İman ettim diyor.
Bu imanı inancının temeli olarak kabul edersek bunun üzerine fıkıh, kelam veya hadis ile “dini” bina ediyor …
Ana gövde İslam düşünce sistemleri olunca, İslam dinini bu disiplinler oluşturuyor ….
DİNDARLIK SERÜVENİMİZ…
Birey sosyolojik ve antropolojik şartların getirisi olarak kendini Müslüman buluyor .
Sade vatandaş olarak kaldığı gibi din eğitimi alıp o alanda formasyon sahibi de olabiliyor.
Ancak bir çoğu inancını oluşturan bilginin epistemik temeli nedir sorusunu kendine sormuyor…
Müslüman din adamı Hristiyan veya Yahudi din adamının inancı ile kendi inancını hangi usul ve yöntemle karşılaştırıp onlara göre daha doğru olduğu hükmüne varıyor ?
Benim zihnim dini düşüncedeki Metafizik alana ait neyi bilebilirim sorusunu bir Müslüman olarak sürekli kendine soruyor…
Din adına metafizik alana dair neyi bilebilirim , ne kadarını bilebilirim ,bildiğimin doğruluğundan ne kadar eminin olabilirim sorularını cevaplayamıyorum ..
Fakat bu benim aptallığımdan olabilir .
Çünkü tüm ilahiyat camiası cevapladığını söylüyor …
Demek ki kusur bende…
Fakat İbn Sina’nın ontolojisine göre bizdeki idrak duyusal (idrak-i hissi)değil …
Yani ne HZ peygamberin(S.A) çağdaşıyım ve peygamberimiz ile tanıştım, ne HZ ,Ömer’i, Aliyi, Hatice’yi ,Ayşe’yi tanıdım . Ne tarihe (610-632 vahyin indiği tarihe ) ne mekana(Arabistan Mekke ve Medine bölgesine ) nede o tarihteki bedevi Araba dair hiçbir tanıklığım yok .
Tüm tanıklığım bana anlatılana, ve şuana kadar elimize ulaşmış yazılı belgelere …
Ancak bütün Müslümanlar benim durumda…
YAZILI METİNLERİ ANLAMA VE YORUMLAMA SORUNU …
Yazılı metinleri yorumlayan din adamı dini şekillendiriyor…
Her fraksiyonun İslam’ı ayrı .
Sürekli çatışma, suçlama söz konusu .
Teorik söylem İslam da asla çatışma olmaz demek olsa da
pratikte böyle değil .
Radikal İslamcı örgütlerin uygulamalarının kaynağı iman ettikleri fıkıh …
Türkiye de ki İslami cemaatlerin ve diyanetin durumu da farklı değil…
Bu guruplar İslam’ı ,fıkıh, hadis veya kelam gibi İslam düşünce sistemleri üzerinden tanımlıyorlar.
Bilgilerinin kaynağı geçmiş otorite .
Her şey geçmiş ile sınırlı.
Bu gün bir ilahiyatçının bunlara aykırı düşünce üretmesi imkan dışı .
BİZDEKİ İLAHİYAT SÜREKLİ GEÇMİŞE UYANIYOR …
Sorun diyanete zekât vermek için zenginliğin ölçüsü nedir? Diye
Veya mahremi olmadan bir kadın kaç kilometre yolculuk yapabilir?
Veya kasten orucun bozan bir insan kaç gün kefaret orucu tutacak?
Abdestsiz Kurana (Mushaf’a) el sürülür mü ?
Üç aylar Kuranda var mı ?… (haram aylar başka )
Kandiller dinden mi gelenekten mi?…
Verilecek cevapların hiç biri güncel değil …
Daha onlarca dini hükümden örnek verebilirim .
Cabir’i merhumun dediği en büyük sorun bu işte …
Ashab-ı Kehf uykusundan uyanıp geçmiş ile yaşarken cebinizdeki para bulunduğunuz zamanda hiçbir işe yaramıyor .
Bin yıl evvelki fıkhi görüşler bu yüzyılda artık geçerli olmuyor .
Cariye köle hukuku olabilir mi bu yüzyılda?…
Fukaha’nın geçmişte söylediği şeyler bu gün ölçü alınırsa 6 yaşındaki kızın evliliğine İslam izin veriyor diye fetva çıkabiliyor .
*** *** ***
Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmaları Kulübü’ (BİSAK), vaiz ve yazar Nureddin Yıldız adlı konuşmacıyı davet etmiş ve basına düştüğü kadarı ile “6 yaşındaki kız çocuğuyla evlenilebilir” iddiası bir anda protestolara sebep olmuş .
Önce şunu söyleyeyim bu zat ve aynı zihin kalıpları içindeki ilahiyatçılarla İslam tasavvurumuz hiç uzlaşmaz .
O ayrı bir konu…
Ben bu zatın iddiasını temellendirdiği epistemik zemini anlamak istiyorum .
Çünkü bu zat kafadan atmıyor.
Bu konuda onlarca hadis ve fıkhi hüküm var bildiğimiz kadarı ile.
Kaynak olarak bu bilgi malzemesi orada duruyorsa o zaman bu arkadaşı suçlamanın bir anlamı yok …
Özetle bu adam Mustafa Öztürk’ün dediği gibi karnından konuşmuyor.
Onun okuduğu hadis kitaplarında küçük kızlarla ile küçük çocukları evlendirilmesi başlığı altında bilgiler görürsünüz diyor .
Bu başlık altında hadis diye aktarılan onlarca rivayet okutulan fıkıh kitaplarında bu konular vardır demekte .
Demek ki din adına konuşan dinde mutlak otorite sağlamış İslam düşünce sistemleri .
Başta Fıkıh, Kelam, Hadis …
Zaman ,mekan ve akıl çeperi ile sınırlı mukayyet varlık olan insanın tamamen beşeri yöntemle anladığını mutlaklaştırıp, ilahi olanın otorite olması gerektiği bir alanda fail neden olarak konuştuğu bir DİN den bahsediyoruz.
Yani “subjektif gerçeklik” söz konusu…
Gerçeklik Objeye(nesneye ) değil süjeye (özneye-fukaha’ya )bağlı…
O ne dedi ise o.
İşte Kurban bayramı geldi .
Kimi hacca gitmeyenler için kurban kesmek farz derken, kimi vacip, kimi sünnet, kimi yok diyor .
Bu konuda bile uzlaşı yok…
Allah basit bir ibadet olarak, hacca gitmeyenler için KURBAN KES emrini verdi ise muradını anlatamadı mı ?
İfade güçlüğümü çekti de bu kadar tartışma olmakta ?
KURANDA KÜÇÜK YAŞTA EVLİLİĞİ ONAYLAYAN AYET VARMI?
Erken evliliğe Kurandan delil gösterenler Talak suresi 4. ayeti söylüyorlar .
Örneğin ; Taberi Camiu’l beyanXII133-134 ,Ibn Atiyye el-Muharrerü’l-Veciz V.325 1 böyle bir bilgi mevcut(Prof Mustafa Öztürk meali SH/629 1 nolu dip not )…
Ayetleri anlamlandırmada tefsir tarihi boyunca olduğu gibi bu günde tefsirle uğraşan ilahiyatçıların kendi kültürel kodları, anlama kapasitesi, yetiştiği ortamın sosyolojisi, zekası, mizacı çok etkili olmakta .
Farklı disiplinler ile Hermenötik, antropolojik ve fenomonoloji ile Kuranı anlama çabası çok az ilahiyatçının ilgi alanında .
Suudi Arabistan da yetişip selefi fıkıh ile amel eden biri için başka ,Eşar’i kelamı ile inancını oluşturmuş bir ilahiyatçı için başka, İran’da yetişip Şii imamet doktrinine iman etmiş biri için bambaşka bir inanç ortaya çıkabilmekte …
Hele tasavvuf ile akide oluşturmuş biri için bambaşka bir İslam söz konusu.
Şu videoya lütfen bir bakın …
Kalıp sözcük her grup için İslam’a göre veya Kuran derki diye başlar…
Dinden çıkan öldürülür diyende ,öldürülmez diyende ilahiyat eğitimi almıştır.
Bir kültür içinde şekillenmiş bireyin anlama kabiliyeti, huy ,mizaç ,akıl seviyesi ,yetiştiği ortamın sosyolojisi ve aldığı eğitim ayete anlam vermekte çok etkilidir .
Hermenötik açıdan her anlama ise eksik anlamadır .
Çünkü yorumlayan , yazarın bizzat metinde ne anlatmak istediğini veya metnin yazarının tüm muradının ne olduğunu tam anlamıyla bilebilmesi için ancak metnin yazarının kendisi olmak zorundadır buda imkansızdır .
Kuran yazılı metin değil sözlü metindir.
Hz Peygamber ve muhatabı interaktif ilişkidedir ama Mushaf ta böyle bir imkan yoktur o yazılı metindir ve okur ile metin baş başadır.
HAMİŞ: Maalesef bunu da gördük.
Meclis’te kabul edilen kanun teklifine göre, Diyanet, yazılan, yayınlanan Kur’an meallerini inceleyecek, “İslam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı” bir taraf görürse bunun yasaklanması için yargıya başvuracak.
Diyanette hangi tarikat etkili ise İslami kriterler öyle belirlenecek …