Anayasa hukukçusu Prof. Kemal Gözler hocamızın da bir çevirisi var …
Kurbağa Manastırı, Ortaçağ karanlığının ve o karanlığı yaratan iktidar düzeninin sürmesi için rahiplere yapılanları anlatmakta.
Rahip Belaslatinas olaylara bizzat şahit olduğunu belirterek bu dönemde manastırların üzerine bir karanlık çöktüğünü, bazı rahiplerin soruşturmaya uğradığını, sapkınlıkla suçlanıp aforoz edildiğini, olağanüstü kararnamelerle yüzlerce rahibin kovulduğunu ifade ediyor. Tüm bu cezalardan korkan rahipler de hücrelerine çekilip burada dahi yüksek sesle konuşmamışlar. Kısacası, karanlık gelince özgürlük yok olmuş.
Rahip Perfectus Belaslatinas’ın dediği gibi: “Manastırların da korunmaya ihtiyaç duyabileceği hiç aklımıza gelmemişti.
Meğerse yanılmışız. Manastırların da korunmaya ihtiyacı varmış.
Çok geç fark ettik.
Affedin bizi sevgili manastırlarımız!”dediği gibi …
Bence camilerin, mescitlerin de hatta cemaatin hurafe anlatıcısından korunması gerekir …
Yani Kurbağ manastırındaki hikaye gibi bizde de sayıları çok az da bazı imam ve müftülerin diyanet hakkında anlatacağı çok şey olduğuna inanmaktayım.
Burada çok açık ifade ettim .
Hepsi değil .
Bilgisini güncelleyen ,bize böyle öğretilmişti ama biz bu gün bu bilgimizi genişlettik.
Aynı yerde değiliz diyen din adamı çok azda olsa tanıdım …
Lakin sayıları çok az.
Muhtemel bizde biliyoruz cemaate anlattığımız bir çok şeyin yanlış olduğunu, hurafe olduğunu , birçok hadisin mevzu olduğunu ama bunlara karşı çıkarsak diyanet bizi, aforoz eder, hakkımızda soruşturma başlatır diyecek olanlarda olacaktır …
Sonuçta emek davası …
İfade özgürlüğünün olmadığı, korkunun egemen olduğu ,düşünce denilen dinamik ve bireye ait devinimin yasaklandığı yer de doğru bilgiye ulaşmak imkansızdır…