Bursa Barosu adın Hakları Merkezi Başkanı Av. Ceren İlgen Altuntaş, 22 yaşındaki hemşirelik öğrencisi Ayşe Tokyaz’ın eski erkek arkadaşı tarafından katledilmesi diğer kadın cinayetlerinden ötürü “Kadın cinayetlerindeki bu korkunç artışın kökeninde, kadın düşmanı bir ataerkil yargı anlayışı ve buna sırtını dayayan cezasızlık politikaları yatmaktadır!” dedi.
Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun, başkan yardımcısı Av. Aslı Evke Yetkin, genel sekreter Av. Yener Poroy, yönetim kurulu üyesi Av. Gülender Adıgüzel ile Kadın Hakları Merkezi üyesi avukatların katıldığı basın açıklamasında konuşan Altuntaş şunları söyledi:
“Yüreğimizde tarifsiz bir acı ve öfkeyle buradayız! 22 yaşındaki hemşirelik öğrencisi yaşam dolu Ayşe Tokyaz, eski erkek arkadaşı Cemil Koç tarafından vahşice katledildi. Ayşe’nin cansız bedeni bir valize konulup vicdansızca yol kenarına terk edildiğinde, ülkemizdeki erkek şiddetinin kan donduran boyutu bir kez daha yüzümüze çarptı!
Bu cinayet, bireysel bir trajedi olmanın ötesinde, kadınların yaşam hakkını koruma konusundaki kurumsal ve sistematik yetersizliğin çarpıcı bir örneğidir. Ayşe Tokyaz’ın ölümü, yalnızca bir kişinin değil, hukuki, siyasi ve toplumsal mekanizmaların ihmali sonucudur.
Ayşe Tokyaz’ın ölümü, münferit bir olay olmanın ötesinde: Geçmişte yapılan şikâyetlerin yetkililerce dikkate alınmaması ve sistemin kadınları koruyamadığı gerçeğidir.
Kadınların korunması, yalnızca aile içi mesele ya da bireysel bir sorumluluk değil; devletin pozitif yükümlülüğüdür. AİHM içtihatlarına göre, devlet, kadına yönelik şiddeti önlemek için;
Koruyucu ve önleyici tedbirleri zamanında almalı,
Şikâyetleri etkili şekilde soruşturmalı,
Failleri yargılamalı ve caydırıcı cezalarla sonuçlandırmalıdır.
Ayşe Tokyaz’ın yaşadığı vahşet, bu yükümlülüklerin yerine getirilmediği bir toplumda kadınların her gün hayatta kalma mücadelesi verdiğini göstermektedir.
Failin ‘merdivenden düştü’ şeklindeki savunması ve olası bir ‘iyi hal’ indirimi ihtimali, kadın cinayetlerinin halâ adalet sisteminde nasıl sıradanlaştırıldığını göstermektedir.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede ceza indirimleri değil, caydırıcılık esastır.
Yaşam hakkına yönelik planlı ve ağır bir saldırıda hiçbir hafifletici neden, ceza indirimi gerekçesi olamaz.
Failin ‘merdivenden düştü savunması’ akıllara şüpheli ölümleri getirmektedir. 2025’in ilk yarısında erkekler en az 131 kadını öldürdü. 178 kadının ölümü ise ‘şüpheli’ olarak kayıtlara geçti.
Eğer kız kardeşi Esra mücadele etmeseydi, kamera kayıtları ortaya çıkmasaydı Ayşe de istatistiklere ‘şüpheli kadın cinayeti’ olarak eklenecekti.
Türkiye’de her gün artan kadın cinayetleri, bir cinayet sarmalına dönüşmüş durumdadır! Kadınlar, çoğu zaman güvendikleri, hayatlarını paylaştıkları erkeklerin şiddetiyle yüzleşirken, koruma mekanizmaları yetersiz kalıyor, cezasızlık politikaları ise faillere kalkan oluyor!
Acımız dinmiyor, öfkemiz büyük. Kadın cinayetlerindeki bu korkunç artışın kökeninde, kadın düşmanı bir ataerkil yargı anlayışı ve buna sırtını dayayan cezasızlık politikaları yatmaktadır!
Bursa Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak, Ayşe Tokyaz cinayetinin etkin bir şekilde araştırılmasını, kadın cinayetlerine karşı İstanbul Sözleşmesi’nin tam uygulanmasını, cezasızlık politikalarının son bulmasını, koruma mekanizmalarının güçlendirilmesini, sistemdeki sorumluların yargılanmasını ve toplumsal zihniyet dönüşümü talepleriyle ataerkil düzene karşı mücadele çağrısı yapmaktayız.
Bizler, Bursa Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak, Ayşe’nin ve tüm katledilen kadınların sesi olmaya, adaletin sağlanması için hukuksal ve toplumsal mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Erkek şiddeti son bulana, tek bir kadın dahi yaşamını yitirmeyene dek mücadelemiz sürecektir!
Kadın cinayetleri politiktir! Katledilen tüm kadınların sesi olacağız! Kadınlar, şunu unutmayın, asla yalnız yürümeyeceksiniz! Ataerkil zihniyete karşı renklerimizi birleştirerek ve isyanımızı büyüterek mücadelemize devam edeceğiz.”