Abidin Uyar Yazdı; “Gemlik’e Doğru Kayalar Göreceksin Sakın Şaşırma!”

Abidin Uyar Yazdı; “Gemlik’e Doğru Kayalar Göreceksin Sakın Şaşırma!”

ÜTOPYADAN DİSTOPYAYA…
Ütopya gerçekleşmesi imkansız şekilde tasarlanmış ideal toplum hayalidir…
 Gemliye doğru deniz göreceksin de ideal bir toplumun doğayı denizi sahili koruyacağının hayaliydi…
Bu tabi ki ideal bir toplumun seçtiği siyasetçi eli ile olacaktı…
 Bu ideal bir toplum düşüydü …
 Distopya ise bunun tam zıddıdır…
. Gelecekte gerçekleşmesinin mümkün olacağından korkulan baskıcı ve totaliter toplumları tarif eder…
 Yani denizine doğasına sahiline sahip çıkmayan yöneticiyi seçen toplumdur …
Çünkü denizi doldurulmuş, kıyıları kayalarla çevrilmiş, mekânsal tasarım, şehircilik ve planlamacılık açısından çok kötü bir Gemlik’i yaratan politika yapıcısını bu toplum seçmiştir. Ütopik bir Gemlik hayali OLUMSUZ bir Gemlik’e çevrilmiştir.…  
 Bulunduğunuz toplumu siz seçemezsiniz .
 Kimse size nasıl bir toplumda yaşamak istersin diye sormaz…
Fakat sen  o toplumdan DÜŞÜNCE  VE EYLEM olarak ayrılabilirsin …
Teori  önemli değildir demiyorum ancak pratikte karşılığı yoksa çöpe atılabilir…
Pratikte karşılığı olmayan hiçbir ahlaki önerme, fikir, düşünce değerli değildir .
Özetle yazdıklarım suya yazılmış(hiçbir etkisi olmayan ) yazılardır…
MUHAFAZAKARLIK ÜSTÜNE…
PROF Besim Dellaloğlu ;
 Batı bize göre çok daha muhafazakardır  der .
Çünkü onların muhafazakarlığı felsefidir..
 Onlar kent değerlerini muhafaza ederler …
Amerika da  öğretim görevlisi bir arkadaşıma sormuştum sizin eyalette en son ne zaman imar planları değişti?
 Güldü …
Sıkar biraz dedi …
Ha tabi rüşvet, kanunsuz işler olmuyor anlamında değil .
Özetle orada da kötü polis vardır ancak  ondan hesap soracak birde iyi polis vardır …
BATI GEÇMİŞ İLE  ŞİMDİKİNİ   YAŞATMAYI BAŞARDI …
Biz ise geçmişi yıktık şimdikini yaptık …
                              
 Besim Hoca şöyle diyor…
Belki 150 yıllık mekanlarında müşteri ağırlayan kafe sahibi koltukları  bile değiştirmemiştir…
Cam çerçeve aynıdır …
O tarihi dokuyu muhafaza ederler …
BİZDE İSE  DURUM ÇOK FARKLIDIR  …
 
Yıkmak yok etmek neredeyse milli kültürümüz olmuştur …
Bunu da modernlik  zanneder yönetici sınıfı …
Modern çarşı dendiğinde bu sakil binayı anlar …
oplum da hiç itiraz etmez .
Meslek örgütleri zaten sivil toplum örgütü olmadığından onlarda kent olgusu bilinç düzeyinde hiç gelişmemiştir .
Bu  çirkin yapı için YENİ  ÇARŞIYI YOK etmişlerdir  …
MODERN OLAN ESKİNİN YANINDA ORTAYA  ÇIKAR  …
Aynı zamanda, aynı tarihte YAŞAYAN  iki şey den son çıkan hem  modern olur  hem de o şeyler birbirinin çağdaşı olur …
BATININ  MUHAFAZKARLIĞI FELSEFİDİR …
Eskiyi ve yeniyi aynı anda yaşatıyorlar …
Bizde ise antropolojik kültürle  doğmuş muhafazakarlık vardır .
Eskiyi yıkarak yenisini yapar …
Çivisinden  tahtasına  kadar tarih ve  medeniyet  kokan mescidi yıkıp yerine betonarme cami  yapan adamın muhafaza ettiği sadece cami yapma kültürüdür …
Çünkü o dindardır   …
İçinde hazır doğduğu kültür ona cami yapmanın sevabına inandırmıştır…
“Eskisini yıkıp yerine şöyle  güzel bir  cami yapalım der “bu zeka …
Tabi bunu da  gerekçelendirir …
 
*Cemaat dışarıda kalıyor…
 *Depreme dayanaklı değil …
*Gemliye yakışır bir cami olsun vs vs …
YERLEŞİK DÜZENE GEÇEMEME SORUNSALI …
 Yerleşik düzene geçmiş politikacı kolay yıkamaz .
Hafızasında  bir çok anı yaşar …
Onun en az  üç nesil mezarı vardır.
O  adam artık göçebe değildir …
Onun vaz geçilmez kültürel değerleri anıları vardır…
Her cadde sokak ona bir şey hatırlatır…
 ÖLDÜRÜCÜ YIKIM VE VERİMSİZ  YATIRIMLAR…
Resmini gördüğünüz tiyatro denilen gayri iktisadi hiçbir işe yaramayan bu çirkin yapı GERÇEKTEN NEDEN YAPILDI ?
Bunun maliyetini bilen var mı?
Ya  sahili yok edip denizi doldurup doğayı tahrip edip etrafı kayalarla çevirmek  nasıl bir zihnin ürünüydü ?
Bu fotoğraftaki  güzellik yaşatılarak zamanın ruhuna uygun binaları estetikle buluşmuş , planlamacılığı bilgece yapılmış  ve doğa tahrip edilmeden eskisi de yaşatılarak  modern bir GEMLİK İNŞA EDİLEMEZMİYDİ ?
  Doğanın yapısı bozulmuş.
Deniz doldurulmuş …
Etrafı kayalarla çevrilmiş …
Deniz her yıl birkaç kez intikamını alıyor…
Sürekli belediye buraya kaynak aktarıyor.
O yapıyor  dalgalar  bozuyor…
O tekrar yapıyor deniz tekrar bozuyor .
Doğa ile savaşıyor.
Fakat doğa görevini yapıyor …
Bunu bir türlü politika  yapıcı akledemiyor…
Biz nerede hata yaptık demiyor .
Sürekli para harcıyor…
Çünkü para kendi parası değildir, halkın parasıdır harcanan …
  BUNUN ADI ÖLDÜRÜCÜ YIKIM  NİTEL DEĞİŞİMDİR …
 İnsan  ölünce değişir ?
48 saat içinde tanınmaz hale gelir .
Çürür kokar …
Bu değişim NİTEL dir …
Birde nicel değişim vardır .
Çocukluk resmime  bakarsınız seni hemen tanıdım dersiniz .
 Yıllar çok şeyi değiştirmiştir ama değişmeden kalan tek şey o felsefedeki  meşhur “BEN” dir …
Ama Gemliyi öldürerek değiştirdi bu siyasetçi …
Ve yirmi yıl evvelki Gemlik bile yok  …
Mesela mezun olduğum Şehit Cemal ilk okuluna  ne oldu?
 Ya orta okula, liseye ?
 10 yaşında ilk yüzme öğrendiğim kayık hane ,ağlayan kaya, çınarlar duruyor mu ?
Ağlayan kayanın yerini kaç kişi biliyor ?
Şimdiki durumunu  biliyor musunuz ?
Yıllar evvel çektiğim ve sitemin hemen altındaki  ağlayan kayanın bulunduğu yer …
MEKANLARIN RUHU VARDIR  …
Mekanlar bizimle konuşur .
 
İstilacılar bu sebepten işgal ettikleri yerde mekanları yok ederler .
Şehir içindeki mekanlar toplumsal hafızanın sürekliliğini sağlar. 
Ya kıyı kenar çizgisini değiştirip Anayasal suç işleyerek yeşil alan kuşağını yok eden 10 metrelik mesafeyi 3.5 metreye düşüren o adamlar(başkan, imar komisyon üyeleri ve meclis)  bunları  Gemlik halkının iyiliği için mi yaptılar ?
SİYASETİN DOĞASI İLE  İLGİLENDİĞİM İÇİN GEÇEN HAFTAKİ YAZIMDA  OKLOKRASİ DEN BAHSETMİŞTİM…
 Sokratik yöntemi kullanarak ironi içeren “BAŞKANLA TOKALAŞTIK” başlıklı yazımı bir arkadaşım  Meclis Başkan vekili  olarak (ben öyle biliyorum )görev yapan benimde arkadaşım olan bir kardeşime  göndermiş …
Bana yahu “Abidin Abi “en ufak bir tepki gelmedi dedi …
Yazımda bir keramet yok ki!
Okunmaya değer bir yazı değil dedim arkadaşıma.
Muhtemel okunmadı.
Sonra okunsaydı ne olacaktı?
Bana telefon açıp abi sizin kazandığınız davanın takipçisiyim.
O mahkeme kararına uyacağız diyebilir miydi?
ŞU YANDAŞLIK MESELESİ BIKTIRDI ARTIK …
Dindar görünümlü  olanlar kamu kaynaklarını kendi yandaşına akıtıyorlardı …
Kültürel etkinlik adı altında bir takım dindar ve muhafazakar olarak tanınan İslamcı  tiyatrocuya, konuşmacı  olarak getirdikleri dindar yazarlara dünyanın  parasını akıttılar  .
Şimdiki  arkadaşlarda kendilerine daha yakın  müzisyene , yazara çizere  kaynak aktarıyor …
Peki harcanmasın mı ?
Bunun cevabını  MİLTON FRİDMAN  veriyor …
Tabi ki harcayacaksınız…
Ama unutmayın kamuya ait paranın en tatlı harcama şekli 4. Maddede belirtiliyor …
 Milton Fridman harcadığın para kimindir diye sorar…
 A- Kendi  Paran
B -Başkasının parası
ve  arkasından şu soruyu ekler ,kime harcıyorsun?
 C-Kendine..
 D- Başkasına…
1– Kendi paranı kendin için harcıyorsan, kaliteye ve fiyata azami dikkat edersin
 2- Kendi paranı başkası için harcıyorsan, sadece fiyata dikkat edersin 
 
3- Başkasının parasını kendin için harcıyorsan, kaliteye dikkat edersin, ama fiyat senin için önemli değildir .  
4- Başkasının parasını başkası için harcıyorsan, ne fiyat ne kalite senin için önemli değildir(işte sorunun cevabı) 
Ben Türk tipi siyasetin bu kadar kötü olmasının metafizik  nedenleri ile ilgileniyorum.
Onun için 45 yıl evvel desteklediğim siyasi partiden vede  tamamından uzağım.
Bu ülkeye ne hukuk ne demokrasi nede bu kötü sistemi değiştirip dönüştürecek siyasi parti  çok uzun bir süre(belki 3-5 asır) daha gelmeyecek…
Zaten toplumunda böyle bir talebi olmadığı inancındayım.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM