Abidin Uyar Yazdı; “Din felsefesi açısından teolojik problem; intikam(ZÜ’L-İNTİKÂM – MÜNTAKIM)alan Tanrı olabilir mi?”
Diyanet meali : Zuhruf 55:Böylece bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, hepsini suda boğduk.
Din felsefesi kelam denilen disiplinden çok farklıdır
Özelliği (tüm dinler için )aklı sınırlandırmadan sonsuzca sorgulamasına izin vermesidir.
Kişiye inancının ne kadar doğru ne kadar mükemmel veya yanlış olduğu nu ispata kalkmaz.
Onu sadece düşündürür. Sonuç budur da demez .Sorular sorar.
*** *** ***
Dindar kişi(sadece semavi tek Tanrılı dinlere bağlı olanlar değil tüm dinlerin müntesibi) kendi mezhebinin veya dininin mükemmel ve tek doğru olduğunu onaylatmak ve tatmin olmak istiyorsa din felsefesi onun canın sıkar. Dünyasını alt üst eder. Öfkelendirir. Bağırır çağırır .
Bunun sebebi hazırlıksız yakalandığı bir konuda cevap veremediği içindir .
Çünkü metodolojik eksiklik ve zayıflık içinde olan her düşünce sistemi ister din olsun ister ideolojik görüş olsun, taraftarı gittikçe asabileşir ve taassubu artar .
Bunu her gün yaşıyorum.(din, siyaset ve ekonomi bu ülkede asla sakin konuşulamıyor)
Bu gün İslam dünyasının da bence en önemli sorunu budur.
Din olarak kabul ettiği inancının %99’zu beşeri İslam düşünce sistemlerinin subjektif yorumuna dayalıdır .
Fıkıh, kelam, hadis ve tefsir gibi İslam düşünce sistemlerinin tamamen sınırlı akılla, zaman, mekan ve koşullanmış tarih bilinci ile eksik (mukayyet )varlığın kutsal metinden yaptığı çıkarımlara dayalıdır .
Çünkü elinde yazılı bir metin vardır.
Her yazılı metin hermeneutik açıdan yoruma muhtaçtır. Her yorum metni anlama çabasıdır. Her anlamada eksik anlamadır.
Burada ki sıkıntı bir beşerin(fıkıhçı, kelamcı, diyanet görevlisi) kendi yorumunu mutlaklaştırarak(mutlak olan Tanrıdır. Tanrının o din adamın yorumunu onayladığının kanıtı yoktur)din haline getirip uyulması zorunlu Tanrı sözü gibi anlatmasıdır .
*** *** ***
Dinin iki tür yorumu …
1-Hümanist yorumu (Tasavvuf)
2-Otoriter yorumu (Fıkıh)
ERİC FROM,
Eric From’a göre insan bu mutlak varlıktan korkacağı için ona itaat edecektir .
Bu itaatin illeti(nedeni) sevgi değil korkudur .
Fıkıh otoriter yorumla sevgi ve hoş görü yerine şiddet ve korku üzerinden insanları terbiye etmeye çalışır.
Toplumu ancak böyle Zapt-u rapt altına alır.
Eric From’a göre ise otoriter dini yapılarda zorunlu olarak ahlak yozlaşır .
Çünkü iyilik ve kötülük ona göre “zati” değil “itibari” dir.
Bu şu demektir.
Bir iyiliğin iyilik özelliğini kazanması iyiliğin kendinden(zati)değil, iyiliği Tanrın istemesi yüzünden itibar kazanıyor demektir.
Hırsızlık neden kötüdür ?
Tanrı kötüdür dediği için mi?
Yoksa hırsızlık kendinden mi kötüdür?
*** *** ***
İYİ DAVRANIŞ NEDİR?
Sokrates yolda giderken bir gence ne yapıyorsun diyor .
Genç babamın aleyhine şahitlik yapmak için mahkemeye gidiyorum der.
Sokrates;” iyi” davranışın ne olduğu ile alakalı bir soru soruyor .
-Babanın aleyhine şahitlik yapman iyi midir kötü müdür?
-Genç ;iyidir çünkü Tanrılar böyle istiyor diyor .
İYİ VE KÖTÜ NEDİR?
İyilik Tanrının emrettiği şey olduğu için mi iyidir ?(Zati neden )
Yoksa kötülük akli bir düşünceye taalluk ettiği için mi kötüdür? (Kendinde kötülük barındırdığı için mi?)
Eric From’a göre Otoriter görüşlerde iyilik ve kötülük itibaridir .
Yani insanlar bir otoriteden korktukları için veya bir ödül bekledikleri için iyilik ve kötülükten uzak dururlar.
Burada eğer yasağı Tanrı koymuş ise Tanrı beni her zaman gözetliyor ondan bir şey kaçırmam mümkün olmadığı için ben zorunlu iyi oluyorum .
Ceza ve mükafat burada caydırıcı oluyor .
Ama ahlaki normu, ölçüyü devlet(insan) koymuş ise ve biz yakalanmayacağımızı anladığımız anda rahatlıkla bu buyruktan kaçabiliriz.
Çünkü bu yasağı insan koymuştur.
Gerçekten dindarlara yöneltilen en büyük eleştiri budur .
DİNDARIN İKİYÜZÜ …
Özetle insanın iyiye yönelişinde kötülükten kaçışında “din” olumlu etki yaratabiliyor .
İyilik yapıyor.
Mesela ben Müslüman ülkelerden gelen talebelere yardım eden zengin dindarlar tanırım.
Burada olumlu eylem söz konusudur. Çünkü Allah bu iyiliği görecek ve ödüllendirecektir .
Fakat aynı dindar en yakın akrabasından (akrabasının anlattığı) hukuk yolu ile mal kaçırmıştır. Hatta bir ticari ortaklıkta mevcut hukukta kanıtlanamadığı için ortağına müthiş kazık atmıştır .
Pozitif hukuktan kaçabilmiştir. Çünkü her şey kitabına uygun olmuştur.
Zaman aşımı, delil yetersizliği vs…
Birinci eylem Tanrının mükafatı ile değer kazanıyor.
İkinci eylemde aynı dindar yasaları delerek inanılmaz sahtekarlık yapabiliyor.
Örneğin imar rantı .İhaledeki usulsüzlükler, kamu malını kendi çıkarı için harcamak ve en yaygın görüleni adaletsizlikle yapılan hukuk ihlalleri.
Onun için Sokrates’in “iyilik” nedir sorusu çok önemlidr.
*** *** ***
DİN FELSEFESİNİN SORDUĞU SORU…
Dini ahkamın etkileri doğal mı yoksa itibari midir ?
Doğal olan ile itibari olan arasındaki farkı göstermek için verilen bir örneği almak isterim.
1.şık Doğal olan : Soba yanıyor .Çocuk elini sobaya değdiriyor .Ve eli doğal olarak yanıyor .
Bunu kimse engelleyemez .Ateşin tesirini yok edemez .Bu doğal sonuçtur.
2.şık İtibari sonuç :Baba çocuğa elini sobaya değdirirsen seni cezalandırırım diyor .
Bu durum doğal sonuç gibi kesin değildir . Ceza babanın isteği veya istememesi durumunda gerçekleşecektir. Yani baba cezayı erteleyebilir .Affedebilir .(UZLAŞISAL)
Eğer babanın yaptığı itibari değil de doğal sonuç olsaydı o zaman babanın cezayı affetmesi imkansızdır. Soba örneğindeki gibi bu sonuç kesindir ve babaya bağlı değildir .
Fakat eğer doğal değil itibari deniliyorsa o zaman cezada kesinlik yoktur. Baba isterse affedebilir.
3.şık ;Doğal sonuçların etkilerinde şiddet ve intikam söz konusu değildir .iyi hal indirimi şefaat de yoktur.
Çünkü sonuç doğal olarak gerçekleşir.
Buradan çıkan sonuç insanın Tanrı karşısında işlediği suç eğer eylemin kendinde kötülük barındırıyorsa bu suçun doğal sonucu çıkan ceza affedilemez .
Yok eğer eylemin kötülüğü kendinde değil de Tanrı kötü dediği için kötü ise o zaman bu itibari sonuç tur ve Tanrı isterse affedebilir isterse affetmez .
*** ***- ***
DİN FELSEFESİ AÇISINDAN İNTİKAM ALAN TANRI OLABİLİRMİ?
Soru: Acaba Tanrı insanları intikam almak için cezalandırıyor olabilir mi?
Din felsefesi cezalandırma ile alaklı üç farklı sebeb arıyor …
1 şık ;İntikam almak acizlikten kaynaklanır .Yani etkilenmekten kaynaklanır .
Tanrının insan fiillerinden etkilenmesi mümkün olmadığı için cezalandırması saçmadır.
2.şık Tanrının cezalandırması ıslah için olabilir mi?
O zaman ıslahın bu dünyada olması gerekir .Ceza ise ahrette olmakta. Ahretteki ıslahın faydası nedir?
Tenasül inancı olsa ölen başka bir bedene girip tekrar dünyaya geldiğinde ıslah olmuş olarak gelecektir mantıklıdır .Ancak tenasül inancı olmadığı için öteki dünyadaki cezanın faydası ne olabilir?
Birinci seçenekteki Tanrının sıfatlarından dolayı Tanrının insan fiillerinden etkilenip kızması , sinirlenmesi ve insandan intikam almak için cezalandırması mümkün değildir . (Kelam; Tanrı hiçbir şeyden etkilenmez ,kızmaz, sinirlenmez )
Fakat burada felsefin tartıştığı en önemli asıl konu insanlar cezalandırılacak mı cezalandırılmayacak mı meselesi değil .
Bu ceza doğal mı yoksa itibarimi sorusudur ?
Yani yanan sobaya eli değen çocuğun elin yanması gibi . Bu ceza doğal bir sonuç çocuk için.
Burada Tanrın tehdidi cezanın kalkması falan söz konusu değildir. Bu doğal bir durum olacak .
Ancak ceza doğal değil de Tanrın istediği için çekilecek veya gene Tanrın isteği ile affedilecekse bu itibaridir. Tanrıya bağlıdır .İster affeder isterse cezalandırır .
Fakat bu sefer de eğer cezalandırılacak ise ahretteki cezanın maksadı ve faydası nedir sorusunu din felsefesi sormakta…
Yukarıda felsefenin sorduğu soruları tekrarlarsak.
Ahretteki ceza günah işleyenin ıslahı için olamaz .Çünkü ıslah olsa da ahirette olmuş olacak ki orada zaten cezayı çekenin iyi insan olması veya kötü olarak kalması diye bir söz konu olmayacak .
Cezayı çekip ıslah olup aklı başına gelip başka bir bedenle tekrar dünyaya gelse o zaman bu makul olabilir diyor felsefe ama buda tenasül inancı olur ki buda mümkün değil .
Tanrı insan fiillerine kızdığı, öfkelendiği için onu cezalandırmak istiyor denilirse o zaman Tanrı tıpkı insna gibi tepki veriyor demektir. Tabiri caizse kan beynine sıçrıyor, öfkeleniyor. Böyle bir şeyi Tanrıya isnat etmek büyük saçmalık .
SONUÇ YERİNE : Din felsefesinin sorduğu sorulara akli cevap vermek yerine sinirlenmek ,kızmak bence beyhude bir çaba.
Bu soruları düşünmek ve cevaplarını bulmak için çaba sarf etmek zor ve zahmetli bir yolculuk olduğunu kabul ediyorum .
Ancak bu soruları yasaklasanız da aklın sormasına engel olamıyorsunuz. Siz sormasanız öteki soruyor .
Bence fıkıh, kelam, hadis, tefsir gibi İslam düşünce sistemlerinden çok önce ilahiyat fakültelerinde antropoloji , fenomenoloji , hermenötik ve felsefin dalları olan ontoloji ,epistemoloji okutulmalı .
Ondan sonra diğer dini ilimler belki işe yarar .
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum