Toplumların aşamalarına baktığımızda bizler Âdemin cennet kovulmasından sonra bir anda bugünkü durumumuza gelmedik .
Sırasıyla ;
*Avcı ve toplayıcı toplum
*Çoban ve göçebe toplum
* Tarım toplumu
*Köleci toplum
*Feodal toplum
* Sanayi toplumu
*Bilgi toplumu
Tabi ki sanayi toplumundan sonraki bilişim *ve bilgi toplumu
*BİLİŞİM :İnsanların teknik, ekonomik ve toplumsal iletişimde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin, düzenli ve akla uygun bir biçimde, özellikle bilgisayarlar ve benzeri elektronik aygıtlar aracılığıyla işlenmesi bilimi.
Din adamı medeniyeti, tarihin başlangıç noktasını, insanlığın ilk ortaya çıkışını ,dünyanın var oluşunu ,sanatı, aydınlanmayı, ekonomiyi ,hukuku hep “din” üzerinden anlamlandırabilir.
Fakat bunun epistemik temeli yok…
Sadece kutsal metin böyle diyor bende inanıyorum diyebilir.
Onun açıklamasını bilim yapar …
Bilgi ise ancak bilme sürecinin sonunda ortaya çıkar
Bilmek isteyen özne(suje) ile bilinmek isteyen veya bilinmesi istenen nesne(obje)arasındaki ilişki sonrası bilgi denilen ürüne sahip oluyoruz .
Bu videodaki ana konu Avcı ve toplayıcı toplumdan göçebe topluma geçiş sonrası insanlık tarihindeki kırılma noktası…
Kısaltarak belli bilgileri aktarmak istiyorum .
Avcı ve toplayıcı toplum …
İlk insan toplumunun avcı toplayıcı toplum olduğu bilinmekte …
Kutsal metinlerdeki insan ise baştan yakışıklı, doğadaki her şeyin ismini bilen, utanma duygusu olan, ahlak dediğimiz nedenleri idrak eden bir varlık …
Fakat bilimsel araştırmalar hiçte öyle olmadığını ortaya koyuyor.
Kutsal metinler ile insanlığın var oluşunu açıkladığımızda işimiz çok kolaylaşıyor .
Çünkü mitoloji, kıssalar, hikayeler, mucizeler kutsal metinlerin anlatım dilidir .
Muhatap ancak bunlarla zihninde bir imge oluşturur. Melek dendiğinde aklına birde kanat gelir. Cehennem dendiğinde aklına ilk gelen ateş tir. Cennet denildiğinde altında ırmaklar akan yeşillikler gelir. Tanrı daima göktedir. Arş. Tanrının mekânı, hatta oturduğu bir taht vardır. Bu metaforik dil muhatabın zihin kodlarına ve yaşadığı kültürdeki eski inançları ile uyumlu bir dildir .
Kuantum fiziğinden bahsedecek hali yoktur kutsal metinlerin .
Âdem cennetten kovulduktan sonra yeryüzünde yaşam başladı diye söz başlamak rahatlatıcı ve inancımızla uyumludur. Ve bu günkü insan türünün ortaya çıktığını düşünür ve açıklarız …
Fakat bilimsel çalışmalar böyle demiyor .
İlk toplum avcı ve toplayıcı toplum diyor…
Muhtemelen yaklaşık 1,8 milyon yıl önce Homo erectus denilen ilk atalarımız…
Sadece hayatta kalmak için doğada hazır buldukları şeyi avlıyorlar onları yiyorlar.
Doğa herkesin .
Kimsenin mülkü değil .
Onun için kıskançlık falan da yok . Çalma ve hırsızlık bilinmiyor .
Tabi bu günkü ahlaki duygularda yok .
Çünkü bu günkü gibi evlilik kurumu da yok .Komin hayatı ve aynı mekanı paylaşan ve belli sayıda gruplar halinde yaşayan insanlar.
Özel alan kamusal alan ayrımı da yok .
Sen benim eşimsin bana aitsin, benim namusumsun ya benimsin ya kara toprağımsın, sana aşığım denilecek bir kültür henüz oluşmamış.
Bir an bu şartlarda yaşayan o insanların durumun düşündüğümüzde inanılmaz sorular ortaya çıkmakta .
Bu ilk toplum bu günkü Homo sapiens sapiens(modern insana ait insan türü )dediğimiz tür de değil.
Öğrendiğimize göre o insan türü Homo erectus muş. Ve bu tür kaybolmuş.
Özetle insanlık bu aşamada henüz çalmayı bilmiyor .
“Bu benim” dediği özel mülkü de yok. .
Yalan söyleyeyim, kötülük yapayım, iktidara geleyim, belediye imar planlarını değiştirsin ben denize yakın apartmanlar yapayım diye düşüncelerde yok .
Fakat daha sonraki aşama göçebe toplum. Arkadan yerleşik düzene geçen toplumla kırılma noktası başlıyor.
KIRILMA NOKTASI BU DÖNÜŞÜMLE BAŞLIYOR …
Göçebe toplumdan yerleşik düzene geçmeseydik ne kral ne padişah ne otoriter yönetimler velhasıl bu günkü kötülüklerin hiç biri olmayacaktı hocanın dediğine göre…
Her şey ondan sonra başlamış .
İnsanlar kırk kişilik gruplar halinde yaşıyorlar ve sürekli yer değiştiriyorlarmış.
Gezinme yerleri de hayvanların göç yolları imiş …
O bölgedeki bitkiyi, hayvanı tüketince başka yerlere göç ediyorlarmış .Bir süre sonra nadasa bırakılan yerlere geri dönüyorlar .
Bu dönüşte AKRABA klan oluşuyor ama kız alıp verme şeklinde değilmiş .
İnsan alıp verme şeklindeymiş
Aile mevhumu yokmuş…
Bir bölgeye gidildiğinde orada kadın çoksa erkek oraya veya kız öbür tarafa gidiyormuş …
Erkekler avlanmaya gidiyor. Lakin gittikleri gibi dönmeyebiliyorlarmış. Kadınlar hizmetin %70şi ni sağlıyormuş.
Göçebe oldukları için taşıya bildikleri kadar eşyaları varmış .
Doğum son derece tehlikeli bir şey ve 28 yaşındaki bir kadın çok yaşlı insan kabul ediliyormuş babalık kurumu henüz yokmuş.
Anne kavramı da yokmuş …
Sadece doğuran kadın varmış .
Çocuk için sadece beni bu kadın doğurdu, kadında ben bu çocuğu doğurdum diyormuş…
Avunculate*
* Dayıerki
Dayıerki veya Avunkulat, anaerkil toplum düzenlerinde görülen,
dayının,
yeğenlerinin bakım ve eğitimini üstlenmesi âdeti. Bu sistemde
dayı, yani annenin erkek kardeşi, çocuklar üzerinde söz sahibidir. Onları eğitmek ve korumak görevini üstlenir.” Kaynak:
Vikipedi
Akrabalık kadından geliyor, baba akrabalar bilinmiyormuş. Dayı en önemli akrabaymış .
Anne, teyze dayı, anane akrabalık ilişkisinde var fakat bu gün bizim kullandığımız anlamda değilmiş
Anaerkil toplumlar bunlar .
“Bu benim” düşüncesi olmadığı için ve de göçebe oldukları için mülk de yok .
Henüz yerleşik düzene geçilmediği için sahiplenme duygusu da yok …
Mesela kıskançlık bilinmiyor .
Çok garip ama bütün sorun insanlık yerleşik düze geçince çıkıyor .
Savaşlar başlıyor .Çünkü artık o toprak senin oluyor .
Neolitik devrim ile tarımın icadı ile babalık keşfediliyor .
Artık kıskançlık başlıyor başkasının çocuğunu doğuramazsın deniliyor…
SONUÇ YERİNE :
Galiba ;avcı ve toplayıcı toplum da şeytan henüz göreve başlamamıştı .
Yerleşik düzene geçmeseydik iktidar kavgası da olmayacaktı.
Çünkü bu benim diyebileceğiniz mirasa konu olacak mülkte olmayacaktı.
Kayyum denilen şeyi bile bilmeyecektik .
Yargıda olmayacak, siyasallaşmış hukuk da bilinmeyecekti. İmar rantı hiç olmayacaktı. Mafya da ortaya çıkıp senden haraç almayacaktı . KHK lılar da olmayacaktı.
İdeolojiler olmayacak kendini feda eden ve genç yaşta ölüme giden devrimci ,sağcı, solcu, ülkücü gençte olmayacaktı .
Ne dersiniz bilmem ama galiba ilk insanlar bizden daha mutlu yaşamışlar fakat erken ölmüşler.
Bizler daha uzun yaşıyoruz, peki mutlu muyuz?