İnsanı hayvandan ayıran en büyük niteliğin “emek” olduğunu çeşitli kuramlarla ortaya koyan Karl Marks, işçi sınıfının ve emekçilerin, yani hayatta kalmak için iş gücünü ücretli olarak satmak zorunda olan kitlelerin kapitalist düzenden kurtuluşunu hedeflemiştir.
Artı Değer kuramında, Kapitalizmi karakterize ederek Marx, şöyle yazdı: “Artı-değer üretimi ya da kazanç elde etme, bu üretim tarzının mutlak yasasıdır.”* Bu yasa, kapitalist üretimin özünü belirler. Ücretli işçinin ödenmeyen emeğinin yarattığı artı-değer, tüm burjuva sınıfının emekle elde edilmeyen gelirinin genel kaynağıdır…
Karl Marks, ciltler dolusunu eserlerinde işçi devrimi, emeğin yüceliği, kapitalizm karşıtlığı gibi çağlar boyunca sürecek olan sınıflar arası çatışmaların anlamını ortaya koyarken, kısaca, “Her şeyin başı ekonomidir” demektedir.
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freund ise, serbest çağrışımın kullanılması ve çözümlemelerde aktarım sürecinin anahtar olarak ele alınması gibi tedavi yöntemleri geliştirdi. Cinselliği yeniden tanımlarken çocukluk süreçlerini de buna dâhil ettiği Oidipus kompleksi kavramını psikanalitiğin merkezine yerleştirdi. Rüyaları arzu tatmin yeri kabul ederek hastalarının semptom oluşumlarına ve bastırılmış duygularına dair bulguları rüyaları inceleyerek elde etti. Bu durumu temel aldığı bilinç dışı teorisinde id, ego ve süperegoyu içeren bir psişik yapı modeli ortaya koydu. Bunların yanı sıra Freud, zihinsel süreçleri etkileyen ve erotik bağlar kuran cinselleştirilmiş dürtü enerjisi libidonun tanımını yaptı. Ortaya koyduğu bir diğer kavram olan ölüm içgüdüsünü ise zorlayıcı tekrarlama, nefret, saldırganlık ve nevrotik suçluluğun kaynağı olarak açıkladı. Kariyerinin ilerleyen yıllarındaki çalışmalarında ise din ve kültüre dair geniş kapsamlı yorumlar ve eleştiriler yayımladı.
Sigmund Freund, kısaca “Her şeyin başı cinselliktir” demekteydi…
TÜİK’e göre enflasyon yüzde 84,39, ENAG’a göre yüzde 171, bana göre de yüzde 350…
Asgari Ücretlinin, Emeklinin, Esnafın, Memurun, İşçinin, Öğrencinin açlık ve sefalet çektiği yılları yaşıyoruz. TBMM’de Bütçe görüşülürken, emekçiler, emekliler meydanlarda hakkını arıyor. Dün, Bursa’da da etkili bir eylem yapıldı.
Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Bursa İl Şubesi tarafından organize edilen etkinlikte, 2023 yılı bütçesi tepki gördü. Çok sayıda sendikanın da desteklediği basın açıklaması Şehreküstü Meydanında yapıldı. İyi Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nun da katıldığı eylemde konuşan Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Bursa Şube Başkanı Özkan Rona, “Bugün meclis gündemine gelen 2023 bütçesi emekçiyi, emekliyi, işsizi ve yoksulu görmezden gelen, tamamen sermayenin çıkarlarına hizmet eden bir bütçedir. AKP iktidarının kamu kurumlarını tasfiye ettiği, özelleştirmelerin bütün hizmet kollarına yayıldığı ve kredili mevduat sistemi ile zenginin parasını koruma çabaları ile yurttaşlara ayrılan bütçe payı günden güne erimektedir. Bugün ağır vergi yükü altında ve yüksek enflasyon oranları ile günden güne yoksullaşan yurttaşlar, bütçe gelirlerinin yüzde 84’ünü vergileri ile karşılamaktadır. Bu vergilerin yüzde 64’ü doğrudan kesinti ile gelirlerimizden karşılanırken, yüzde 36’sı ise toplumun geneline yayılarak dolaylı yoldan hizmet ve tüketim vergilerinden karşılanmaktadır. Bu vergilerin yüzde 64’ü doğrudan kesinti ile gelirlerimizden karşılanırken, yüzde 36’sı ise toplumun geneline yayılarak dolaylı yoldan hizmet ve tüketim vergilerinden karşılanmaktadır. Kur korumalı mevduat faizleri ile parası olanın parasını korumaya çalışan AKP iktidarı, bu yükü vergilerin yüzde 8’ini kur korumalı mevduat faizlerine aktararak yoksulların sırtına yıkmaktadır. Bunun yanı sıra kalkınmanın ve ilerlemenin en temel kalemi olan tarım üretimlerine 54 milyar lira ayırırken, bütçeden 565 milyar lira faiz giderlerine aktarılmaktadır. Ülkemizde ekonomik kriz derinleşmekte, yurttaşların yaşam şartları zorlaşmaktadır. Yurttaşlar; ekonomik krizi çarşıda, pazarda, marketlerde ve alışverişin yapıldığı tüm noktalarda ağır şekilde hissetmektedir. Ekonomik krizin her geçen gün ağırlaştığı koşullarda AKP iktidarı sadece krizi izlemekle yetinmektedir. Ekonomik krizin sorumluluğunu stokçulara, marketlere, muhalefete ve dış güçlere yüklemekte, yanlış politikalarının bedelini ise yurttaşlara acı bir şekilde ödetmektedir” dedi.
Vatandaşların ve emeklilerin de desteklediği konuşmasında, 2023 bütçesinin krizi fırsata çevirenlerin kârını artırmaya yönelik bir bütçe olduğunu ifade eden Özkan Rona, “2023 bütçesi yüksek enflasyon oranlarına çare olacak şekilde düzenlenmeli, toplumun tüm kesimlerinden STK’larla ortak hareket edilerek yurttaşların sorunlarına yönelik hazırlanmalıdır. Çok kısa bir süre önce müjdeli bir şekilde açıklanan emeklilikte yaşa takılanların ödemelerine karşılık bir bütçe ayırılmaması, akıllara EYT çözümünün askıya alınacağı şüphesini getirmektedir. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; toplumdan yana olmayan bir bütçeyi kabul etmiyoruz. Emekçiler, emekliler ve kamu çalışanları olarak sefalet oranlarındaki maaşlarla üç haneli rakamları aşan enflasyonla mücadele etmeyi kabul etmiyoruz. Toplumun çıkarlarını değil seçim yatırımlarını ve sermaye sınıfının çıkarlarını gözeten bu bütçe,emekçiden yana bir bütçe değildir. AKP’nin 2023 bütçesi emekçiler için açlık ve yoksulluk demektir. Kimileri saraylarında, rezidanslarında, köşklerinde bolluk içinde yaşarken halkımız açlıkla, yoksullukla ve yüksek enflasyonla pençeleşerek hayatta kalmaya çalışmaktadır. Türkiye’de kamu emekçilerinin aylık gelir ortalaması 10.000 TL dolayındayken 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 8 bin 657 TL, yoksulluk sınırı ise 25 bin 422 TL’dir. Kamu emekçileri yoksulluk sınırının yarısı kadar bile ücret alamazken, sayıları 10 milyonu bulan asgari ücretliler ile 13 milyonu aşkın emekli ise açlık sınırının altında bir ücrete terk edilmiştir. Emekçilerin açlığa ve yoksulluğa mahkûm edildiği yetmezmiş gibi, bir de ağır vergi yükü altında ezilmektedirler. Bütçe gelirleri hesaplanırken ücretlilerin gelir vergisi %15’e sabitlenmeli, yoksulluk sınırının üzerinde insan onuruna yaraşır bir ücrete ulaşmadan vergi oranları arttırılmamalıdır. Yandaş konfederasyonlarla kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar sonucunda ortaya çıkan toplu sözleşmeler, kamu emekçilerinin yoksulluğunun temel nedenidir. Kamu emekçileri 6 aylık artış oranları ve enflasyon farkı içeren sahte toplu sözleşmelerle daha fazla yoksullaştırılmamalı, enflasyon farkları aylık olarak ödenmelidir. Kamu emekçilerinin emeklilik tazminatlarında küçük bir miktar da olsa artışa neden olan 3600 ek gösterge ayrım yapılmaksızın tüm kamu emekçilerine verilmelidir” diye konuştu.
Emekçiyi, emekliyi duyan olacak mı? Bu Karl Marks’ın teorisini anlatan bölümdü.
Gelelim Sigmund Freund’un teorisine…
İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın Onursal Başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G., babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikâhıyla ‘evlendirdiğini’ ve çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu. Kız çocuğu evlendiğinde 6, eşi Kadir İstekli ise 29 yaşındaydı…
Karabük Sipahiler köyü imamı Yusuf Ziya S., camide bir odada kadınla basıldı.Basan eşi ve kayın validesiydi. Aldatılan kadının babası Yeniden Refah Partisi Yozgat İl Başkanı olduğu için konu yargıya taşındı, Diyanet İşleri Başkanlığı soruşturma başlatmak zorunda kaldı. Sonra müftü açıklamada bulunarak, ilişki sırasında dini nikâh varsa, camide kadınla basılan imamın göreve dönebileceğini söyledi!…
Bir başka tarikat şeyhi de, daha bu yıl içinde, “Rüyamda, sende Hz. Ayşe’yi gördüm” diyerek, hizmetçisinin 12 yaşındaki kızına peydahlanmıştı.
İsmail Saymaz’ın, konusu Bursa’da geçen, “Şehvetiye Tarikatı” isimli kitabında anlatılanları yeniden ortaya dökmeye gerek yok. Meraklısı, kitabı okuyabilir.
Çinliler birine beddua ederken, “İlginç zamanlarda yaşayasın” derlermiş…
Türkiye’yi kutuplaştırırken, cehenneme çevirdiler.
Karl Marks ve Sigmund Freun’u saygıyla anıyorum.
REİS’İN FEDAİSİ…
O şeytani yumruk atılmalıydı. Ne de olsa, biat edip, varlığını varlığına armağan ettiği yüce şeyhi, reislerin kralı, kralların padişahı, Allah’ın bu ülkeye, bu güzel millete olmasa da, kendi gibilere en büyük armağanı, o yüce insan, “İllet” demişti. “Zillet” demişti. “Terörist”, “Hain”, “Dış Güçler”, “Sürtük”, “Cibiliyetsiz”, “Şerefsiz”, “FETÖ’cü” demişti. Ne de olsa; mafya, çapulcu takımı, tarikatlar, zır cahiller, fedailer, uyuşturucu kaçakçıları, baronlar, tetikçiler, yağdanlıklar, borazanlar, yalakalar, it kopuk taifesi ve birçok medya kuruluşu yanlarındaydı…
Daha önce de, göreve yeni seçildiğinde de, bir hışımla fırlamış, sandalye-masa üstlerinde bir başka illet, zillet, terörist grubu temsilcisine saldırmıştı da, gastelere manşet bilem olmuştu. Takdir almış, sırtı sıvazlanmış, büyük holdinglere CEO bile yapılmış, denizler, limanlar derken Allah’ın; Pardon! O güzel insanın sayesinde dünyeviliğini yapmıştı. Artık sırtı yere gelmezdi.
Ama bir sorun vardı, genel seçimler yaklaşıyordu. 4,5 yıla baktı. Vaat ettiği hiçbir şeyi yapmamıştı. Şehrine, tek bir çivi bile çakılmasına öncülük edememişti. Yine Allah’tan, hamdolsun ki, o yüce insan, şeyhi, şıhı, padişahı, kralı sayesinde oldubittiye getirilip, bir iki sanayi kuruluşu istihdam adına bölgeye kakalanmıştı. O da olmasaydı, ne diyecekti ki, seçmenine, halkına, kentine, şehrine, köyüne?!
Yeniden aday olmanın en iyi yolu, o Yüce insanı, o Şıh’ı, o Şeyh’i, O Kralı, Padişah’ı, Allah’ın ülkesine ve halkına olmasa da kendi gibilere en büyük armağanı olanı taklit etmekti. Taklit etmekle kalmayıp, bir adım ileriye götürüp, gözüne girmekti. Daha öne saldırmış, aferin almıştı. Bu kez, yerini garantileyecek daha radikal bir eylemde bulunmalıydı.
“Ya Allah Bismillah” dedi. Koştu, koştu, koştu. Bir kayakçı endamıyla, insanların arasında slalom yaptı, sağ yumruğunu havaya kaldırıp, büyük bir hırs ve kinle Reis’inin terörist dediklerinden birisine patlattı. O arada kendi de düşüp, uf oldu ama olsun, çabuk toparlandı. Terörist, hain, illet ve zillet temsilcisi daha fenaydı. Hastaneye kaldırıldı, “oh” olsundu!
Utandıran görüntülerdi. Yaralı vekile Allah acil şifalar versin. Bizimkine de akıl fikir.
Son söz aklıselim Cumhur İttifakı üyelerine olacak. Hani hep millet ittifakının adayı kim diye merak ediyorsunuz ya? Size gerçekten bir önerim olacak?
Önce siz kazanacak bir aday bulun, önce siz kazanacak vekil adayları belirleyin. İşiniz sandığınızdan da zor. Bu dönem bitiyor. Tarihi falan bilmem ama bu insanlar sizleri affetmeyecek.
Kul hakkı yemelere doymadılar, şimdi belalarını buluyorlar…
Karl Marks ve Sigmund Freund olsa daha başka ne derdi acaba?…