Konumuz vandalizm,yıkma ve yok etme kültürünün hizmet olarak sunulması…
VE GEMLİĞİN YOK EDİLİŞİ …
“Şehir, imar ve planlama, aynı zamanda kültürdür, hafızadır, anıdır, nesilden nesile aktarılan.
Bunlarsız hukuk da olmaz, ahlak da, çünkü toplum olmaz. “
(Anayasa profesörü Osman Can) …
Kültürel Muhafazakarlık ve Demokrasi
Bu gün bir yakınımın torunu genç beyin Yunus Küçük den bahsedeceğim.
Çok meraklıdır öğrenmeye .
Elektronik Mühendisidir …
Kitap öneresi yapmamı istemişti benden …
En son Weberin ;“Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” nu sormuştu…
Sahi kapitalizm neydi ?
Kokoreççisinden işportacısına kadar,İslamcısından sosyalistine kadar kapitalizmi bilmeyen yoktu …
Ve taklit ettikleri klişe cümleler hep aynı türdendi …
-Tabi abi bu kapitalist sistem var ya!!!
-Abi bu küresel kapitalist neo liberal politikalar yüzünden !!!
Öğretilmiş cehalet bilgi olarak sunulursa ne olur?
Oysa kapitalizm sadece üretim biçimiydi …
Yani sanayi sonrası modern toplumlar üretimini kapitalist üretim biçimi ile mi yoksa kapitalizmin tek alternatifi olan Asya tipi üretim ile mi gerçekleştirecekti?
Yani yüklenici inşaatını hazır beton ile en kısa zamanda bitirmek için kapitalist üretim biçimini mi kullanacaktı yoksa kalıpları 3 ay sonra sökeceği ve 100 işçi ile başaracağı ilkel sermaye olan alet ve aracımı kullanacaktı?
Veya oğlunuza yollayacağınız harçlığı oraya giden birini aramak için onca zaman kaybını mı deneyecektiniz,yoksa bilişim kapitalizmi ile internet bankacılığını kullanarak bir saniyeden daha kısa zamanda mı yollayacaktınız.?
Burada karıştırılan ahbap çavuş kapitalizmidir…
Kapitalizmin en ağababası batılı gelişmiş kapitalist ülkelerde bunları asla göremezseniz anında kartel yasaları yargı devreye girer.
Başkandan dahi hesap sorar .
Yani crony kapitalizmi denilen devlet eli ile fert zengin etme denilen olayı kapitalizm değildir …
Şikeli ihaleler, İmar RANTTINDAKİ suni RANT ve çıkar gruplarının yasaları delmek için çıkarttıkları İmar afları kapitalizm değildir …
İşte bizim Yunus Elektronik mühendisi olduğu halde Weber’in bu eserini merak etmişti …
O bilmek istiyordu …
Kapitalizm nedir?
Bilme faaliyeti için de önce merak gerekiyor…
Sonra ilgi ve şüphe …
Yani birey önce bilmediğini fark edecek ve bilgiye yönelecek …
İnsan ancak kendisinin neyi bilip bilmediğini bilir.
Fakat seçimde bu tip gencin oyunu kolay kolay alamazsınız…
Onu retorikle, laf kalabalığı ile demagoji ile ikna edemezsiniz .
Deprem Allahın kaderi diyemezsiniz …
İtibardan tasarruf olmaz diyemezsiniz…
Mesela ,hem bir yandan kentsel dönüşüm diyorsun ey iktidar, arkadan da çürük binalara dahi af getiriyorsun,neden depremin yüzde yüz olacağını bildiğin halde imar affı çıkarttınız ?
Neden depremin yüzde yüz olacağını bildiğiniz halde son derece kıt kamu kaynaklarını iktisadi olmayan gösterişli tüketim çılgınlığına harcadınız?
Neden merkezin erittiği dövizlerle, hazine garantili yüklenici firmaya yaptırdığınız ve yılar geçtikçe bir türlü tahminlerinizin tutmadığı araç geçişlerinde, verdiğiniz teminatlarla belli çıkar guruplarını zengin ederken halkı soydurdunuz ?
Bu harcanan paralarla Türkiye baştan aşağıya depreme dayanaklı evler yapılabilirdi, niçin yapmadınız diye sorulsa bu tip bilinçli seçmeni nasıl ikna eder bu politika yapıcısı ?
Partili ikna olur.
Hele dindar bilincin ikna olması çok kolaydır …
Yeter ki dindar görünümlü politikacı olsun…
WhatsApptan yazışırız zaman zaman Yunus Küçük’le
O da hepimiz gibi belli muhafazakar kültürün içinde doğmuştur …
Fakat Yunus atalarından bulduğu her şeyi sorgular.
Dini,siyaseti her şeyi ..
Ya ataları doğru düşünememiş ise (maide 104)
“Zira onlara, “Allah’ın indirdiğine ve Elçisi’ne gelin!” denildiğinde, “Atalarımızdan gördüğümüz inançlar ve fiiler bizim için kafidir” diye cevap verirler. Ya ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yoldan uzak kimseler idiyseler de mi?”
Son sorduğu soru birazda esprili “abi demokrasi iyi bir şey mi?” türündendi …
Ona mealen ve aklımda kaldığı kadarı ile şöyle dedim;
İster İslam olsun ister demokrasi olsun bir şeyin iyiliği verimliliği toplumdaki karşılığı kadardır .
Elinde ister İslam, ister mükemmel demokrasi fidanı olsun,onu ekecek verimli toprak bu coğrafyada yoksa fidana da yazık olur …
Yani bir toplum inatçı, akıl yürütmenin metodunu bilmiyorsa o sandık ve seçim size faşizmi de getirebilir dedim …
Çünkü ;
a-Bir toplumun bilgisizliği,
b-İlgisizliği ve amnesia denilen siyasi unutkanlığı(depremi unutmuştu bile )
c-Plütokrasi denilen zenginler sınıfının iktidara söz geçirmesi,yönetimde söz sahibi olması ve çıkar guruplarının etkisi ile rahatlıkla sandıktan faşist bir rejim, bir yönetim de çıkabilir dedim …
Gemlik halkı kent değerlerine sahip çıkmayarak kaybetti …
Muhafazakardı ama neyi muhafaza edeciğini bilmiyordu Gemlik halkı…
Kültürel muhafazakarlık antropolojik kültürdür …
Bu kültürün içinde öz bilinç yoktur …
“Us”(olaylar ya da kavramlar arasında zorunlu bağıntılar kurma, bu bağıntıları algılama ve kavrama, anlama, düşünme yetisi.) yoktur.
Sadece çıkarları vardır.
Bu kültürün içinde yıkmak vardır o modernleşmeyi yıkarak yapacağına inanır …
Eski onun için yıkılması olandır …
Oysa modern olan eskinin yeni ile birlikte yaşamasıdır.
Eski olmadan modern olunmaz …
Çağdaşlıkta böyledir .
Aynı çağda yaşayan iki şey aynı zamanda birbirinin çağdaşıdır…
Prof.Besim Dellaloğlunun dediği gibi bikini ile baş örtüsü çağdaştır.
Çünkü aynı çağda ikisi de yaşar …
Eski ile yenide birbirinin çağdaşıdır .
Ahşap bina ile betonarme bina birbirin çağdaşıdır.
Çağdaş ve modern olan tek başına kalındığında olmaz .
Fakat Gemlik halkı eskinin içinde kendi anılarının olduğunu hiç fark etmedi …
Hiç akletmedi ve çok kötü politikacıları yönetici sınıfı olarak seçti…
Onlarda tüm geçmişe ait izleri sildiler …
Oysa bir kent anıları ile yaşar …
Bizdeki muhafazakar politika yapıcısı hizmeti yok ederek getirir .
Doğayı yok eder ..
Deniz doldurur kordon boyu yapar …
Her tarafı BETON yığını haline getirir …
Sonra tabiatın ona sunduğu ve yok ettiği muhteşem yeşilliği suni olarak yapar orayı yeşillendirir …
Mesela gölü kurutur.
Onun yok olmasına izin verir .
Sonra suni göl yapar …
Ağacı yok eder.
Asırlık çınarları kurutur, keser …
Tabi su kaynaklarını yaptığı plan değişiklikleri ile ve verdiği inşaat ruhsatları ile kurutur .
Sonra oraya bir takım ağaçlar eker …
İnsan nüfusunu belli alanlarda çoğaltır, yolu, alt yapısı, araç park yerleri zaten yetersiz olan yerlere önce çok katlı imar izni verir .
Beş yüz kişin yaşadığı yer bir anda cazibe merkezi olur nüfusu bir anda yüze katlar …
Ve ondan sonra bu caddeyi genişletmek için çözüm arar…
Kazar kapatır, tekrar kazar, tekrar kapatır bu böyle sürer gider …
Alta yapıda yetersizdir …
Çünkü masa başında haritalar çizilmiştir ama sahaya çıkan teknik ekip oraya su hattı döşemek için tuhaf çözümler arar …
Baştan imara açar.
Bina yapılmasına izin verir…
Bu çıkar baskı gruplarının isteği ile olur …
Onlar meclise adamını sokar zengin hatırlı arsa sahibi meclise girer .
Oradan imar komisyon üyesi olur …
Sonra süreç devam eder …
Alt yapı çözümü için sahaya inilir ..
O kadar dik rampalara yollar yapılır ki, oradaki çoğalmış nüfus ben bu eve nasıl çıkacağım, buradan nasıl ineceğim diye düşünmeden oradan daire satın alır …
Arkadan buraya bir durak isterim der …
Durak da yapılır …
Fakat şiddetli yağmur, iki günlük kâr yağışı, buzlanma bir çok sorunu beraberinde getirir …
Hizmet araçları müdahale edemez …
Mesela vidanjör gelir fakat öyle bir kod farkı vardır ki ne hortumu yeter ne kısa sürede sorunu çözebilir?
Bendeniz Gemlikte doğdum …
Benim tarihe tanıklık etmiş olan tüm hafıza kayıtlarımı bu politika yapıcısı sildi…
Bunu ancak işgal kuvvetleri yapabilirdi…
Çocukluğumda denize girdiğim ve karpuz soğuttuğuz manastır altı o çınar ağaçları yok edildi …
Ağlayan kaya dediğimiz bir yer vardı ki denizden çıkıp oradaki tabi su kaynağından duşumuzu alırdık,orası yok edildi ..
Deniz dolduruldu …
Sahil,kumluk yok edilmişti …
Her taraf beton olmuştu …
Her şiddetli yağmur doğanın intikamını alırcasına yolları çökertiyor sonradan dökülmüş kayaları dalgalar alıp denize çekiyordu …
Ve her seferinde Gemlik belediyesi halkın parasını buralara harcayıp her altı ayda bir tamiratlar yapıp inanılmaz kamu kaynağını harcıyor.
Yeni çarşı hakeza yıkıldı …
Orası toplumun hafızası idi …
İşgal kuvvetleri yıkmamıştı …
Bu gün dursaydı en az Gemliğin simgesi olan yüz yıllık bir mekandı …
Şuan bu çarşıya tanıklık etmiş olan Gemliklinin anısı silindi …
Yerine AVM diye ucube bir bina yapıldı ki tam bir kamu kaynağının çöpe atılmasıydı.
Yahu bırakın torunuma, çocuklarıma anlatacak anılarımı sildi bu adamlar .
Talibandan hiçbir farkı olmayan zihniyet …
Bakın bir örnek vereyim .
Bir çarşı cami vardı.
Oradan ,dedemin ,ananemin,babamın,abimiın,kayın validemin,eşimin ve sayısız akrabamın komşularımın cenazesi kalmıştı .
Her birini cenazesi benim hafızamda saklıydı ama o mekan yoktu.
Yok edilmişti …
Mezun olduğum şehit Cemal ilk okulu da YOKTU şimdi …
Orta okul ve lise de yoktu …
40 yıl geriye indiğimde göstereceğim mekanların hiç biri yoktu ..
Bu Gemlikten AYDIN çıkar mı?
Bu gemlikte felsefe gelişir mi?
Bilgeler yaşar mı?
En kahredici tarafı görevini kötüye kullanmaktan ve kamu zararına sebep olmaktan yargılanıp ceza evine girmesi gerekenlere yeni mamalı görevler verilmesi…
1999 depreminden sonra çıkar grupları daha da mahvetti Gemliği …
Hiç ibret almadılar …
Şimdi son deprem gene bize kötü şeyler hatırlattı…
Fakat bu topluma deyin ki imar affı istermisiniz?
Kesin oylar cebinizde …
Ben artık iktidarlara da kızamıyorum …
Helal olsun adamlara…
Bu işi biliyorlar …
Hem korkulan oluyor ,hem de oyunu alıyor .
Zorla almıyor ki!! …
Kah aşağılıyorlar halkı ,referandumda hayır oyu verenlere HAİN diyorlar, arkadan tam seçim zamanı halkın kendi parasını halkın cebine sokarak (kendi parası değil)onların oyunu alıyorlar
Ben takdir ediyorum bu adamları ..
Ama gene de siz ;
Niccolò di Bernardo dei Machiavelli prensini muhakkak okuyun…
O prense öğütler verir …
Korkuluyor olmak seviliyor olmaktan evladır der prense…
Yani hükümdar,prens,kral,bakan,vali,korkuttuğu sürece makbuldur.
Önemli olan seviliyor olmak değildir .
Korkutan biri olmaktır .
Çünkü;
“..Ve insanlar kendisini sevdiren birinden çok,kendisinden korkulan birine zarar vermeyi pek göze alamazlar…”der Makyavel( Machiavelli)…
Evet Gemlik halkı şimdi deprem korkusu ile yaşama zamanı her gün korkarak ömrü tüketmek …
Bunu biz hak ettik …
Ne emperyalistler ,ne masonlar,ne kafir batı yapmadı bunları …
Muhteşem bir yazı olmuş Abidin Abicim. Ellerine sağlık. Halkın pek umursamadığı, düşünmek için kafa yormadığı ama ne zaman ki canı yandığında düşündüğü bazı acı gerçekleri çok güzel anlatmışsın. Dediğin gibi şimdi Gemlik halkı düşünsün “Büyük Marmara Depremini”. Çarşı camisini, bir çok anımın olduğu eski çarşıyı çok özlüyorum. Çünkü o zamanlarda insanlar arasında bir dayanışma, bir samimiyet vardı. Fakay yerine yapılan ve şuan neredeyse terkedilmiş, bomboş çirkin avm’yi düşünüyorum da ve üzülmemek delirmemek için kendimi zor tutuyorum.
Yine döktürmüşsün üstad
Merak ediyorum benden başka kaç kişi okudu ve yine kaç kişi meseleyi anladı!
Lâkin güzel yazmışsın.
Hiç olmazsa tarihe not düşmüş olursun
Şakir hocam var olun …Siz yetersiniz