Batıda politika doğuda siyaset yapılır …
Onun için doğu kültüründe lider tapınma objesidir …
Toplumu ikna eden liderdir …
Lider gittiğinde toplum dağılır …
Batıda sistem önemlidir …
Lider değişir sistem aynı kalır …
Bu yüzden beni kim yönetecek sorusu 16 yüzyıla kadar batıda geçerliydi…
Şimdi beni hangi sistemle yöneteceksin sorusu çok önemli …
Sistemin bağlılığı yasalaradır, kurallaradır …
Batıda halk sisteme güvenir …
O şunu bilir ben mahkemede adil yargılanırım …
Hakim savcı mesaisi bittikten sonra oda benim gibi sıradan bir vatandaştır ve o da kurallara uyar sıraya girer .
Valide böyledir …
Tüm kamu çalışanları da …
Kimseye kimliğini gösterip ayrıcalık istemez .
Çünkü sistem böyle çalışır…
Kimse bir makama birilerinin tavassutu ile gelmez …
Kılı kırık yararlar o göreve gelecek adam için …
Lider bir hakimi bir savcıyı etkileyemez .
Ona baskı yapamaz …
Hatta onlardan çekinir…
Çünkü kendi hakkında bir yolsuzluk tespit edildiğinde anında soruşturma açılacağını bilir …
Bir bakan soruşturmayı engelleyemez …
Engellerse ne olur ?
Başına çok kötü şeyler gelir ..
Bilinenin aksine politika ile siyaset aynı şey değildir …
Politika (politics), Eski Yunanda şehir anlamına gelen “polis” kelimesinden türemiştir. Polis, basit bir şehir değildir; her şeyin başı ve sonu olan şehir devletini, insanların vatandaşı olmaktan gurur duydukları bir siyasi topluluğu ifade eder. Öyle ki her polisin ayrı bir tanrısı vardır. O şehrin vatandaşı olmak o tanrıya inanmak demektir. Kısaca polis aynı zamanda kişinin dinidir. Böyle bir toplulukta, bütün vatandaşların şehrin ortak işleriyle ilgilenmeleri hem bir hak, hem de bir vazife olarak kabul edilmektedir. Öyleyse kelime kökeni olarak politika, “şehir devleti ile ilgili işler” anlamına gelmektedir.
Politika ile bir kenti , şehri yönetirsiniz
Siyaset ile devleti yönetirsiniz …
Siyaset Arapça bir kelime olup, köken itibariyle “at eğitimi” anlamına gelmektedir. Aynı şekilde at bakıcısı anlamına gelen “seyis” kavramı da aynı kökten gelmektedir.
Özetle SEYİS azgın atı sakinleştirendir at bakıcısıdır …
Siyasetçi toplumu sakinleştirendir …
İktidar devleti yönetebilme gücüdür ..
Fakat doğuda iktidar devleti ele geçirmek içindir.
Devlet ise belli bir toprak parçası üzerinden kurulmuş ,yasa ve belli egemenlik temelinde oluşmuş siyasi en büyük organizasyondur …
Fakat o tapılması gereken bir güç değildir…
Devlet sadece hizmet teşkilatlanmasıdır …
Denetlenmez ve sınırlandırılmazsa anında kural tanımaz bir varlık olur (Hobes -LEVİATHAN)…
Mafyanın yerini alır …
Devletin rutin dışına çıkma potansiyeli vardır …
Onun için modern devletler anayasanın ipi ile sımsıkı bağlanır.
Onlar anayasal devlettir …
Doğu toplumunda ki devlet ise anayasası olan devletir.
Yani anayasaı vardır ama kağıt üzerindedir.
İktidar isterse, mahkeme isterse doğu toplumunda anayasaya uymaz.
Birey bir toplumu oluşturan en küçük parçadır.
Anayasa bireyi devletin olası keyfi ,ceberut davranışından korur.
Yani bireyi devletten koruyan en üst hukuk metnidir.
Doğuda ise DEVLETİ BİREYDEN KORUR…
Oysa korunaksız olan birey, KORUNAKLI olan DEVLETTİR…
Toplum ise tek tek bireylerden oluşan canlı bir bütündür.
Neden Ortadoğu toplumlarında sistem gelişmez? …
Doğu toplumlarında her yasadışı işi bitirecek adamlar vardır …
İmar komisyon üyesi tanıdığın var mı?
Yargıtay da adamın var mı?
Hastamı hastane yatak yok diye kabul etmedi adamın var mı ?
Bakanlıkta adamın varmı diye sorarız?
Düşünün elimizde mahkeme kararı var, ilgili kuruma uygulatamıyoruz .
Belediye mahkeme kararını uygulamıyor …
Davaya konu olan inşaatın her şeyi iptal edildi , ancak mahkeme kararını belediyeye uygulatmak için sürekli yeni randevu talep ediyoruz .
Eski belediye başkanı imar komisyon üyeleri muvazaalı bir iş yapıp belediyeyi tazminatla karşı karşıya bıraktı inanılmaz bir kamu zararı oluşacak, ama içişleri bakanlığı çevre bakanlığı soruşturma izni vermiyor…
İşte batıda bunlar asla olmaz …
Batıda yasaları uygulayın demez vatandaş …
Zaten sistem izin vermez …
Aynı sosyal sınıf içinde olanlar nasıl oluyor da bu kadar farklı düşünüyorlar…
Teorik olarak bakıldığında yolsuzluğa bulaşmış, hukuk skandalları ,mafya,kamu kaynaklarını eşine dostuna dağıtmak ,nepotizm,imar rantı, ahbap çavuş(crony) kapitalizmi ile anılan bir siyaset kurumunun yok olup gitmesi gerekir…
Fakat doğu toplumlarında böyle olmuyor …
O seçmeni konsilide eden güç ne olabilir ?
Liderdir …
Oysa hayatın somut pratiklerinden bahsediyorum …
Yani uzmanlık gerektirmeyen konulardan…
İktisatçı olmanıza gerek olmayan konular …
Hukukçu olmanıza gerek olmayan konular …
Sıradan bir insanın sadece akıl denen potansiyel ile ulaşması gereken sonuçlardan bahsediyorum…
Nasıl oluyor da hukuksuzluk,adaletsizlik,imar rantı,yolsuzluk ,nepotizm,ahbap çavuş kapitalizmi,yoksulluk karşısında vatandaş aynı tepkiyi vermiyor.
Oysa bunlar aynı sosyal grupta,yani bunların gelirleri de eşit.
Markete girdiklerinde hepsi hayat pahallığından etkileniyor.
Bunun sosyolojisi nedir?
Beni ister Millet ittifakı ister cumhur ittifakı yönetsin …
Bunlar benim umurumda değil …
Ben yargıya bakarım …
Yargı bağımsız mı ideolojik mi?
Yargı yasalara mı uyuyor iktidarın emrine mi uyuyor ?
Tüm kararları tek adam mı alıyor yoksa halkın seçtikleri mi alıyor ?
Devlet anayasal hak olarak elinde bulundurduğu meşru şiddet tekelini milliyetçi bir partinin gençlik örgütüne devretti mi devretmedi mi ?
Yani o gençlik örgütü şiddeti devlet himayesinde kullanıyorsa kapatılıyor mu, yoksa mafya üretim merkezi gibi çalışmasına izin mi veriliyor?
Nepotizm ,şikeli ihaleler var mı yok mu ?
Merkez bankası bağımsız mı, iktidarın güdümünde mi ?
Diyanet dini kullanarak İktidarın tüm günahlarına ortak oluyor mu olmuyor mu ?
Ben bunlara bakarım …
Bunlar sistemin olmazsa olmazlarıdır …
Bunlar olsun beni kim yönetirse yönetesin …
Ha eğer sistemin yoksa iş Şam valisi Esat paşanın yöntemine kalır …
Yani yolsuzluğu, ahlaksızlığı, hırsızlığı devletin her kademesi bilir .
Ama hiç ses çıkartmaz …
Çünkü zaten yapan kendileri olduğu için kendi kendilerinden hesap sormazlar .
Ta ki kasa boşalıncaya kadar …
ŞAM VALİSİ ESAT PAŞA;
“KUZULARIN DERİLERİNİ YÜZMEKTENSE KOÇLARIN YÜNLERİNİ KIRKMAK DAHA İYİDİR”
Rivayete göre Şam valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır.
Büyük sıkıntıya düşer.
Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder.
Bu tavsiye üzerine Esat Paşa danışmanlarına:
“Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz?” diye
sorar.
“ Elli veya atmış kese altın elde ederiz” derler.
Bunun üzerine Esat Paşa “ Bu insanlar zaten zar zor ayakta
duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler?” diye sorar.
“ Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” diye cevap verirler.
Esat Paşa “ Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde
etsem nasıl olur?” diye sorar.
Danışmanları sessizliğe bürünür.
Ertesi gün Paşa müftüye bir davet göndererek gece gizlice
buluşalım der.
Müftü gece Paşanın yanına gelir.
Paşa “ Müftü efendi! Bize
ulaşan bilgilere göre özel hayatında şeriata ayrıkı davanıyor ve evinde gizlice içki içiyormuşsun.
Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek.
Ancak önceden seni haberdar edeyim dedim” der.
Bunu duyan müftü efendi paşaya yalvarmaya başlar.
İstanbul’a haber vermemesi için paşaya 1000 mecidiye
vermeyi teklif eder.
Paşa kabul etmez.
Müftü iki katını teklif eder. Paşa yine kabul etmez.
Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar.
Sonraki gün Esat Paşa Kadı efendiyi davet eder.
“Kadı efendi!
Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı” der.
Bu sefer Kadı efendi paşaya yalvarmaya başlar.
“Aman efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum” diyerek Müftü efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar.
Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşırlar.
Sonra sırasıyla;
defterdar,karakol komutanı,esnaf ağası ve
büyük zenginleri tek tek davet eder.
Bu operasyonun sonunda Esat Paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar.
Arkasından danışmanlarını çağırır.
“ Şam halkına vergi koyduğumu falan duydunuz mu?” diye sorar.
“Hayır Paşam duymadık” derler.
“Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen
50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım” der.
“Bunu nasıl yaptınız Paşam?” diye sorduklarında,
“Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir” der.
Rivayette olsa bir gerçek varki, …
Devletin soyulması ancak böyle olur …
Ben göremem ama inşallah torunlarım güzel günler görecek …