Abidin Uyar Yazdı; “Minerva’nın baykuşu gece karanlığında uçar…”

Abidin Uyar Yazdı; “Minerva’nın baykuşu gece karanlığında uçar…”

Minerva’nın baykuşu metaforunu Hegel Hukuk Felsefesi kitabının önsözünde kullanır. Minerva’nın baykuşu ancak karanlık çöktükten sonra uçar”. Tüm düşünürlere ilham olacak olan bu metaforu şöyle özetler: Tarihin maddi pratiği ortaya çıktıktan sonra Minerva’nın baykuşu kanatlarını açar ve uçmaya hazırlanır.
Felsefi düşünce kötülüğü ortadan kaldıran en etkili argümandır.
Felsefi düşünceyi amaç edinmiş birey kötülük yapamaz.
Onun dünyevi hırsları törpülenmiştir.
Ne makam, ne servet,  ne şan, şöhret onun için hiç anlamlı değildir .
Kötülük problemi felsefesiz  yaşayan toplumda daha çok görülür …
 Hukuk ihlallerinden ,mafyanın ortaya  çıkmasına ,iktidarların yaptıkları kötülüklerden ,cinayetlere kadar.
Özetle ilk ahlaki ilke “Bana yapılmasını istemediğim bir şeyi asla başkasına yapmam “demekle başlar.
Kötülüğü ortadan kaldıran felsefi düşüncenin başlangıç noktası budur…
Ör; Bana adil davranılmasını isterim.
O zaman bende karşımdakine adil  davranırım…
YAŞANILAN TECRÜBE  SONUÇLANMIŞ OLAYLAR İLE
ORTAYA ÇIKAR…
Tecrübe olaylar gerçekleştiğinde ortaya çıkar …
Önceden yapılan sadece tahmin dir. Zannedilen( zan) sanılandır(sanı )…
Sosyal süreçler tamamlanmadan hiçbir gerçeklik öğrenilemez.
Süreç tamamlanır gerçekler ortaya  çıkar ve bizler olup biteni anlamaya başlarız .
İdeolojilerin tamamı müntesibin zihninde oluşmuş ideal kurgulardır …
Olaylar gerçekleşip somut hale geldiğinde ideal olarak gözüken tüm hikayelerin safsata olduğu ortaya çıkar…
Gerçeğin  idrak edilmesi  ise ancak yaşanmış  tecrübe sonrası, sonuçlanmış olaylarla ortaya çıkar .
DİNİ DÜŞÜNCE HER İNSANDA FARKLI ORTAYA ÇIKAR… 
Her insan kendi ile özdeştir.
Dolayısı ile her insan dini kendi olarak anlar yorumlar ve yaşar.
Her şey akıl çeperi kadardır . 
Onun için tek tip dindar toplumdan bahsedemeyiz.
DİN SAVAŞLARI…
İsrail Tevrat’tan meşruiyet sağlar .
Döktüğü kanı, yarattığı vahşeti kutsal kitabın emri olarak görür.
 Radikal  İslamcı örgütlerde tüm uygulamalarını kutsal metinden(Mushaf’tan)çıkarttığı İslam hukukuna dayandırır.
Marx  insanlık  tarihini sınıf savaşların tarihi, faşizm ise ırkların üstünlük savaşlarının  tarihi derken zannediyorum  insanlık tarihi  aynı zamanda  din savaşlarının tarihidir.
 Din insan muhayyilesine düştüğü andan itibaren artık din adına konuşan Tanrı değildir.
Dindar bilincin yetiştiği sosyolojik ve antropolojik kültürel kodlar, mizaç, aldığı dini eğitim ,kutsal metni anlama kabiliyeti artık devrededir …     
 “Din”  imgesel olarak  dindarın zihninde ideal bir tasarım olarak var olandır   …
 Anladığını Tanrı adına üstelik doğru anlamış gibi  kendine fısıldar  …
Normatif teoriye baş vurarak  anlatmaya çalışırsak, bizler  dini veya  ideolojileri “ gerçekleşmiş olan ” olarak değil   olması gereken, mükemmel idealler olarak  zihnimizde kurguluyoruz …
Ama tarihsel tecrübede olan çok farklıdır…
Olması gereken zihnimizdeki ideal olandır …
Oysa gerçek olan, gerçekleşmiş olandır …
Ve zihnimizdeki ideal kurguyla uzaktan yakından alakası yoktu …
Özetle din kutsal kitapta durduğu gibi durmaz …
Ortaya çıkanda ideal olan değil , gerçekleşmiş  olan (reel) olandır.
 Örneğin; İran devrimi olduğunda bizdeki radikal İslamcıların sevincine tanık olmuştum. İslam gelmiş İslami düzen kurulunca haksızlık, yolsuzluk, içki ,kumar, fuhuş rüşvet kalkacaktı …
İslam gelecek adalet gerçekleşecekti .
Çünkü kurgu  ideal üzerindendi.
İdeal olan ise  arzu edilen, olması istenilen şeydir ama olan değildi …
ideal ile gerçeklik  arasında çok büyük fark vardı …
 Suudi veya diğer İslam şeriatı ile hukuk üreten devletlerde durum ortada …
 Yani olması gereken (teori) ile olan (pratik) arasında inanılmaz uçurum vardı …
Türkiye de durum farklı değildi .
İslamcı bir iktidar gelmişti ama teori ile pratik hiç uzlaşmadı… 
Peki bunlar ne zaman anlaşıldı ?
Her şey  olup bittikten sonra…
Hegel meşhur metaforu ile işte bunu  anlatmakta …
 
Minerva  ve Baykuş metaforu bilgeliğin sembolüdür .
Minerva bir Roma Tanrıçasıdır ve aklı temsil eder .Romalılar  bunu antik Yunandan almıştır .Ancak antik Yunanda bu isim  Minerva’nın karşılığı ATHENADIR  ve aynı zamanda Baykuş bilgeliğin sembolü dür…   
 
Düşünmek, akletmek ve felsefe  yapmak için  bir şeyin açığa çıkması lazımdır .
Yani bir şey, bir olay açığa çıktığında bizler nedir sorusunu sorarız.
İşte o andan itibaren felsefi düşünce başlar .
Fakat bunun için gün ışığının geri çekilmesi lazımdır .
 Bundan sonrası  düşünmek için aklın ışığı gereklidir …      
Şöyle düşünelim en gerçekçi düşünceler el ayak çekildiğinde, sessizlik hakim olduğunda insanın içine kapandığı zamanda oluşur.
Düşünme faaliyeti kalabalık içinde olmaz .
Yalnız kalmak düşünmek için çok gereklidir …
İşte Hegel bilgelik sembolü olan Baykuş, el ayak çekildiğinde güneşin ışığı kaybolduğunda artık onun uçma zamanı gelmiştir demekte  .
Bu uçuş olmuş olaylardan ders çıkartmaktır .
Artık olaylar olmuş bitmiş sonuçlar ortaya  çıkmış düşünmek vakti gelmiştir .
İşte o zaman öz bilinç de ortaya çıkar .
Birey  kendini keşfeder ”biz ” demez .”ben” der …

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM