Abidin Uyar Yazdı; “Din felsefesi olmadan dini anlamak çok zor… “

Abidin Uyar Yazdı; “Din felsefesi olmadan dini anlamak çok zor… “

Felsefi düşünce bu topluma çok yabancı .
Deli saçması gibi bir şey…
Oysa felsefe bir
bilme etkinliği…
Dış dünya, düşünme ve dil arasındaki ilişki sonrası ortaya çıkıyor…
Son bir aydır takip ettiğim en önemli derslerden biri din felsefesi…
 ********************************
“VAR” NEDEMEK?
Din vardır dendiğinde bütün sorun bu “var” dediğimiz şeyin ne olduğudur.
Sadece İslam değil tüm dinler için bu böyle …
Önce “var” dediğimiz şeyden biz ne anlıyoruz?
Din felsefesi işte bu “var” ile ilgileniyor.
Tabi başka sorulara da cevap arıyor.
Bir şey hakkında konuşabilmek ve var diyebilmek için din felsefesi önce onun tanımın yapılmasını zorunlu kılıyor .
Hep verdiğim  örnek körlerin fil tanımı …
Bakın bu karikatürde körler filin tanımın yapıyor .
 
Kimisi hortuma , yılana ,kimisi başka şeye benzetiyor … 
 
Oysa bunların hiç biri filin tanımı değil …
Bunların yaptığı  tanım filin ne olduğunu açıklamıyor .
Tanım bir şeyin sınırlarını belirleme faaliyetidir.
O şeyi diğer şeylerden ayırır .
Örneğin erik ile muz meyvedir …
Ancak birini dış kabuğu ile yiyor çekirdeğini atıyoruz .
Diğerinde kabuğunu soyup tamamını yiyoruz.
Meyve “var” demek erik veya  muz var demek değil 
 
Hegel’in meşhur  manav örneğinden yola çıkarsak ;
Manavın tezgahında meyveler vardır.
Adamın biri bana meyve ver der .
Manav elmayı alır poşete koyar .
Adam ben senden elma istemedim meyve istedim  der…
Manav bu sefer tezgahından portakal alıp poşete koyar…
Adam ben senden portakal istemedim meyve istedim der .   
Manav bir türlü meyveyi veremez.
Çünkü manavın tezgahında meyve yoktur .
Dış dünyada meyve diye bir şey yoktur. Sadece meyve denilen kavramın içinde toplanmış elma, armut, muz, portakal ,erik vs vs  vardır.
Fakat bunların hepsinin özelliği farklıdır…
Elma muzun yerini almıyor …
Elma isteyen adama muz veremezsiniz.
Yahu ne çıkar hepsi meyve diyemezseniz .
O zaman o “var” dediğimiz şey aslında yoktur.
Tanımını yapamadığınız şey hakkında konuşamazsınız.
Biz İslam nedir dediğimiz de aslında İslam düşünce sistemlerini anlıyoruz.
Mezheplerin  Suniliğin(Hanefilik, Maturidilik   ,Mutezilenin, Şafiiliğin,  ,Eşariliğin, Selefiliğin, Sufiliğin ) Şianın fıkhını veya kelamını   veya İslam felsefesini anlıyoruz.
 Çünkü ben her ne kadar kendimi İslam dinindenim  desem de benim dinimin çerçevesini bağlı olduğum mezhebin fıkhı, kelamı belirliyor.
Fakat bunlar beşeri disiplinler.
Yani insan ürünü din ise Tanrı ürünü…
Hanefi mezhebine göre şöyle, Eşariye göre şöyle, mutezileye göre şöyle, şiaya göre  şöyle denmekte . 
Fakat hepsinin İslam’a göre dediği şey aslında kendi fıkıh ve kelam anlayışı .
       
Meyve örneğindeki gibi hepsinin itikadı İslam dediği şey farklı.
Genel kavramlarda uzlaşı var gibi gözükmekle beraber Tanrı telakileri bile farklı…
Sufilerin Tanrısı, ibni Sina –Farabinin(İslam filazofların Tanrısı) kelamcıların Tanrısı bambaşka …
Ör; Eşariliğe  göre nedensellik ilkesi yoktur.
Allah  kimseye hesap vermek zorunda değildir isterse adaletsiz de davranır, isterse kendi tabiat yasalarına kendi uymaz yasalarını tersine çevirir “mucize” gerçekleşir.
Hatta ;
Gazali Allah isterse ateş pamuğu yakmaz derken,
Allah isterse Sünnetullahını değiştirir diyebiliyor …
Nedensellik ilkesini kabul etmiyor.
Başka mezhebi görüş ise  imkan ile vuku’u ayırıyor.
Onlar  her şey Allah için imkan dahilindedir ama Allah olayın gerçekleşmesi izin vermez diyorlar …
Allahın  yasaları(Sünnetullah) Allahın katında değişmez.
Allah için firavunu cennete peygamberini cehenneme sokmak imkanı dahilindedir ama bunu gerçekleştirmez .
Çünkü kendi vaadi ile çelişkiye düşmez demekteler.
Burada çelişmezlik ilkesi  söz konusu .…
 Ateş pamuğu yakmazsa bunun bir nedeni Allahın koyduğu fizik yasalarıdır.
Pamuğun ıslak olması veya başka bir nedene bağlı olması gerekir diyorlar…
Peygamber telakkileri bile farklıdır…
O kadar ki bir birlerini tekfir bile edebiliyorlar.
Ebu Hanifeye olmadık suçlamalar yapılmıştır.
Onu İslamın dışında görüyorlar
(Yapanların başında Buhari ve diğer şöhretli muhaddislerde gelmektedir  )
Bize göre bu böyledir derken diğeri bize göre böyle değildir diyor.
18 -19 .yüzyıla kadar din her  konuda belirleyici iken, dünya düzmü yuvarlakmı dendiğinde kilise deki ruhbanların sözünü  doğru kabul eden insanlık bilimin gelişmesi  ile artık kiliseye sormuyor …
Çünkü elinde teleskop var uzay bilimi vs vs var  …
Hıristiyanlık  düz dese de bilim aksini söylüyor.
İslam dünyasında her ne kadar çok az sayıda alim dünyanın yuvarlak olduğunu söylese de bu yüzyılda bile şu şekilde düşünenler vardır…
 ŞEYH ABDÜLAZİZ BİN BAZ
Suudi Arabistan’ın baş müftülerinden olan bu şeyhin;1975 yıllarında

“Dünya’nın Sakin Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller”adlı kitabında ;

“Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kuran’ın, hem Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır.
Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Velhasıl bu iddia sayması uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır.”
Bu gün bu görüş  sadece komedi hükmünde…
Fakat  bir çok ilahiyatçı akademisyen bu gün bile bizim ülkemizde bu konuda olmasa da inanılmaz şeyler söyleyebiliyor .
Yine tıp konusunda Peygamber şifa için deve sidiği içmişti bu yüzden bende içip şifa bulayım diyen adam  artık modern tıbbın  bilimsel verilerini kabul etmeye başlıyor …
Ekonomi de böyle.
İktisat bilimi denen disiplin kendi içinde o kadar çok dala ayrılıyor  ve ekonominin  çalışma ilkelerini  tespit ediyor .
Artık tarım veya köleci toplumdaki  aktörler ekonomide belirleyici değil .
Zaman tercih teorisi bunu ispatladı.
Zaman emekten daha kıymetli hale geldi.
Çünkü insanlar varmak istedikleri hedefe en kısa zamanda ulaşmak istiyor.
100 birim emekle bir ayda Amerika da ki okuyan çocuğunuza para mı yollamak istersiniz?
Yoksa sadece bir tuş ile saniyenin onda biri gibi kısa bir zamanda internet bankacılığı ile mi yollamak istersiniz ?
Piyasa denen olgu 1400 yıl evvelki gibi değil …
O ilkeleri  de iktisat bilimi açıklıyor …
SONUÇ YERİNE ;
Din görevlisi ve bir çok İlahiyatçı (çok az sayıda olanlar hariç tabi )şöyle düşünüyor.
Bizim aldığımız eğitim ve bize asırlardır aktarımla gelen bilgi ile dini  her alanda konuştururuz.
Biz bu konuda aldığımız bilgiyi hiç sorgulamayız.
Bu bilgiyi mutlak kabul eder halka da bunu böyle aktarırız.
Bu bilgi artık Tanrının  sözü olur ve her şeyi bunla açıklarız.
Zaman, mekan ve akıl çeperi ile sınırlı mukayyet varlık olarak bizler neyi ne kadar bilebiliriz demeden hakkında kesin hüküm olmayan  ve açıklanmamış bir çok problemin cevabını  mutlak ve kesinleşmiş hüküm olarak veririz…
Ancak nesnesine gidip bu subjektif görüşlerimizi Allaha ve peygambere onaylatma imkanımızda yok da diyemiyorlar …
Ekonomiden,siyaset bilimine,hukuktan  tıbbi konulara kadar.
Ancak bu günkü çetin iktisadi sorun olan  örneğin: “Enflasyon,Stagflasyon,resesyon,deflasyon,devalüasyon,Slumpflasyon,Depresyon”kavramlarını  ve çözüm yıllarını DİN açıklamıyor …

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM