Abidin Uyar Yazdı: “Ahlakımız Kalmadı Size Ahlakçılık Verelim…”

Abidin Uyar Yazdı: “Ahlakımız Kalmadı Size Ahlakçılık Verelim…”

Siz hiç duvarlara konuştunuz mu?

Onlar sizi sessizce dinlerler.

Sadece konuştuğunuzdan hiçbir şey anlamazlar.

Ve cevap vermezler…

Çünkü onlar duvardır…

Ya İnsan?

Zannediyorum İslam dinine olan mensubiyetimiz sebebi ile ahlaka ihtiyacımız olmadığını inanıyoruz.

Çünkü nasılsa HZ Muhammet bize şefaat (!) edecek…

Nasılsa son dinin kurtulmuş fırkasındanız(!) …

Her şey garanti…

Hatta o ünlü tarikat beni kurtaracak …

Çünkü elinde tövbe yetkisi var …

Bende yalan da yok hilafta yok …

Menzil şeyhinin ‘tövbe seansı’ düzenlediği video gündem oldu – Dailymotion Video

Haber şöyle;

23 DERECE

@yirmiucderece

12s

                   Menzil tarikat lideri Abdülbaki Erol’un ölümünden sonra cemaat üçe bölündü Şimdilik başa kimse geçemedi, 3 oğluna da Menzil’de birer camii ve ‘tövbe yetkisi’ verildi. Tarikatte bugüne kadar yapılan tövbelerin iptal olduğu bildirildi.

Benim için inanç özgürlüğüdür.  

İnanan inanır.

Ama devlet asla taraf tutup bu tip bir dini örgütlenmeyi koruyup kollayamaz.

Onun devasa kayıt dışı ekonomisine göz yumamaz.

Diyanet Prof Mustafa Öztürk’e cevap yetiştirirken bunların şirk dolu davranışlarına sessiz kalamaz.

      DOKTRİN GİBİ GÖRDÜĞÜMÜZ İMAN ESASLARINI HER DAKİKA TEKRAR EDEREK KENDİMİZİ ALDATIYORUZ …

Yani donuk sadece belli kavramların tekrarı…

Öyle zannediyoruz ki

Allaha iman ettik dedik mi(Mesela nasıl bir

Allaha iman ettik?)

Peygamberlere iman ettik dedik mi,

Meleklere iman ettik dedik mi,

Kitaplara iman ettik dedik mi (mesela Kuranın kitap dediği ile halkın kitaptan anladığı şey aynı mı?)

her şey hallolmuş zannediyoruz…

Yazılı metin sözlü metin diyalektiğinden haberi olmayan din adamı bize bilmediği bir dini anlatıyor…

Her şey bir çırpıda hallediyor …

İman ettik demekle biz ahlaklı olur muyuz?

Bizi ahlaklı yaptı mı ?  …

Yapmıyor işte bunu hepimiz biliyoruz.

Lakin kimse üstüne de almıyor…

AHLAK VE AHLAKÇILIK 

Mesela bir din adamı düşünelim

Bu sadece hayali  bir kurgu asla böyle bir şey yok din adamlarımızda, kimse yanlış anlamasın   

Sürekli cemaate nasıl olması gerektiğini anlatıyor…

Kendi ile alakalı en ufak endişesi yok …

Kendinden çok emin.

Aldığı maaşı hak ediyor …

Evi varken lojmanda oturmuyor

Hep model davranış(imam öyle olmak zorunda ) içinde …

Çıkışta yapımı devam etmekte olan kuran kursuna, cami yapımına, caminin ihtiyaçlarına para vermemizi istiyor …

Fakat kendin de tık yok …

Hiç elini cebine atmıyor …

Yapmadığı şeyi cemaatten istiyor …

(Dediğim gibi böyle bir şey hiç yok sadece hayali bir örnek verdim.

Onlar ilk parayı ve yardımı önce kendileri yapar sonra cematten isterler )

Böyle bir şey olsaydı o zaman ayet onlara şöyle diyecekti …

“Niçin kendin yapmadığın şeyi söylersin?”(Saff/2)

İşte buna ahlakçılık diyoruz …

“Yani bir tür sorumsuzluk ahlakıdır ahlakçılık.

Kendi yapmadığını başkasından istemek …

  Ahlakçılığın nesnesi, konusu hep başkalarıdır, ötekilerdir.

  Ahlakçılık başkalarının olmasını istediğimiz haldir ve toplumsal iktidar ağından beslenir.

Ahlakçılık çoğu zaman çoğunluğun azınlığa olan baskısıdır.

 İşte tam da bu nedenle ahlakçılık aslında ahlak-sızlıktır.

 Ahlakçılık, öznenin kendisiyle eşit görmediğine yönelttiği bir dayatmadır.”

 Besim

DELLALOĞLU/Ahlakın sosyolojisi  

 “

 Ahlaksızlığı kimse kabul etmiyor…

Politika yapıcısı …

Bürokrasi sınıfı …

Seçmen …

İş insanı…

Meslek mensubu …

O zaman neden berbat bir durumdayız?.

Şimdi desem ki bir yerel yönetim görevlisine çok ahlaksızsınız …

Hemen isyan edecek ve savcılığa suç duyurusunda bulunacak …

Ne ahlaksızlığımı gördün diyecek ..

Rüşvet mi aldım?

Mesaiye geç mi başladım?

Çalışırken içkili miydim?

Veya bir bayanla çirkin bir ilişkiye mi girdim ?

Hayır !

Bunların hiçbirine tanık olmadım ama elimizdeki mahkeme kararına uymuyorsunuz…

Örneğin;

O binaların ruhsatları iptal edildi, parselasyon işlemleri hatta plan değişikliği 3 kez iptal edildi ,üstelik zamanında yürütmeyi durdurma kararına da uymadınız…

Ve hala o binaları yıkamıyorsunuz.

Ama basit bir vatandaşın çekme katına anında efeleniyorsunuz…

Bu iki suç arasında ne fark var.

Birini koruyup kollarken diğerine aslan kesiliyorsunuz…

Bu davranışınızın görev ahlakı ile ilişkisi yok mu?

Muhtemel cevabı yok olacak …

Çokta haklı olacak …

Çünkü yasalara uymamak veya bir belediyenin keyfi hareketi ne zamandan beri ahlaksızlık oldu diyecek…

Mesela anayasa kararlarına uymamak ahlaksızlık sayılabilir mi?

Eğer yasalara uymamak ahlaksızlıksa hani dilim varmıyor …

Bizim toplumda ahlaksızlık 5 kalem şeye tekabül eder…

 

Oysa ahlak başkasına değil kendimize yaptığımız dayatmadır.

İlkelere sahip olmaktır.

Efendim hiç rüşvet almamış mış …

Ulan almayacaksın tabi …

Efendim ben hiç kamu malı yemedim …

Ulan yemeyeceksin tabi …

Efendim ben makam aracımda karımı gezdirmedim …

Ulan gezdirmeyeceksin tabi …

Efendim ben kırmızı ışıkta durdum ,engelli rampasına aracımı park etmedim…

Ulan tabi ki bunları yapmayacaksın…

Bunlar vicdani yükümlülüğün…

Yasalar sana bu hakkı tanısa da

Sen apriori olarak bunun vicdanen ahlaksızlık olduğunu rahatlıkla anlayabilirsin…

Ne yani bir de yapsa mıydın …

Valla bir gittim İngiltere’ye, Japonya’ya Almanya yaya adamlar nasıl eğitilmişler deyip duruyoruz …

Ama adamların ellerinde öyle hava atacak ne dinleri ne kutsal kitapları var…

Erdem ahlakı elinde her türlü güç varken o gücü kullanmadığın ,adaletsizlik yapsan da sana kimsenin hesap soramayacağı, şikeli planları değiştirsen de sana kimsenin soruşturma açmayacağı, arkanda kapı gibi bakanların, milletvekillerin olduğu durumda dahi ben bunları yapmam, bu görevi bana yasalar vermiyor, ben yasalardan korktuğum için değil ,vicdanım kendi kendine bana bu görevi veriyor diyebilmektir .

;İşte Kant’ın görev ahlakı dediği bu … 

Yani koşulsuz ahlak …

Kategorik imperatif diyor Kant buna

Üstelik Kant agnostik …   

 Yani hava atacağı bir dini de yok …

Var mı benim ülkemde böyle bir durum?

 ***     ***    ***

Elinizi vicdanınıza koyun ve cevaplayın ..

Yazımı herkesin bildiği bir hikâye ile bitireyim.

Neden benim ülkemde ekonomi, politika, din, hukuk özetle hiçbir şey asla düzelmeyecek ve benim hiç umudum yok bu topal eşek hikayesi bunu çok güzel özetler .

Hiçbir siyasi parti bu mücadeleyi vermez …

Parti disiplini der, grup kararı der, mecliste en ahlaki teklifi ret eder.

Soruşturma açtırmaz .

Yapanın yanına kâr kalır …

Birde ne olur ne olmaz diye milletvekili yapılır .

İş garantiye binsin

TOPAL EŞEK

Cambazın biri, eşeği yularından çekip gelmiş pazara.

Bir diğer cambaz yanaşmış yanına sormuş:

 – Kaça bu eşek?

 Bin lira! –

 Aldım gitti, ver elini helalleşelim!

 O sırada birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış: “Yahu görmüyor musun, bu eşek topal. Ondan ucuza verdi!

 ” “O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış. Bundan dolayı topal sanıp ucuza elden çıkarmaya bakıyor!”

 Eşeği satana koşmuşlar: “Yahu bu eşek topal değilmiş sadece tırnağına taş kaçmış!”

  Satıcı gülmüş: “Eşek topal olmasına topal da, öyle zannetsinler diye taşı tırnağına ben koydum!”

 Alıcıya koşmuşlar: “Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş. seni de kandırdı, parayı aldı!”

  Alıcı başlamış dövünmeye: “Vay namussuz vay! Eğer verdiğim para sahte olmasaydı beni kazıklayacaktı!

 Üzgünüm durum budur …

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM