Güzel ülkemde hiçbir siyasi partinin sistemi değiştirmeye asla niyetli olmadığına , sadece iktidarı nimet paylaşım aracı olarak gördüklerine, aslında hiçbirinin birbirinden farklı olmadığına olan inancımı Kamu tercih teorisi ile açıklamak istiyorum.
Gerçeği açıklamış olsalar seçmenden asla oy alamazlar …
Bir örnek vereyim;
Enflasyon bu ülkenin en büyük belasıdır…
Bununla başa çıkmaları için;
Aşağıda sayacağım işleri göze almaları gerekir…
Devletin her alanda tasarrufa gitmesi lazım ki …
-Asgari ücretin asla arttırılmaması gerekir …
-Emekli maaşlarının asla arttırılmaması gerekir …
-Taban fiyatı ile köylüye seçim rüşveti verilmemesi gerekir …
-Bürokrasi sınıfının alışkanlıkları olarak ve bakanlar dahil özel uçak, makam araçları ve birçok masraflarının bedava devlet tarafından karşılanmaması gerekir …
Yüksek maaş artışları ,danışmanlar ordusu, yurt dışı gezileri, milletvekillerine sağlanan nakdi veya ayni bedava hizmetler ve sayısız gereksiz masrafların yapılmaması gerekir…
Yani topyekûn ve her kademede en tepedekinden en aşağıdakine kadar, Cumhurbaşkanından, bakanından, silahlı ve yargı bürokratından, memurundan, işçisinden, öğretmeninden ,esnafından ,holdinginden en alttaki köylü Mehmet dayıya kadar yapılması gerekir…
Bu mücadele ise ancak Alman toplumunda, Japon toplumunda veya batılı toplumlarda olabilir…
Bizde asla olmaz ,olamaz ,olması teklif dahi edilemez hatta düşünülemez …
Yani itibardan tasarruf edilmez …
İktidar(lar )bu alışkanlıklarından asla vaz geçemezler…
Borçlanırlar ,para basarlar ,hazineyi boşaltır, vergileri arttırır, ama bu masraflardan kısıntı yapmazlar…
Yozlaşmanın metafiziği…
İktidara gelen partilerin orada kalıcı olmaları en büyük arzularıdır .
Bunun için kendilerini denetleyecek başta yargı ve diğer kurumların bağımsız çalışmalarını istemezler .
Burada zannedilmesin ki bahse konu (A) iktidarı ve (A) partisidir.
Hayır!
Muhalefette iktidar olsa aynı kurumları kendine bağlamak ister .
Onlarda kendilerinden hesap soracak kurumları istemezler …
Çünkü bu topraklarda ve Ortadoğu coğrafyasında henüz aydınlanma gerçekleşmemiştir.
Taşra milliyetçiliği ve kültürel muhafazakarlık her yere hâkimdir…
Bu yüzden demokrasi başarısızdır…
Kurallı, disiplinli ve yasalara bağlı yaşamak ne halkın ne devletin ne çıkar gurupların işine asla gelmez.
Yasa koyucu muhakkak yasalarda bir açık kapı bırakır veya keyfi yorumlanacak kadar muğlak, esnek ve yorumlayan kadar çok anlama gelecek yasalar yapar.
Muhalefet de iktidara gelse, bürokrasi sınıfını, işçiyi, memuru, emekliyi, ekonomik çıkar amaçlı baskı gurupları olarak sendikaları ve meslek örgütlerini karşısına almayı cesaret edemez …
Eski iktidarlar çok hata yaptı, biz artık eski düzeni devam ettirmeyeceğiz bize bir 10 yıl lazım deseler hiçbir seçmen onlara asla oy vermez
İktidarların yozlaşması dediğimiz şey nedir?
İktidarların yozlaşması dediğimiz şey, kamu kaynağını belli şahıs ve gruplara aktarılmasıdır .
İktidarın elinde devasa kamu kaynağı bulunur.
Elinde silahlı güvenlik birimleri vardır …
Devasa mülke sahiptir…
Bu mülkü istediği gibi kullanır…
Dokunulmazlığı vardır .
Korkutabilir.
Hapsedebilir …
Bireyi sinek gibi ezebilir …
Yasa çıkartabilir ve o yasa gücünü yasa olmasından alabilir.
Ama o yasanın illa meşru olması gerekmeyebilir.
Hukukilik ve meşruluk ayrı şeylerdir.
Her yasanın hukuki ve meşru olması gerekir, ama her yapılan yasa hukuki olsa da meşru olmayabilir …
Haksızlığa ,adaletsizliğe ,belli şahıs ve gruplara imtiyaz sağlayabilir …
Politik bilim ile iktisat bilimi arasındaki ilişki(yozlaşmanın nedeni)
Şöyle düşünelim …
Tüketici ve üretici arasındaki ilişki nasıldır?
Tüketiciler üreticiden bir ürünü, bir malı en kaliteli ve en ucuz bir şekilde almak ister…
Üreticide o malı rakiplerinden daha iyi şartlarda
tüketiciye satmak ister…
Her üreticinin amacı bol para kazanmak tır .
Her tüketicinin amacı da o malı en ucuz ve en kaliteli şekilde almaktır …
Üretici tüketicinin cebindeki parayı alıp malını satar, tüketicide hizmeti veya malı alır cebindeki parayı üreticiye verir …
Her ikisinin de çıkarı bu değiş tokuşa bağlıdır.
Bu TİCARİ MÜBADELEDİR .
Yani ticari değiş tokuş…
Buradaki iktisadi gerçeklik şudur …
Her iktisadi aktör kendi çıkarını maksimalime etmek için uğraşır.
Her kes kendi çıkarı peşinde koşar.
Bu iktisadi analizi politik hayata uygularsak ne olur ?
Şimdi iktisadi faaliyetin yerine politikayı koyalım bakalım ne olacak?
Bu sefer üreticinin yerini siyasi parti alır …
Tüketicinin yerini de de seçmen seçmen alır …
Seçmen oyunu verme karşılığında kamudan beleş hizmet almak ister …
Siyasi partide(iktidar) kamunun parasını dağıtarak seçmenin oyunu almak ister …
Özetle iki tarafta kendi çıkarını en üst noktaya çıkartmak için uğraşacaktır .
Bunun adı da POLİTİK (değiş tokuş)MÜBADELEDİR …
Fakat seçmen tek tip değildir…
Sade vatandaş olduğu gibi, çıkar guruplarından da oluşur.
Vatandaşın sadakati garanti değildir.
Kafası kızar oyunu vermeyebilir, ama çıkar gurupların iktidarla olan çıkar ilişkileri öyle basit değildir .
İhaleler dahil bir ok konuda ekonomik kaynak transferleri çıkar guruplarının kolay vaz geçebileceği imtiyazlar değildir.
1-Güdümlü basın;
İktidarların cari propaganda aygıtlarına ihtiyacı vardır.
Görsel ve yazılı basın bunun için iktidar açısından çok önemlidir.
Çünkü iktidarların sakladıkları gerçek bilgilerin ortaya çıkmasını bu basın engeller.
İktidarların lehine yalan haberleri sürekli seçmene pompalar …
Seçmen her kanalda iktidarların propagandası ile karşılaşır ve zihni/endoktrine olur (kirli bilgi)
Yalan haberleri gerçek gibi sunan bu güdümlü basına iktidar kamudan kaynak aktarır.
Onlara sürekli ilan verir.
Paraya boğar.
Devlet bankalarından onlara ucuz kredi açar.
Ancak her iktidar yandaş basınını yaratır.
Çünkü iktidarlar ne kadar yolsuzluk ,kötü iş yapsa da halkın gözünde bunun meşruiyetini sağlamak ister.
Halkı ikna etmek ister.
Halkı ikna etmek yalana inandırmak basının işidir …
İmar rantı suçunu hukuk yolu ile aklar, ama adına “imar barışı” der …
Çünkü bu affın halk gözünde meşrulaşması gerekir.
Direk olarak ben bu adamların kaçak yapılarını kurtaracağım, depreme dayanıksız evleri yasal hale getirip tabutluk yapacağım diyemez …
Karşılığında lüzum masraflarının açtığı bütçe açığını kapatmak için paraya ihtiyacı vardır.
Onlara sözüm var diyemez .
Ancak dediğim gibi asla burada kast ettiğim AK parti iktidarı değildir.
Bütün iktidarların genlerinde taşıdıkları kötü istidattır.
Hepsinde bu arzu vardır.
Fakat itiraf etmezler.
2-Güdümlü sermeye;
İktidarlar kendilerine bağlı görsel ve yazılı basın dışında bir de güdümlü sermaye grupları yaratır.
Her iktidar kendine yakın holdinglere ekonomik kaynak akıtır, onların istekleri doğrultusunda vergi affı, vergi yasalarında düzenlemeler yapar .
Onlara rant sağlarlar.
Aslında Rant meşrudur.
Ancak iktidarların yaptığı meşru olmayan ve korsanlık faaliyeti olan RANT kollamadır.
Bununun adı SUNİ ranttır.
Fakat bunu da yaparken kamu yararına diye takdim eder…
Mesela Kentsel dönüşüm asla amacına ulaşmamış ve tamamen suni ranta dönüşmüş
bir uygulamadır.
Açılan davalar ortada …
Hatta o kadar ki sağlam binalar için bile çürük raporu alındığı ve kentsel dönüşüme sokulduğu iddialar arasındadır..
Yataydaki evleri toplayıp, dikey imara geçip kentsel dönüşüm diye aslında kentsel yükselin yaparak bu işi çözüyoruz derler …
Peki o zaman imar affına neden ihtiyaç duyuldu?
İkisinden biri aldatıcı değil mi ?
Ancak dikine yerleşim yerleri yaparken insan nüfusunu da o oranda çoğaltıyoruz .
Bu ne demektir?
Sembolik örnek ;
Orada 100 kişi oturuyorsa dikene yapılaşma ile insan nüfusu 5 misli artacağı için alt yapı su, kanalizasyon, cadde ,park sorunu da beş misli misli artacak demektir.
Meşru Rant, topraktan kazanılan KİRADIR ve bu süreci PİYASA SÜREÇLERİ BELİRLER …
RANT KOLLAMADA İSE topraktan elde edilen geliri İKTİDAR yoktan var eder.
Ve süreci POLİTİKA YAPICISI BELİRLER
Bir bakarsınız belediye meclisi bir alan için plan değişikliği yapmıştır …
Oysa o işlem örneğin denize binaları yaklaştırma mesafesi olan kıyı kenar çizgisini değiştirerek yapmıştır .
Ama güdümlü sermaye bunu belediye meclisinde başarmıştır.
Oradaki suni ranttır.
Gerçek ve meşru rant değildir.
Araştırın altından yüklenici firmanın aynı zamanda imar komisyon üyesi olduğu görülecektir.
Fakat bence imar komisyon üyesi suçlu değildir.
Çünkü o kaçak bir iş yapmamıştır.
O doğal olarak çıkarını en tepe noktaya taşımak ister.
Her şeyi göze alabilir .
Ya otorite?
Yani belediye, yani fen işleri, yani belediye başkanı, yani bunlara soruşturma izni vermeyen iç işleri bakanlığı ?
İhaleler de böyledir.
İhale yasaları öyle değişir ki ,öyle maddeler ilave edilir ki ihale hep aynı şahısta kalır .
Güdümlü sermayede bunun karşılığında iktidar partisine seçimlerde bağışta bulunur.
Bir bakarsınız seçimlerde bir partinin broşürlerini veya partinin bayrak masrafını karşılamıştır.
Veya seçim üstü binlerce kira getirecek mülkünü seçim bürosu olarak bedava kullandırır.
Bu ilişki öyle sıradan ilişkiler değildir.
İkisi de birbirine bağımlıdır.
Dediğim gibi vatandaş bayram ikramiyesini alır ama iktidarı desteklemeyebilir.
Ancak güdümlü sermayenin kazancı öyle yılda bir bayramda cebine girecek 2bin tl bayram ikramiyesi değildir …
Milyar dolarlardır …
Bunları önleyecek tek şey hukuk devleti olmaktır …
Şu an eski ABD başka TRUMP’UN başı yargı ile beladadır …
Neden Türk seçmeni bunun nedenini merak etmez?
İşte bu halkın öz bilincidir…
Fakat halkın bilinçlenmesi ancak AYDINLANMA ile gerçekleşir.
Aydınlanma için ise bireyin kendi öz bilincini fark etmesi,
düşünme ve soyutlama yeteneğini elde etmesi ile olur.
Ancak halk kısa vadeli menfaatlerini ,uzun vadeli menfaatlerine tercih eder.
Oysa uzun vadeli menfaatleri ülkenin çıkarınadır.
En kısa zamanda emekli olmak ister, emeklilik sistemi iflas etse de torunun emeklik şansı hiç olmasa da bunu ister .
Ve birçok sebepten haksızda değildir …