Abidin Uyar Yazdı; “Sisyphos’un ve Edip hocanın hikayesi…”

Abidin Uyar Yazdı; “Sisyphos’un ve Edip hocanın hikayesi…”

İnandığımı söylemek isterim. Bu sadece bir inanç.
Bu ülkede yaşayan biri benim gizli senaryom …
Gizli senaryomla alakalı inancıma dair iki  kopyayı okura verebilirim .
Birincisi; bu topraklar ideal bir toplum çıkartamıyor.
Özetle  övündüğümüz İslamiyet’i, Müslümanlığı veya milliyetçiliği ektiğimizde  aldığımız verimli sonuç yok …
Ortaya çok tuhaf şeyler çıkıyor …
Kavramlar pratikle buluşmadı mı hiçbir değeri yok.
Bu üç kavramı ideal olarak  düşünebiliriz ancak  reel olarak ortaya koyamıyoruz.
O kavramlar  kitapta(DİN DAHİL) durduğu gibi durmuyor…
 
İkincisi ;dünde bu günde devletin bir derin hafızası  olduğuna inanıyorum .
Buna ister faili meçhul cinayetleri, mafyanın var oluşunu, arkasındaki koruyucu kalkanı ,  liderlerinin itiraflarının gerçek olup olmadığını ,İster bir çok karanlık olayları bir bilen deyin, ister üst  akıl deyin …   
Bu derin hafıza devleti yöneten tüm iktidarların gizledikleri her şeyi  bildiğine inanıyorum .
Fakat asla bunları biz bilemeyiz ve öğrenemeyiz .
Belki ileride %1ni halkımız öğrenebilir inancındayım ..
Halkın sadece kuvvetli tahmini ve gizli senaryosu olabilir.
James Scott, “Tahakküm ve Direniş Sanatları” adlı çalışmasında tahakküm ilişkilerindeki açık ve örtük dinamikleri kamusal senaryo ve gizli senaryo olarak kavramsallaştırmaktadır.
En özet haliyle ezilenler ve egemenler sahne önünde ve arkasında bambaşka benlik sunumlarına ve performanslara sahiptirler
Egemen ve ezilenin karşı karşıya geldiği zamanlarda işleyen senaryo kamusal senaryodur.
Kamusal senaryoda her iki taraf da maskeli olup birbirlerine rol yaparlar.
Gizli senaryo ise egemenden yalıtılmış alanlarda, maskelerin çıkarıldığı ve tarafların birbirleri hakkındaki gerçek –menfi- duygu ve düşüncelerini açığa vurdukları senaryodur.
 
Eğer yazımı hala okuyan varsa sizlere durumu daha da basitleştirerek iki hikaye ile anlatacağım
1- SİSYPHOS’UN HİKAYESİ…
 
2-EDİP HOACAN HİKAYESİ…  
Ülkemde sanki her şey Sisyphos ‘un  hikayesindeki gibi olmakta …
Sisyphos Yunan Mitolojisinde, Yeraltı dünyasında  büyük bir kayayı sürekli ve devamla  bir tepenin en yüksek noktasına dek çıkartmaya  mahkûm edilmiş bir kraldır.
Hikayede Sisifos ölümlülerin en bilgesi olan insandır.
Hikayeyi sıkıcı olmaması için özet olarak anlatmak istiyorum …
Sisifos kayayı tam  tepenin doruğuna ulaştırdığında  kaya her zaman elinden kaçmakta ve Sisifos her şeye yeniden başlamak zorunda kalmaktadır.
Bu ceza  verilmiş bir cezadır…
Benim ülkemde iyi niyetli insanların bir kısmı  o kayayı zirveye çıkartacak insanların olabileceğine  samimi olarak inanıyorlar.
Zannedeler ki o kaya en tepe noktasına çıktığında ülkemde yolsuzluk bitecek.
 Kanunsuzluk  artık olmayacak .
Mafya asla  yaşayamayacak …
Kamu kaynakları iktidarlar tarafından adil ve eşit dağıtılacak.
İhaleler şeffaflık olacak…
Yargılamalar adil olacak.  
Diyanet  tarikatlardan kurtulacak…
Tarikatların kayıt dışı ekonomilerine devlet el koyacak .
Hukukçu  anayasaya bağlı olarak görevini yapacak .
Her görevde emanet  ehil olan insana verilecek …
Lakin iktidar tanrıları(Bu tanrılar siyasilerden olduğu gibi oligarşinin  kırılmaz tunç kadar sert yasalarıdır) Sisyphos un hikayesindeki kayayı zirveye çıkarmasına izin vermeyecektir…
Fakat iktidar tanrıları ölümlüdür .Güç, kuvvet ve otoriteyi ellerine geçirmekle gerçek Tanrıdan çaldıkları rolü ölüm geldiğinde Tanrıya iade  ederler.
Bu keyifleri ölüm gelene sürer .Her kötülüğü yaparlar .
Lakin o zaman kadar ölüm hiç akıllarına gelmez…
 GÜÇ HER ŞEY…
Aşağıda  anlatacağım hikaye  Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehrinden”  alıntıdır.
Diyanetin dün bu gün bundan sonra olacak durumu bence bu hikayedeki gibi …
Din adına bir şeyi alo fetva hattına, din görevlisine hayatta sormam(yanlış anlamayın ben sormam siz sorabilirsiniz )çünkü duyduğumdan şüphe ederim. Benim için doğru  bilginin adresi diyanet, cami görevlisi değildir.
Zaten  epistemolojik imanın temeli sizin çabanızla oluşur .
Geçen hafta yazmıştım.
İLGİ, ŞÜPHE , ZANİNANÇ,  BİLGİ(istidlali )ve en SONUNDA İMAN .
Her türlü imkan var internet ortamında mukayeseli arama yapabilirsiniz. Veya bilgeliğine bizzat tanık olduğunuz insanlara sorar bilirsiniz .Zaten onlar sürekli akademik eserleri ve yayınları akademisyenleri takip ederler.
Müslüman sözü dinleyen ve en güzeline uyandır(partili muhafazakar milliyetçiler  hariç tabi)  
EDİP HOCANIN HİKAYESİ …
Edip hoca ;neşeli ,pervasızlığı ,mücadeledeki  hazır cevaplı lığı, kafasındaki  ölçü duygusu, iyi kalbiyle Edip  Hoca bütün bir âlemdi .
Misafir kaldığı bir Arnavut beyin evinde iken günün birinde beyin dağ kabilelerinden  birisinin  reisi ve  uzak akrabasının bütün maiyeti ile konağa geldiğini görürler .
Mahalli adete  göre  misafirlerin beraber  ağırlanması şartmış .Akrabasını çok iyi tanıyana ev sahibi bu zarureti Edip Hocaya anlatır.
“Çare yok katlanacağız, daha doğrusu siz katlanacaksınız  aksi taktirde  kül oluruz” der …
Ayrıca Edip Hocaya çok dikkatli olması gerektiğini söyler .Çünkü Arnavut reisi ile aynı oda da kalacaklardır.
 Edip Hoca ister istemez razı olur .
Gece yataklar serilir .
Yeni misafir Edip Hoca ile kendi arasına  evvela silahlarını dolu tabancalarını ,fişenglerini  sonrada en iyi cinsiden Serfica tütünün paketini koyar .
Yatağa girdikten sonra “Hoca yak bir cigara seninle konuşacağım “der.
Izbandutta benzeyen oda arkadaşını  ve bu arkadaşlığın verdiği rahatsızlığı uyku aleminde unutmaya çalışan hoca cigarayı sarar ve bekler .
Adamcağızın meselesi gayet basit imiş…
Kardeşin kızına aşık olmuş .Onunla evlenmeye karar vermiş .Fakat bu işe pek aklı ermediği için sağdan soldan bu işin haram olduğunu söyleyenler bulunduğu bu hususta İstanbul dan geldiğini bildiği  hocanın fikrini almak istiyormuş .Hatta seyahatin sebebi biraz da buymuş.
Edip hoca” aman nasıl olur .Kardeşinin  kızı senin kızın demektir .Haramdır  deyince Arnavut beyi kararını değiştirmek niyetinde değil tabi .Zaten o işine uygun fetva arıyor .Münakaşa büyür .
Arnavut bey hocanın  kendi masum talebi ne olumsuz cevabı verince onu küfürle itham eder ve tabancasına sarılır .
Edip hoca bir karşındaki inatçı adama birde tabancaya bakar .
Birde kapı ile kendi mesafesi arasındaki durumuna bakar. Fırlayıp kapıdan kaçsa dışarıda Arnavut beyin adamları var o da olacak gibi değil .
Edip hoca hemen bir çözüm bulur . Kolay değil  can korkusu …
“hele dur bey der acele etme  “
Sen şu olayı bir daha anlat bakalım .O kızın babası olan kardeşin senden büyük mü  küçük mü “
Arnavut bey “benim büyüğüm der “
Edip hoca neden baştan söylemedin mesele değişti der .
“küçüğün olsaydı tabi ki haramdı. Evlenemezdin .Çünkü senin oğlunun kızıyla evlenmen gibi bir şey olurdu. Ama büyük olunca .O zaman helaldir
 
HAMİŞ ;Gene de anlattıklarım benim gizli senaryom  olarak kalsın bu bayramında  kalplere  adalet vicdanlara insanlık getirmesini temenni eder  hepinizin bayramın kutlarım .

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM