Prof. Mustafa Öztürk bir videosunda
bir bakanın nasıl profesör olduğundan bahsediyor …
23.dakikadan itibaren çok ilginç bilgiler var …
Bu konuyu asıl açıklayan Profesör Kemal Gözler hocamız …
O bir anayasa profesörü…
Fakat maalesef toplum bilmek istemiyor …
Emek sarfetmiyor …
Olgular dünyasına girmiyor …
Tabi bir kısmı çıkarı yüzünden girmiyor …
Bir kısmı antropolojik kültürle içinde hazır bulduğu milliyetçilik ve muhafazakârlık yüzünden girmiyor …
Çünkü hep aynı mahallede kalmışlar o mahalleden dışarı çıkıp dış dünyayı izlemiyorlar .
PLATONUN meşhur Mağara alegorisi bunu anlatıyor …
Ülkenin kaç aydını bu mağara alegorisini merak etmiştir?
Okumuyorlar .
Dindarlar ama din felsefesini bilmiyorlar .
Siyaset ile uğraşıyorlar ama siyaset felsefesine ve sosyolojine en ufak ilgileri yok .
Fakat en vahimi çoğunluk bilmediğini bilmiyor …
“Bir kere yanlış trene
bindiyseniz,
koridordan ters tarafa
yürümenizin hiçbir yararı
olmaz.”
(Nietzsche)
(Nietzsche) nin sözü hepimiz için geçerli …
Hepimiz zaman zaman yanlış trene bineriz …
Benim kast ettiğim ise partili bilinçtir(seçmen)…
O hayatı boyunca hep yanlış trende seyahat eder…
Trene yolcu olarak biner …
Zihninde nasıl bir devlet nasıl bir iktidar istiyorum soruları yoktur .
İstediğim devlet sınırlandırılmış bir devlet olmalıdır diye düşünmez…
Onu çok sıkı bir şekilde anayasanın ipi ile bağlanması gerekir diye düşünmez…
Onun(devletin)her daim hukuk dışına çıkma potansiyeli olması sebebi ile o bir anda canavara dönüşebilir diye düşünmez …
Halkına zulmeder, illegal işlere bulaşabilir mafya ile ortak olup mafyanın yerini kendi alabilir diye hiç düşünmez …
Onun muhakkak hukukla kayıt altına alınması gerektiğini hiç akletmez
Onun için sadece devlet kutsaldır.
Hegel’in ifadesi ile o tanrının yeryüzünde yürüyen görüntüsüdür .
Ve o tapılacak bir varlıktır der .
İkinci olarak devleti idare edecek iktidar içinde derin analizler yapmaz .
Nasıl bir iktidar istiyorum diye kendine hiç sormaz .
Kamu kaynaklarını nasıl harcayacak?
Yolsuzluğa bulaşacak mı?
Nepotizm eş dost akraba kayırıcılığı ile devletin tüm kadrolarını kendi yakını ile mi dolduracak ?
Yargıyı ele geçirir mi?
Kuvvetler ayrılığı ilkesini yok eder mi?
Anayasa yargısını dinler mi?
Bu tip soruları asla sormaz …
Sadece o trene binmek ister o bir lidere ve partiye sevgi besler .
Onun için trene biner ama nereye gideceğine karar vermiş değildir …
Oysa o tren sadece belli kişileri belli bir amaca taşır .
O tren belli lideri bir avuç insan için kalkmıştır …
O ise trende sadece konu mankenidir …
Dolgu malzemesidir…
Seçimden seçime sırtı sıvazlanır cebine üç beş kuruş harçlık konur.
O aslında hiçbir şey değildir .
Zaman zaman trenin felakete yolculuk yaptığını da görür …
Trenden de bir türlü inemez …
Birey o trene neden binmiştir ?
Dava uğruna olabilir …
Ülkeyi kurtaracağına inanmıştır…
Bu mümkün tabi …
Ama bu kadar basit değil konu .
Gerçekten dava uğruna ülke için binilse yaşadığı tecrübe onun bir evvel o trenden inmesi gerektiğini ona öğretmesi lazımdır.
İkinci ihtimal şan şöhret tanınma arzusudur .
Her şeyi vardır iyi bir mesleği çokça parası ama üst düzey bürokratla tanışmak ister .
Toplumda saygı görmek ister …
Onun için o trene binmiş olabilir …
Bir üçüncü ihtimal çıkar ilişkileridir …
Bunun için kaz gelecek yerden tavuk esirgemez …
Bir tür kumardır onun için …
BU KADAR ÇOK SİYASİ PARTİ NEDEN VAR ?
Bu kadar çok siyasi partinin kurulması ülkenin ihtiyacından olabilir mi? …
Onlar bu işi meslek edinmişlerdir.
Tolumda hiçbir karşılığı olmadığını bilirler, ne iktidar ne bir gelecek umutları vardır…
Peki sahi neden parti mezarlığına çevrilir bu ülke ?
Günün sözü;
“Ona neden papaz olduğunu sorduğumda ;
İnsan çalışmak zorundaysa ;işyerine uğramayan bir patrona sahip olmak en iyisidir demişti “
JEANETTE WİNTERSON -TUTKU