Bu haftaki yazımın konusu gösterişçi tüketim, irrasyonel kamu harcamalarıydı …
Fakat gündeme iki olay bomba gibi düştü …
Bir yangın felaketi ve bir tutuklama …
Neden ve niçin sorularını sormak zorundayım …
İKTİDAR VE DEVLETİN METAFİZİĞİ BİR “VAR” OLANDIR …
Yani fizik ötesi bir olaydır .
Elle tutulmaz gözle görülmez …
Bu “var” olan varlık alemindeki “var” olanlara benzemez .
Birey bu “var “olan karşısında acizdir. Korunaksızdır…
Bozukluk, yolsuzluk, hukuksuzluk aktif fay hattı gibi çalışır …
Sistem yönetim kuramı bu yüzden bir bariyerdir…
Anayasacık ilkesi bu yüzden bir settir.
Gücü frenler…
Denetim altına alır …
Çünkü otoriter ve totaliter sistemler suç işleyerek ayakta kalmak ister .
Sistem yönetim kuramı bu yüzden çok önemlidir .
Anayasalar bu yüzden çok önemlidir …
Fakat bizde karıştıran iki kavram anayasası olan devlet ile anayasal devleti kavramıdır …
Bir devletin anayasası olması onu anayasal devlet yapmaz .
Yaşanan deprem felaketleri sel felaketleri yangınlar ne zaman tehlikeli olur ?
Fay hatları üzerine kurulmuş şehirler ,dere yatakları üzerine kurulmuş yerleşim yerleri ,yangın için alınmamış önlemler olduğu zaman doğal felaketler ülkeler büyük tehlikedir …
Ancak görünmez el teorisindeki gibi bu hataların görünmez faili sistemsizlik, denetimsizlik ve rant kollama hırsı ile görevini yapması gerekenlerin zamanında görevlerini yapmamış olmasıdır …
Yani Devlet tir …
Çünkü devlet Weber’in ifadesi ile meşru şiddet tekelini elinde bulunduran yegane aygıttır .
Rahatlıkla her şeyi engeller cezalandırır …
DEVLET–İKTİDAR VE GÖSTERİŞÇİ TÜKETİM …
İktidarlar kamunun parasını harcarken tıpkı kendi parası gibi harcamalıdır önermesini aklı başında herkes kabul edecektir.
Ancak sistemi ve denetim mekanizmaları iyi çalışan ülkelerde İdeal harcama böyle olabilir .
Ünlü iktisatçı Milton Friedman’a göre insan kendi parasını kendi için harcarken hem fiyatına hem kalitesine azami dikkat eder …
Yani o malı alırken veya bir yere yatırım yaparken hem fiyatını hem maliyetini hem kalitesini düşünür …
Fakat başkasının parasını harcarken ne fiyatını ne kalitesi ne maliyetini düşünmez …
Bunun en somut örneğini evimizdeki suyu harcarken azami dikkat ederiz.
Musluğun kapanıp kapanmadığını kontrol ederiz…
Ama caddedeki veya cami şadırvanındaki suyu harcarken hiçte öyle dikkatli davranmayız… …
Bedava diye her imkanı kullanırız …
Milton Fridman şöyle der .
BEDAVA DİYE BİR ŞEY YOKTUR …
Onun bir maliyeti vardır. Onu sen ödemiyorsan toplumun başka katmanları ödüyordur …
Bir kamu bürokratı kendi aracını kullanırken bu basit ekonomiyi düşünür …
Ama devletin ona tahsis ettiği makam aracı varsa yürüyerek gideceği yolu o makam aracı ile gider .
Çünkü o arabanın masrafı cebinden çıkmaz.
DOĞU TOPLUMLARINDA SİSTEM YÖNETİMİ YOKTUR …
Yolsuzluk veya ihale yasalarında yapılan değişiklerle yasal soygun gerçekleşebilir …
Ancak sistem yönetim kuramı ile denetim mekanizmaları çalışan ve hukuk üreten gelişmiş ülkelerde yargı iktidarın tekelinde olmadığı için bu tip usulsüzlükleri engeller .
Davalar açılır .
Nitekim şua ABD başkanı olarak seçilen TRUMPU yargılama cesareti gösteren Amerikan yargısıdır …
O yargıç acaba başıma ne gelir diye hiç düşünmez ..
Bizdeki dindarlar Amerika’nın şeytani yönünü sürekli açıklarlar ama Amerikan yargısından hiç bahsetmezler ..
Bunları hiç düşünmez …
Nasıl olurda ABD başkanını yargılama cesareti gösterir o yargıç ?
Gelelim yatırımların zorunlu olarak fayda, verimlilik ve maliyet unsuru göz önüne alınarak yapılması gerektiği gerçeğine…
TOPLAM FAYDA- MARJİNAL FAYDA NEDİR ?
AZALAN VERİMLER YASASI VE MARJİNAL FAYDA TEORİSİ
Faydanın ne olduğunu herkes bilir…
Toplam fayda bir mal ya da mal demetinin tüketilmesi neticesinde elde edilen tatmindir.
Marjinal fayda ise, bu mal tüketiminin bir birim daha artırılması sonucu kişinin sağladığı ek tatmin düzeyidir. Bu nedenle “marjinal” kavramı bir bakış açısı ya da bir yaklaşım olayıdır.
Bunu klasik ve meşhurlarmış bir örnek ile açıklayalım
Örnek :
Çölde susuz kalmış bir insan hikayesi örnek verilir. Aşırı susuz kalmış bir insana vereceğimiz ilk 1 bardak su o kişi için inanılmaz kıymetli olacaktır.
Vereceğimiz 2nci bardak su yine çok kıymetli olacaktır ama 1nci bardak kadar olmayacaktır.
Ancak birkaç bardak daha içtikten sonra her yeni bardak su bir öncekine göre daha az hoşuna gidecek ve bir noktadan sonra tamamen susuzluğunu giderdiğinde sudan elde edebileceğin faydanın zirvesine gelmiş olacaktır.
Bu noktadan sonra halâ su içmeye devam ederse sudan zevk almak yerine rahatsız olmaya başlayacaktır yani her ilave bardak suyun faydası negatif olacaktır.
Dikkat edilirse susuz kalmış bir insan için su hayat kurtaran bir sıvı iken vücut doyuma ulaştığın da bu sıvı alınmaya kalkışırsa artık faydadan çok zararı söz konusu olacaktır …
Aynı şekilde Bursa’ya gitmek için önünüzde iki seçenek duruyor …
Kendi aracımız ve toplu taşıma aracı
Bursa’ya araçla gitmeniz için size müthiş fayda sağlayacaktır …
Aksi takdirde yürüyerek gitmeniz veya bir binek hayvanı ile bu ihtiyacınızı gidermek zorundasınız
Bu da bu çağda muhaldir …
Gerçek olan seçenekler den sadece biridir .
Ya kendi aracınızla ile gitmeniz yada toplu taşıma aracı ile gitmenizdir.
Fakat bu iki seçenek arasından hangi yolun size maliyet açısından da avantajlı olmasını düşünüyorsunuz .
Ve toplu taşıma ile 100 liraya özel arabanız ile 600 Tl ye gidip geliyorsanız siz toplu taşımayı tercih edersiniz .(istisnai haller, özel sebepler ,bireyin çok zengin olması konumuz dışı )
DEVLET –İKTİDAR VE GÖSTERİŞÇİ TÜKETİM …
YATIRIMLARINDA Kİ MALİYET, SAĞLAYACAĞI FAYDANIN ÜSTÜNE ÇIKYORSA O YATIRIM İKTİSADİ DEĞİLDİR.
Fayda maliyetin altında mıdır yoksa üstünde midir çok anlamlıdır …
Maliyeti faydanın çok üstünde ise o yatırımı iktidarlar yapmaz .
ÜLKE OLARAK EN BÜYÜK SORUNUMUZ GÖSTERİÇİ TÜKETİM DİR …
Bir cami yapalım en büyük olsun ama isterse içinde tek sıra saf olsun …
GÖSTERİŞÇİ TÜKETİM NEDİR?
Gösterişçi tüketim, o tüketimi gerçekleştiren kişinin çevresinde takdir edilmesi, beğenilmesi ve diğer kişilerin buna özendirilmesi üzerine kurulmuş bir tüketim şeklidir.
Kişiler bunu yapar.
Sosyal statü gereği çevresine hava atmak onlardan aşağı kalmamak, yaşadığı mahalle zengin mahalle ise komşusundan aşağı kalmamak için geliri de artmış ise tüketim tercihleri değişir ve gösterişe yönelir …
Fakat bu kişiyi ilgilendirir .
Zararı varsa da o kişiyedir …
Ancak iktidarların yaptığı yatırımlar böyle değildir .
Yapılan yatırımların en üst düzeyde fayda sağlaması beklenirken maliyetin de en aza inmesi düşünülerek yapılması halkın yararınadır .
KEŞKE İTİBARDAN TASARRUF EDİLSEYDİ …
TASARRUF BAŞTA DEVLET SONRA HANE HALKLARI TARFINDAN ZORUNLUDUR …
Prof. Uğur Emek bir akademisyen olarak ilginç şeylerden bahsediyor …
Ve iddiaları doğru ise ülkem için bir hayli zarar söz konusu …
Ve şuan kadar yazdıkları yetkiler tarafından yalanlanmadı …
Şahsen benim bilmediğim bilmemin de mümkün olmayacağı bir çok zarar oluştuğunu iddia ediyor …
Örneğin Prof. Dr. Uğur Emek: “1,2 milyar dolara Atatürk Havalimanı’na yeni bir pist yapılabilirdi ama 11 milyar dolara İstanbul Havalimanı yapıldı” iddiası
Şehir hastanelerinin verdiği ekonomik kaybı sürekli yazdı…
Şuana kadar yapılan hiçbir hesap tutmamış . Sürekli zararda bu yatırımlar .
En son Köprü olayını yazmış Uğur Emek …
12 Ocak itibariyle otoyol ve köprü geçiş ücretlerine zam yapıldı.
2024 yılı için Osmangazi, Yavuz Sultan Selim (YSS) ve Çanakkale köprüleri için gişede sırasıyla % 174, %129 ve %168 oranlarında zam yapıldı.
Bir de bunun sözleşme yönü var.
Malum otoyol ve köprülerde sözleşmelerde döviz üzerinden gelir garantisi veriliyor.
Bu ücretler ABD doları cinsinden belirlenmişse ABD ve avro cinsinden belirlenmişse de Euro bölgesi enflasyonuna göre her yıl artırılıyor.
Eskiden sene başında bu ücretler Türk lirasına çevrilir ve bir yıl süresince uygulanırdı.
Hızlı kur artışları nedeniyle sözleşme ücretleri önce yılda iki defa artırılmaya başlandı.
Peki, gişedeki artışlar sözleşmeye göre neden daha yüksek oldu?”
Diye soruyor .
Bunlar iddialar acaba doğrumu ?
Yalan veya yanlışsa neden doğrusu kamu oyuna açıklanmadı ?