Abidin Uyar Yazdı; “Hangi çılgın benim kahraman belediyemi depremle korkutacakmış şaşarım!!!.

Abidin Uyar Yazdı; “Hangi çılgın benim kahraman belediyemi depremle korkutacakmış şaşarım!!!.

Dünya dönüyor dedik…
Dönseydi düşerdik dediler…
Ecel dedik…
Gelseydi duyardık dediler…
Akıllanın dedik…
Biz akıllıyız dediler…
Anlamadılar,
Anlayamadılar…
Bir ömür geçti
       Gemlik /1999 (abidin)
 
Bu yazımı hazırlarken Dücane Cündioğlu’nun   videosu sayfama düştü…
Çarşamba günü korkutan bir deprem olmuştu…
Deprem bile bile geliyordu.
Buraya kadar tamam .
Fakat Dücane’nin ilginç bir tespiti vardı.
Şöyle diyordu.
“Bizi yönetenler hasta, bu toprağa bu kadar tecavüze den bir ulus ben daha bilmiyorum…
Türklerin eline betonu vermeyeceksin ya! Beton verilir mi Türklerin eline…
Her şeyi beton yapıyorlar ya !
Sulak arazi  bilmem ne!
Beş yıl sonrasını düşünmez bu halk.
Yöneticiler ahlaksızlıkları nedeniyle fırsatçılıkları nedeniyle suçlanabilirler…
Halkı suçlamayacak mıyız ?
 O kolonları kirişleri kesen kim  devlet kesmiyor onları . 
Devlet veya siyasal yöneticiler veya bürokratlar onlar bu ülkenin siyasal yapısının kolonlarını kesti.”
Yazımı burada bitirmeliydim belki de.
Çünkü buraya kadar yazdıklarım her şeyi açıklıyor…
Fakat yetmiyor .
Bu halk neden bilmek istemiyor ?
  
Aristoteles’in metafizik kitabının girişinde ;
 “Bütün insanlar, doğaları gereği bilmek isterler.” Çünkü insan yalnızca yaşamayı, hayatta olmayı istemez, yaşamının nedenini ve değerini de bilmek, kavramak ister.” demekte …
(Not: Aristoteles, eserin adına  “İlk felsefe Üzerine” demesine rağmen, Metafizik adının ilk felsefe yerine kullanılması daha sonra olmuştur)
Gerçekten bütün insanlar bilmek ister mi?
Hiç emin değilim …
Gerçekten bilmek isteyen bir toplum muyuz?
 
Ondanda  da emin değilim…   
Çünkü o bir arayıştır.
Çok zahmetli bir uğraştır..
Bir örnek vereyim.
Gemlik’te 1999 depreminden sonra Gemlik Belediyesi bir çok akademisyeni davet etti  topraktan para kazanılma devri bitmiştir dediler.
Çünkü ölümcül fay hattı geçiyordu bu şirin beldeden.
Bir anda yönetim imar izinlerini dondurdu .Çok katlı inşaatlara  onay vermedi vs .
Sonra ne oldu? 
2 yıl geçmeden patlattılar.
Manastır ne hale geldi…
Gemlik modern görünümlü fakat estetikten  ve planlamacılıktan yoksun dağa taşa araçların bile çıkmakta  zorlandığı arazileri imara açtılar.
Ne uğruna ?
Gemliyi yaşanabilir bir belde yapmak uğruna mı?
BIKMADAN YAZACAĞIM…
Ey Gemlikli bu fotoğrafa dikkatle bakın …
Bunun için çok savaştım…
Bu yeşil alan kuşağını iyi bakın…
Mahkemeye sunduğumuz bir fotoğraftı bu …
İmar rantı oyunları bizde hiç bitmez.
Meclis her yasal olmayan şeyi kitabına uyduracak güçtedir.
İMAR RANTI İÇİN BEŞ ŞEYE İHTİYACINIZ VAR DIR .
 *Politika yapıcısı…
 *Belediye teknik kadrosu…
 *Kar maksimizasyonunu en üst  seviyeye çıkartmak için gözünü  hiçbir suçtan sakınmayan yüklenici firma…
*Aşırı kazanma hırsında olan toprak sahibi…
*Ve yapılan suç duyurularına  ilgisiz kalan devlet kurumları…     
Ondan sonra ver mahkemeye faslı gelir.
Çünkü bürokrasi ve politika yapıcısı şunun çok iyi bilir.
Mahkeme denilen hak arayışı hem çok maliyetli hem çok uzun yıllar sürer bizim davamızda olduğu gibi .
Sonunda mahkeme  kararına da uymaz belediye .
Suç duyuruları da sümen altı yapılır  unutulur zamanla…
Sonra aynı adamlar İmamoğluna yapılan hukuksuzluğa  isyan eder.
Ama Gemlik halkı bilmiyor hala …
Hep yazıyorum bundan iki dönem önce Gemlik belediyesi sadece yüklenici firmaya  ve toprak sahibine ekonomik çıkar sağlamak için plan değiştirerek hem de mahkemenin iptal ettiği planın aynısını birkaç kez meclisten geçirerek blokları denize yaklaştırmak için kıyı kenar çizgisini 10 metreden 3.5 metreye düşürdü?
 
İşte mahkemenin  son iptal kararı
 T.C.
BURSA
2. IDARE MAHKEMESI
ESAS NO : 2021/1091
KARAR NO : 2022/1692
Bursa 1. Idare Mahkemesinin 12.09.2019 tarih ve
E:2018/97, K:2019/819 sayılı kararıyla, “onaylı kıyı kenar çizgisinden kara tarafına dogru
belirlenmis 10 metrelik mesafe seklinde olusturulan insaat yaklasma sınırının
olusturulmadıgı, 10 metrelik sahil seridinin belirlenmedigi, bu nedenle sahil seridinin ihlal
edilerek yapılasmaya açıldıgı” seklindeki bilirkisi tespitine yer verilerek “daha önceki
uygulama imar planı ile belirlenen 10 metrelik sahil seridinin ihlal edilerek
yapılasmaya açıldıgı” gerekçesiyle iptal edilmesine ragmen, plan kapsamında konut alanı
fonksiyonunda olan 16 ada, 142 parsel sayılı tasınmazın 10 metrelik yapı yaklaşma sınırı
dahilinde bulunduğu ve sözü edilen uygulama imar planı ve ilgili mevzuat hükümlerine göre
yapı yapılması mümkün olmayan bu ve bunun gibi alanlarda daha önce verilmis yapı
ruhsatlarına istinaden yapılan yapıların korunması amacıyla plan notu getirilmesi suretiyle
sahil seridinin ihlal edilerek yapılasmaya açıldıgı anlasılmaktadır”.
Bizler bu işi yapanları  yargılatamadık.
Oysa bu anayasal bir suçtu.
Çünkü devletin ana görevi kıyıları korumaktı .
Suç duyurularımızı hem de 2016 yılında İçişleri bakanlığına elden yaklaşık 40 dilekçe, Çevre Bakanlığında ben ve karşı sitede bu gün rahmetli olmuş komşum ile ifade verdik…
Peki sonuç ne oldu?
Önce yürütmeye durdurma kararına uymadılar sonrada binaları bitirdiler.
Bunun adı kapitalizm
değildir…
Bu durum gelişmiş kapitalist ülkelerde  olur mu ?
Asla!
Orada böyle keyfi imar planları değişir mi?
Asla!
Biz kapitalist devletler de, örneğin İsviçre de, Finlandiya’da  Norveç’te, Almanya da Japonya’da nasıl yerleşim yerleri yapıldığını  biliyoruz.
Bizdeki kapitalizm Crony(ahbap çavuş) kapitalizmidir.
Kısa sürede köşeyi dön .
Bunu politikacı eli ile yap.
Yani devlet eli ile fert zengin etme…
Sonra deprem olduğunda sokağa dökül.
Her gün ölüm korkusu yaşa .
Denizi doldur .Etrafı kayalarla çevir.
Ya Bursa!!! …
Modern bir şehir diyecek adamın ya aklı yoktur ya cehaleti en yüksek noktadır .
Ve şuna inandım.
Hakikat denilen bir şeyler var…
İnsan denilen ölümlü varlığın çok az bir kısmı bu hakikat ile buluşmak istiyor …
Fakat hakikat sürekli insandan kaçıyor.  
 Tamam şimdi buldum dediğim anda bir bakıyorum buda değilmiş diyorum .                 
Ancak hakikat arayışı içinde olan insan daima huzursuzdur.
İçi hiç rahat  değildir .
Başta kendi düşüncesinin doğruluğu   her şeyden şüphe eder.
Acaba yanılıyor muyum diye sürekli kendine sorular sorar .
Gittikçe yalnızlaşır…
 
Benim hayatım sürekli  yanılmakla geçti.
Neden bundan sonra yanılmış olmayayım?
 
BİLME İSTEĞİ İNSANDA HAYRET,  MERAK VE ŞAKINLIKLA BAŞLAR …
Bilme iki aktör arasında olur.
Bilmek isteyen özne/insan (süje) ile bilinmek(obje )istenen nesne arasındaki ilişki sonra gerçekleşir.
Gene basitleştirerek anlatmaya çalışayım.
 Örnek konu  2 ay evvel döşenen kaldırım taşlarının  yerinden oynaması ile alakalı olsun …
Ve her gün o yoldan geçen iki şahıs olduğunu varsayalım …
Birinci şahıs neden bu taşların yerinden oynadığını merak etmiyor.
Merak etmediği için nedenini bilmesi mümkün değil.
Ve bilme sürecini  başlatmıyor.
Üstünden atlayıp her gün geçip gidiyor .
 
İkinci şahıs bu taşların üstünden atlayıp gitmiyor sorular soruyor.
Neden bu taşlar iki ayda yerinden oynadı veya çöktü diye soruyor  kendine ?
İşte bu durumda ikinci şahıs önce şaşırıyor, sonra hayret ediyor sonra merak edip bilinmek istenen nesneye yöneliyor ve araştırıyor .
Ve bilme sürecini başlatıyor
Nedenleri…
 1-Kötü işçilik
2- Kötü mühendislik
3- Kötü ve ucuz malzeme
4-Otoritenin ihaleyi  kendi yakınına vermesi
5-Otoritenin istihkak öderken yapılan işi denetlememesi …
          
Aynı metotla bizlerin neden  fay hattı  üzerine binalar yaptığımızı, mafya iktidar ilişkisini, AHİM ’in verdiği hak ihlalleri ile ödediğimiz tazminatları, hukuk ihlallerini ,neden sıklıkla ihale yasasının  değiştirildiğini ve daha yüzlerce bilinmesi gereken şeye önce şaşırıp , sonra  hayret edip, sonra merakla o şeye yönelmesi ve bilme sürecini başlatması ve sonunda bilgiye ulaşılması mümkün olabilir.
 
 

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM