PINAR KOŞAL; “HALKTAN, EMEKTEN YANA BÜTÇE İSTİYORUZ. ÇÜNKÜ GEÇİNEMİYORUZ”

27.12.2025
8
A+
A-
PINAR KOŞAL; “HALKTAN, EMEKTEN YANA BÜTÇE İSTİYORUZ. ÇÜNKÜ GEÇİNEMİYORUZ”

TÜM BEL SEN Bursa Şube Başkanı Pınar Koşal On Medya’da Konuştu:

“HALKTAN, EMEKTEN YANA BÜTÇE İSTİYORUZ. ÇÜNKÜ GEÇİNEMİYORUZ”

Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL SEN) Bursa Şube Başkanı ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Bursa Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Pınar Koşal, On Medya ekranlarında yayınlanan On’ da Son Nokta programında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Halktan ve emekten yana bütçe istediklerini bir kez daha vurgulayan Pınar Koşal, “Çünkü geçinemiyoruz” dedi. KESK’in sadece Kamu Emekçilerinin değil, toplumun tüm kesimlerinin emek mücadelesine katkı koyduğunu anlatan Pınar Koşal, “Toplumun her kesimi adına, haktan, emekten yana bütçe istiyoruz. Sadece kamu emekçileri için değil, basın mensupları için de, emekliler için de, polislerimiz ve öğretmenlerimiz için de ülkemizin tüm imkânlarından herkesin eşit yararlanması için mücadele veriyoruz” diye konuştu.

Gazeteci Cemal Kırgız’ın hazırlayıp sunduğu On Medya ekranlarında yayınlanan On’ da Son Nokta Programının konuğu olan TÜM BEL SEN Bursa Şube Başkanı ve KESK Bursa Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Pınar Koşal, KESK’e bağlı TÜM BEL SEN’in Türkiye’nin bütün şehirlerinde örgütlü olduğunu ifade etti. Koşal, Bursa’da da Nilüfer Belediyesi başta olmak üzere, Büyükşehir Belediyesi, BUSKİ, Harmancık, Gemlik ve Mudanya Belediyelerinde yetkili sendika olduklarını hatırlattı. Pınar Koşal, TÜM BEL SEN’in sınırları tanımayan, fiili ve meşru mücadeleyi savunan bir sendika olduğunu da açıklayarak, Bursa’nın diğer ilçelerinde de üyeleri olduğunu ve buralarda da yetkili sendika olmak için mücadele ettiklerini kaydetti.

Emekçilerin içinde bulunduğu durum konusunda da detaylı bilgiler veren Pınar Koşal, “En yüksek enflasyon sıralamasında hem AB hem de OECD ülkeleri içinde açık ara birinci sırada, dünyada ise 5. Sırada olan, gıda enflasyonunda OECD ortalamasını 10’a katlayan bir ülkede yaşıyoruz. İşsizlikte de AB birinciliğini kimseye kaptırmayan bir ülkede yaşıyoruz. İşsizlik %30’u, işsiz sayısı 12 milyonu aştı. Kadın işsizliği %40’a genç kadın işsizliği ise %45’e dayandı. Gelir adaletsizliğinde de OECD birincisi olan bir ülkede yaşıyoruz. Toplumun en zengin %20’si toplam gelirin yarısını alırken, kalan %80 diğer yarısını paylaşıyor. Çalışan her 2 işçiden 1’inin açlık sınırı altında kalan asgari ücretin reva görüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Her 4 emekliden 1’inin açlık sınırının yarısına denk gelen bir aylıkla yaşam savaşı verdiği, sırf geçinememe kaygısıyla sağlık sorunlarımız da olsa zorlansak da emekli olamadığımız bir ülkede yaşıyoruz. Ortalama kamu emekçisi maaşlarının yoksulluk sınırının yarısına indiği, Hükümet-Hakem Kurulu-Yandaş Yapılardan oluşan ittifakın danışıklı dövüş oyunları ile 4 milyon kamu emekçisi ve 2,5 milyon emeklinin hiçbir zaman tutmayan merkez bankası enflasyon beklentisine mahküm edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Çalışanların hayatının hiçe sayıldığı, iş cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sıraya yükselen bir ülkede yaşıyoruz. Enflasyonda, işsizlikte, faiz oranlarında en ön sıralarda olan ama Özgürlük ve Refahta 164 ülke içinden 113.sırada, Hükümet Yetkisinin Sınırlı ve Denetlenebilir olmasında 143 ülke içinde 136. sırada, Hukukun Üstünlüğünde 143 ülke içinde 118. sırada, Yolsuzlukta 180 ülke içinde 118. sırada olan bir ülkede yaşıyoruz” dedi.

Daha fazla vergi, daha düşük ücret ve düşük maaşların yoksulluğu ve adaleti derinleştirdiğini belirten TÜM BEL SEN Bursa Şube Başkanı ve KESK Bursa Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Pınar Koşal, vergi adaletsizliği konusunda da önemli açıklamalar yaptı. Koşal,  “Hem OVP ile hem de bütçe ile maaşlarımızı, ücretlerimizi yaşadığımız hayat pahalılığının yarısına denk gelen TÜİK rakamlarına göre arttırmayı (%16) hedefliyorlar. Ama ücretlerimizden kesilen Gelir Vergisini bir önceki bütçe teklifine göre %65, attığımız her adımda tüketimimizden kesilen dolaylı vergileri ise kendi enflasyon hedeflerinin ortalama 10 puan üzerinde arttırıyorlar. Bütçeden “aslan payı” yine patronlara, silah tüccarlarına, geçmediğimiz köprülerin, yolların gitmediğimiz hastanelerin, hava limanlarının müteahhitlerine veriliyor. Patronlardan, şirketlerden alınması gereken 2,5 Trilyon TL vergiden, yani toplanacak her 100 TL verginin 18 TL’sinden “istisna” ve “muafiyet” denilerek baştan vazgeçiliyor. Bizlerden alınacak vergiler, harçlar enflasyon hedefinin en az iki katı arttırılırken, sermaye kesimlerinden alınması gereken Kurumlar Vergisi geçen yıla göre düşürülüyor. 2026 bütçe teklifi ile toplanacak her 100 TL verginin sadece 11 TL’sinin sermayeden Kurumlar Vergisi olarak alınması, buna karşın 26 TL’sinin Gelir Vergisi, 47 TL’sinin KDV ve ÖTV, 7 TL’sinin Damga Vergisi ve Harç olarak emekçilere ve halka yıkılması hedefleniyor. Buna karşın her 100 TL verginin 20 TL’sinin faiz, 5 TL’sinin teşvik-prim desteği – katkı, en az 16 TL’sinin silahlanma, 3 TL’sinin hazine garantisi olarak patronlara, silah tüccarlarına, müteahhitlere aktarılması hedefleniyor. Dolayısıyla ne kamu hizmetlerine ne kamu yatırımlarına ne de istihdama yeterli kaynak ayrıl(a)mıyor. Halkın en temel sorunlarına bütçeden ayrılan kaynak adeta devede kulak kalıyor. Nitekim toplanacak her 100 TL verginin sadece 4 TL’si Yoksullukla Mücadele, 3 TL’si Koruyucu Sağlık, 2,90 TL’si İstihdam, 2,80 TL’si Hukuk ve Adalet, sadece 11 Kuruşu Bağımlılıkla Mücadele, 6 Kuruşu Kadının Güçlenmesi programlarına ayrılıyor.  Özelleştirme hedefi 2025 yılına göre 5 kattan fazla arttırılarak 185 Milyar TL’ye çıkarılıyor. Bu devasa artış köprü ve otoyollar başta olmak üzere kamunun elinde kalan son varlıkların da sermayeye, yandaşlara peşkeş çekileceğini gösteriyor” diye konuştu.

Pınar Koşal, “Tükettiğimiz her şeyden alınan KDV, ÖTV gibi tüm dolaylı vergilerin düşürülmesini, Gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini, Kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını, Vergilerimizden oluşan bütçeden alıp Kamu Özel İş birliği (KÖİ) projelerine, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine aktarılan Hazine garantilerine son verilmesini, Vergilerimizin, ülkenin kaynaklarının güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; istihdamın, üretimi arttırılması, yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, adaletin, barışın ve demokrasinin tesis edilmesi için kullanılmasını” istiyoruz dedi.

MESEM VE ÇEDES konularına da değinen Pınar Koşal, bu uygulamaların çocukların ve gençlerin eğitim hakkını zayıflattığını söyledi. Son yıllarda açıklanan rakamlara göre MESEM’de 87 öğrencinin öldüğünü hatırlatan Koşal, “Biz çocuklarımızı koruyamayan yapıdayız. MESEM’lerdeki çocuk işçiliğine ve iş cinayetlerine derhal son verilmelidir. Bu alandaki tüm mevzuatlar, özellikle 3308 Sayılı Yasa, çocukların güvenliğini ve eğitim hakkını esas alacak biçimde yeniden düzenlenmelidir. Haklı talepleri dile getiren öğrenci, veli ve sendikalara yönelik şiddet, gözaltı ve tutuklamalar son bulmalı; tutuklu öğrenciler derhal serbest bırakılmalıdır. İş cinayetlerinde sorumluluğu bulunan tüm yetkililer hakkında idari ve hukuki soruşturma başlatılmalıdır” diye konuştu.

Kadın Cinayetlerinin de politik olduğunu vurgulayan Pınar Koşal, katledilen kadından fazla şüpheli ölüme itilen kadın sayısının fazlalığına da dikkat çekerek, her platformda kadın hakları ve kadın mücadelesinin yanında olacaklarını sözlerine ekledi.

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.