsiz de davranır, isterse kendi tabiat yasalarına kendi uymaz yasalarını tersine çevirir “mucize” gerçekleşir.
Hatta ;
Gazali Allah isterse ateş pamuğu yakmaz derken,
Allah isterse Sünnetullahını değiştirir diyebiliyor …
Nedensellik ilkesini kabul etmiyor.
Başka mezhebi görüş ise imkan ile vuku’u ayırıyor.
Onlar her şey Allah için imkan dahilindedir ama Allah olayın gerçekleşmesi izin vermez diyorlar …
Allahın yasaları(Sünnetullah) Allahın katında değişmez.
Allah için firavunu cennete peygamberini cehenneme sokmak imkanı dahilindedir ama bunu gerçekleştirmez .
Çünkü kendi vaadi ile çelişkiye düşmez demekteler.
Burada çelişmezlik ilkesi söz konusu .…
Ateş pamuğu yakmazsa bunun bir nedeni Allahın koyduğu fizik yasalarıdır.
Pamuğun ıslak olması veya başka bir nedene bağlı olması gerekir diyorlar…
Peygamber telakkileri bile farklıdır…
O kadar ki bir birlerini tekfir bile edebiliyorlar.
Ebu Hanifeye olmadık suçlamalar yapılmıştır.
Onu İslamın dışında görüyorlar
(Yapanların başında Buhari ve diğer şöhretli muhaddislerde gelmektedir )
Bize göre bu böyledir derken diğeri bize göre böyle değildir diyor.
18 -19 .yüzyıla kadar din her konuda belirleyici iken, dünya düzmü yuvarlakmı dendiğinde kilise deki ruhbanların sözünü doğru kabul eden insanlık bilimin gelişmesi ile artık kiliseye sormuyor …
Çünkü elinde teleskop var uzay bilimi vs vs var …
Hıristiyanlık düz dese de bilim aksini söylüyor.
İslam dünyasında her ne kadar çok az sayıda alim dünyanın yuvarlak olduğunu söylese de bu yüzyılda bile şu şekilde düşünenler vardır…
ŞEYH ABDÜLAZİZ BİN BAZ
Suudi Arabistan’ın baş müftülerinden olan bu şeyhin;1975 yıllarında
“Dünya’nın Sakin Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller”adlı kitabında ;
“Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kuran’ın, hem Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır.
Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Velhasıl bu iddia sayması uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır.”
Bu gün bu görüş sadece komedi hükmünde…
Fakat bir çok ilahiyatçı akademisyen bu gün bile bizim ülkemizde bu konuda olmasa da inanılmaz şeyler söyleyebiliyor .
Yine tıp konusunda Peygamber şifa için deve sidiği içmişti bu yüzden bende içip şifa bulayım diyen adam artık modern tıbbın bilimsel verilerini kabul etmeye başlıyor …
Ekonomi de böyle.
İktisat bilimi denen disiplin kendi içinde o kadar çok dala ayrılıyor ve ekonominin çalışma ilkelerini tespit ediyor .
Artık tarım veya köleci toplumdaki aktörler ekonomide belirleyici değil .
Zaman tercih teorisi bunu ispatladı.
Zaman emekten daha kıymetli hale geldi.
Çünkü insanlar varmak istedikleri hedefe en kısa zamanda ulaşmak istiyor.
100 birim emekle bir ayda Amerika da ki okuyan çocuğunuza para mı yollamak istersiniz?
Yoksa sadece bir tuş ile saniyenin onda biri gibi kısa bir zamanda internet bankacılığı ile mi yollamak istersiniz ?
Piyasa denen olgu 1400 yıl evvelki gibi değil …
O ilkeleri de iktisat bilimi açıklıyor …
SONUÇ YERİNE ;
Din görevlisi ve bir çok İlahiyatçı (çok az sayıda olanlar hariç tabi )şöyle düşünüyor.
Bizim aldığımız eğitim ve bize asırlardır aktarımla gelen bilgi ile dini her alanda konuştururuz.
Biz bu konuda aldığımız bilgiyi hiç sorgulamayız.
Bu bilgiyi mutlak kabul eder halka da bunu böyle aktarırız.
Bu bilgi artık Tanrının sözü olur ve her şeyi bunla açıklarız.
Zaman, mekan ve akıl çeperi ile sınırlı mukayyet varlık olarak bizler neyi ne kadar bilebiliriz demeden hakkında kesin hüküm olmayan ve açıklanmamış bir çok problemin cevabını mutlak ve kesinleşmiş hüküm olarak veririz…
Ancak nesnesine gidip bu subjektif görüşlerimizi Allaha ve peygambere onaylatma imkanımızda yok da diyemiyorlar …
Ekonomiden,siyaset bilimine,hukuktan tıbbi konulara kadar.
Ancak bu günkü çetin iktisadi sorun olan örneğin: “Enflasyon,Stagflasyon,resesyon,deflasyon,devalüasyon,Slumpflasyon,Depresyon”kavramlarını ve çözüm yıllarını DİN açıklamıyor …