Bu yaz belli günlerde münzevi bir hayatı seçerek doğa ile başa baş arkadaşlığımı sürdürdüm.
Başkaları için çok anlamsız olan bu durum benim en güzel günlerim…
Tekrar tekrar düşündüm.
Yaklaşık son 20 yıldır çıkarttığım felsefe, siyaset bilimi sosyolojisi, iktisat ve DİN konusundaki onlarca notumun referansları ile tekrar çalıştım
Bir zamanlar çok ciddiye aldığım üstat, mütefekkir dediğim ama zırva olan adamları bir bir gözden geçirdim.
Özetle felsefe ve tabi ki ahlak felsefesi size “BEN “kimim sorusunu sorduruyor.
Biz olarak değil soruları tekil hakikat olarak BEN kendime sormalıyım.
Bir grubun içinde kalarak değil.
Bir meslek örgütü içinde değil. Partili olarak değil…
Yalnız kalarak soracaksınız .
Düşünme tekil ve bireysel bir çabadır.
Neden çalmamalıyım?
Neden kamu malını yememeliyim?
Neden arkadaş seçiminde DİNDARLIĞINDAN çok önce belli kriterleri aramalıyım?
Neden bana yapılmasını istemediğim şeyi karşımdakine yapmamalıyım?
Devlet bunca kurumuna rağmen ,üstelik elinde cebri şiddet yetkisi kullanma gibi korkunç bir yetki olduğu rağmen, üstelik bu pis işler oluyor ?
Tanıl Boradan okumuştum;
Mehmet İzzet Paris’te okumaya gelmiş çok kıymetli bir sosyologdu diyor .
Yusuf Akçura Kazanlı bir Türk.
Mehmet İzzet’e ne okumaya geldin Paris’e diye soruyor.
Felsefe okumaya geldim deyince ,Yusuf Akçura; Bize demirci lazım diyor. Yani Felsefe çok fuzuli bir şey.
Bunu söyleyen o dönemin en önemli aydını …
Bunun bir çok sebebi vardı tabi.
Tanıl Bora çok önemli bir tespit yapıyor.
Türkiye de sistemli düşüncenin önünde her zaman “acele olması gereken geç kalınmışlıkla izah edilen acelecilik baskısı düşüncenin önünde en büyük engel…
Yani çok geç kalınmışlık duygusu ile çok acele yapılması gereken işler olmalı …
Bir an önce modernleşmeliyiz.
Tabi bu modernleşme sadece hazza dayalı, tüketim tercihlerin değiştirilmesi ,cep telefonu ,ev, araba, koluna taktığın çok kaliteli bir saat, bir güneş gözlüğü, pahalı tatiller.
Çok kısa sürede devlet eli ile zengin olmak.
Bizler modernleşmedik sadece modernleştirildik.
Modern hukuk formel olarak var.
Kitapta her şey yazılıdır.
Batıdan teknolojiyi, hukuku da almışızdır.
Masumiyet karinesi, kanunsuz suç olmaz ilkesi, hakim teminatı ,anayasacılık ilkesi, bir çok kurum ve kuruluş kitapta var..
Örneğin, HSK, Yüksek seçim kurulu, ferdin aleyhine olduğu durumda kanunun geriye işlemez(Makable şümul), ilkesi, meslek örgütleri, sendikalar vs vs
Fakat bir türlü modern bir toplum olamadık…
Ama modernleştirildik.
Modernleştirilme taklide dayalıdır.
İçinde sistemli düşünce yok.
Bu srbepten okullarda felsefi düşünce kalktı .
Modernlik ise bir ihtiyaçtır.
Süleyman Demirel’e ait olduğunu zannettiğim bir söz .
Bizler hala geçmişin güneşi ile bu günün çamaşırını kurutmaya çalışan bir toplumuz .
SEÇMEN İKNA OLUYOR…
İkna için kanıta ihtiyacınız yoktur.
Antik Yunandaki SOFİSTLERİN bilgisi işte bu İKNA etme yöntemine dayalı idi.
Adamlar inanılmaz kabiliyetli.
Nerdeyse üstünüzdeki beyaz gömleğin tam tersi siyah olduğuna sizi ikna ediyor .
Bu bilgiyi para ile satan adamdı SOFİST .
Halk kanıt istemez.
Esnaf size eşyayı ikna ederek satar .
Size kanıt getirmez .
Halk kanıta bakarak oy vermez .
Kanıtı merak etmez.
POLİTİKA YAPICISININ BİLGİLİ OLMASI ŞART DEĞİLDİR SENİN OYUNU ALMAK İÇİN…
Bu sebepten BİLGİÇ –BİLMİŞ ikna gücüne sahiptir.
BİLGİÇ –BİLMİŞ her şeyden az buçuk haberi olan adamdır.
Onun hakikatle derdi yoktur .
Bizdeki politika yapıcısı BİLGİÇ tir.
YA BİLGİN ?
Bilgin ise kılı kırk yarar .Hakikate ulaşmak ister .
Kesin bilgiye ulaşmak için çok uzun zaman hatta yıllarını verir.
Bilgiç için amaç iknadır .
Ama BİLGİNİN derdi ikna değildir.
Çünkü Halk bilmek istemez.
Halk ikna olmak ister .
O BİLGİN DEĞİL ,BİLMİŞ -BİLGİÇ İSTER ..
Bilgin ;hayret eden, şaşıran, bilinmesi istenen nesneye yönelen sorular soran adamdır.
Öğrenmeye çalışan adamdır .
Partisi, ideolojisi ,taptığı lider yoktur .
Bilgicin (bilmiş)ise böyle bir derdi yoktur .
O bilmez bilmediğini de bilmez .
Bilgin-Bilge ise ben bunu bilmiyorum der. Ve Bilme sürecini başlatır.
Sokrates’in Atina yargıçlarına dediği bu işte.
Ben bilmiyorum ama bilmediğimi biliyorum,fakat bunlar bilmiyor ama bildiklerini zannediyor işte ben onlara göre daha bilgiliyim demekte…
Çünkü ben sürekli kuşku ve merak içindeyim. Ya yanlış biliyorsam?
Bilgicin(BİLMİŞ) önüne değişik bir meyve koysanız o bu meyanın ne olduğun bilmez sadece bildiğini zannettiği bir meyve adı vardır aklında.
Erik der, kiraz der .
Bilgisinden hiç şüphe etmez.
Bundan dolayı o yediği meyvenın gerçek adını artık hiç merak etmez .
Birde bildiğini zannettiği yanlış bilgisinde ısrar eder.
BUNLAR ÇAĞDAŞ MODERN VE HUKUK TOPLUMUNDA OLURMU?
“İmzayı at, 2 milyon doları ver kurtul”
Geçen haftaki yazımda yolsuzluk ve rüşvet çarkının devletin yardım ve yataklığı olmadan olamayacağını yazmıştım.
Tabi devlet dediğimizde çok soyut bir yapıdan bahsediyoruz.
Kimi kast ediyorum?
Kamu adına iş gören bürokratları ,siyaseten önemli görevlere gelmiş bakan ,millet vekili ,belediye başkanı meclis üyesi veya imar komisyon üyesini kast ediyorum.
Özetle karar alıcılar.
Yargı bürokratı da dahil .
Ama avam için mahkeme mübaşiri bile devleti imgeler.
Bir memur devleti imgeler.
Kamu tercih teorisine göre mesela imar rantı politika yapıcısı +bürokrasi sınıfı +İş adamı arasındaki ilişki sonrası ortaya çıkar.
Gemlik belediyesi ile bizim mahkeme olayından örnek vermiştim.
Savcılığa iç işleri ve çevre bakanlığına suç durusunda bulunmuştuk.
Normal de kamu zararı ,anayasaya aykırı kıyı kenar çizgisinin değiştirilmesi sonucu yüklenici firmaya ve toprak sahibine ekonomik çıkar sağlanmış ve Gemlik belediye meclisi,Türkiye büyük millet meclisinin yetkisini kullanmıştı.
Plan değiştirmişti.10 metrelik kıyı kenar çizgisini 3.5 Metreye düşürmüştü.
Ama bakanlık sorumlular hakkında soruşturma izni vermeyence hepsinin yanına kâr kaldı.
Tabi şimdilik.Ve İmar RANTI GEÇEKLEŞMİŞTİ .
Yani devletin belli birimleri yardım ve yataklı yapmış, bu inşaat ancak o zaman yapılabilmişti.
Bu çok basit bir olay…
O kadar basit ki ülkede olan olayların yanında esamesi bile okunmaz .
CHP LİDERİ NE YAPIYOR ?
CHP lideri inanılmaz mücadele veriyor …
,Daha önce duyurduğu ‘İBB Borsası’na ilişkin belgeleri paylaştı.
Özel, AK Partili avukat Mücahit Birinci’nin İmamoğlu ile birlikte tutuklanan iş insanı Murat Kapki’ye giderek önüne 1 buçuk sayfalık ifade tutanağı koyduğunu ‘Bunu imzala, 2 milyon dolar ver, tıpış tıpış git’ dediğini söyledi. Özel’in açıklaması sonrası İstanbul Başsavcılığı Birinci hakkında re’sen soruşturma başlattı.
Özgür Özel ‘Tayyip Bey, ben heybede tutmayacağım’ diyerek elinde olduğunu söylediği belgeleri paylaştı. ’19 Mart’ta başlayan soruşturmaların ‘hukuksuz’, gizli tanık ifadelerinin ‘iftira’ olduğunu yineledi. ‘İBB Borsası’ iddiasına ilişkin AK Parti Eski MKYK üyesi Avukat Mücahit Birinci’nin ismini verdi. Birinci’nin Murat Kapki’yi 31 Temmuz’da Tekirdağ’da ziyaret ettiğini, önüne bir ifade tutanağını koyarak ‘Bunu imzala, 2 milyon dolar ver, git’ dediğini söyledi. Kapki’ye ait Tekirdağ Başsavcılığı’na verilmiş suç duyurusu dilekçesini gösterdi.
Özel, Birinci’nin Kapki’nin önüne koyduğu tutanakta Murat Ongun, Hüseyin Köksal, Emrah Bağdatlı ve Fatih Keleş’le ismi belirtilmemiş bir otelde buluştukları, rüşvet verildiği ve bundan CHP liderinin haberinin olduğuna dair ifadelerin olduğunu söyledi. Özel, Kapki’nin bunu reddetmesi üzerine Birinci’nin ısrarcı olduğunu şu sözlerle aktardı: ‘Makyavelist düşün, çıkmak için her şey mubahtır.