Abidin Uyar Yazdı; “Efendi köle diyalektiği ve İslam düşünce sistemlerinin İslam dinindeki hükümdarlığı…”

Abidin Uyar Yazdı; “Efendi köle diyalektiği ve İslam düşünce sistemlerinin İslam dinindeki hükümdarlığı…”

İSLAM DÜŞÜNCE SİSTEMLERİ İSLAMIN  KENDİSİ DEĞİLDİR. ZAMAN VE TARİH ÜSTÜ DEĞİLDİR.
TAMAMEN BEŞERİ ÜRÜNLERDİR…
Hangi İslam ?
İslam dini ontolojik olarak iki ayrı varlık alanında kendini gösteriyor …
Birincisi HZ. Muhammedîn bedevi Arap toplumuna bizzat canlı ilettiği, enteraktif, zamansal, tarihsel ve mekânsal ilişki  içindeki duyusal idraki (idrak-i hissi) sağlayan sözlü metin  (hitap)…     
B-İkincisi aktarım yolu ile tamamen beşeri yöntemle Arap olmayan bizlere iletilen ve bizlerin kendi akıl düzeyimizde kavradığımız, içinde yaşadığımız  kültür ile buluşarak anlamaya çalıştığımız  idrak-i akıl ile oluşmuş yazılı metin (MUSHAF /KİTAP )…
Birinci duruma muhatap olmuş olanlar tefsir, fıkıh, kelam, hadis gibi disiplinleri hiç bilmiyorlardı  …
İkinci duruma muhatap olan bizler için ise İslam dini her ne kadar Kurandır dense de bizler tefsircinin anladığını, fıkıhçın çıkarımlarını ,hadisçinin anlattığı mutlak olmayan rivayeti ve kelamcının anlattığını anlarız.
İşte ok yaydan da bu zeminde çıkmakta…
Konu hangi İslam ?
 DİN FELSEFESİ ÜZERİNE HİÇ BİR ÇALIŞMASI  OLMAYAN DİN   GÖREVLİSİ, SÖZLÜ METİN (HİTAP-VAHİY )İLE YAZILI METİN OLAN İKİ KAPAK ARASINA ALINMIŞ  MUSHAF ARASINDAKİ ONTOLOJİK FARKI BİLMEZ …  
İkisi özdeş değildir…
Özdeşlik ve içinde zorunlu bulunması gereken çelişmezlik ilkesi konusunda hiçbir bir bilgileri de yoktur .
                  ***   ***    ***
 İslam dini dediğimiz sosyolojik  olgunun  insan zihninde 1400 yıl sonra aldığı şekli anlayabilmek için bence tefsir ,kelam ,fıkıh hadis  bilmekten çok önce din felsefesi  ve sosyolojisi bilinmelidir inancındayım …
Eğer İslam inancınızı, fıkıh, kelam, hadis ile başlatıp  sabitleştirerek ve mutlaklaştırarak tabiri caizse su basmanlar seviyesine  sorgulanmadan çıkarttığınız zemin üzerine  oturtuyorsanız üzerine bina ettiğiniz İslam inancı bir çok soruyu cevapsız bırakacaktır.
Bu sefer nedenlerini izah edemediğiniz bir çok olayı ve konuyu ya tümden inkar edeceksiniz yada tümden kabul edeceksiniz .
       
               ***    ***    ***
2017 yılında  iki akademisyen tartışıyordu…
İlahiyatçı olan  ”Peygamberin  deve sidiği içtiğini bildiren hadis sahihtir. Bu sünnettir. Yapılabilir” diyordu  …
 Felsefeci olan  bu hadise itiraz ediyor peygamberimizin asla böyle bir şey
yapmayacağını bu günkü  dünya  gözlüğü ile bakarak akıl yürütüyordu.
İşin garibi ikisi de İslam’ı ve Peygamberimizi savunuyordu…
 
Bunların ikisi de akademisyendi .
Ve ikisi de Müslüman dı…
 
İbn Haldun olsaydı ne derdi acaba ? 
Muhtemel şunu derdi…
Putperest toplumlarında bir  kültürü ,adeti, örfü ,geleneği ,giyimi, kuşamı, ayağına taktığı sandaleti, sakalı ve  tedavi metotları vardır.
Özetle onlarında tıbbı vardır…
Peygamberimiz de o kültürün insanıydı.
İbn Haldun’a göre tıp nübüvvetin konusuna girmez…
Peygamber tıp  konusunda  bilgilendirilmedi .
O günkü tıpta peygamberimizin   uyguladığı yöntem  o kültürün bilgisine dayanır .
Ancak  bu dinden değil yaşadığı toplumun kültüründendir…
(İbn Haldun Mukaddime 2.cilt Süleyman Uludağ sahife 1171)
Fakat bizler peygamberimizin HIRKASINI, sakalını  bile TAPINMA OBJESİ YAPARAK Hz Hatice’ye, Ayşe’ye ,Ömer’e ,Aliye bile peygamber sevgisini öğreten toplumuz…
İNANCIN KANITA İHTİYACI OLMAZ…
 
 Ramazanın  son günlerinde gene  sakalı şerif halka  açılacak  .
O gösterilen şeyin  Peygamberimizin sakalı olduğuna inanan mebzul miktar insan   var .
Halk dindarlığı velev ki olsun Peygamberimiz buna izin verir miydi? demez…
Putları yıkmak için gelmiş bir peygamberin kendinden sonra gelenlerin o sakalı “fetiş” haline getireceğini bilemez miydi ?sorusunu asla sormaz.  
Beni seven sakalımı biriktirsin ,onu öpüp okşasın der mi? diye sorgulamaz… 
Bunlar kurumsal dinin marifetidir .
Bu halka bu inancı kurumsal din öğretti…
             ***     ***    ***
Hep aklıma Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşleri gelir .,
Hikayede “Hz. İsa, yeryüzüne, İspanya’ya iner. insanların içinde dolaşmaya başlar. İnsanlar onu tanır, derin sevgi ve saygıyla karşılar, dua eder. Bir gün, Sevila katedralinin önünde, gözü yaşlı bir annenin kızını diriltir,
Katedralin engizisyoncu kardinali, olanlara şahit olur, muhafızlarına İsa’yı yakalamalarını emreder. Ve tutuklanıp hapse atılır .
Hapiste ona evet sen HZ isa’ sın der ama bizim halka anlattığımız HZ İsa ve Hristiyanlık bambaşkadır. Senin bizim anlattığımız HZ İsa’yı ve Hıristiyanlığı yıkmana izin veremem der…
Ya Allah resulü HZ Muhammet farzı muhal tekrar dünyaya dönse ve bizim camilerimize girse kim bilir başına neler gelirdi?
 
Evet sen Hz Muhammet’sin ama bizim halka anlattığımız Muhammet ve İslam dini senin anlattığından çok farklı sen bizim düzenimizi şatafatlı gösterişli hayatımızı bozamasın  denir miydi acaba ?
                  *** ***   ***
 EFENDİ KÖLE DİYALEKTİĞİ …
İnsanlık tarihi boyunca her dinde din adamı muhakkak Tanrıdan rol çalar .
Tanrı adına konuşur .
İnanmış kitleler üzerinde otoriteyi sağlayacak bir  efendi olacaktır .
Bu “efendi” din adamıdır .
Dindar bilinç efendiye itiraz edemez .
Ettiği an kafir olur dinin  dışında kendini bulur …
Bu yüzden koşulsuz itaat eder.
Din adamı o halkı ya ceza ile korkutarak yada  mükafat ile ödüllendirerek onun ya davulcuya ya zurnacıya varmasın engeller .
Bunu  yaparken de ben söylemiyorum Tanrı söylüyor der .
Bizde de farklı değildir .
(Yüzlerce örnek verebilirim ama çok basit bir örnek vereyim. Ramazanda kasti orucunu bozanın 61 gün kefaret orucu tutacağını söyleyen kimdir ?Allah mı? Allah adına konuşan ulemamı?
Dinin otoriter yorumunu bu din adamı sınıfı belirler .
Hakkında hükmü açıklanmamış binlerce meselede haramı, helali , mekruhu belirleyen bu din adamı sınıfıdır. Bunu da fıkıh kıyas yolu ile yapar .
Çıkarımını mutlaklaştır.
 Oysa kendi mukayyet (eksikli )mutlak (tam) olan ise Allah tır…
 Bu saatten sonra fail neden ve şari(hüküm koyan)kendidir. Allah  Kendisi  her konuda konuşur. Bilmiyorum diyemez.
Çünkü ne peygamber vardır hayatta ona itiraz edecek, nede  bunu nerden çıkartacak diyerek onunla direk   konuşacak bir Tanrı .
Hele  önündeki yazılı metin Mushaf zavallıdır hiç konuşmaz, itiraz da  edemez.
Çünkü hiçbir yazılı metin konuşmaz.
Onu konuşturan insandır…    
Din kurumsal hale geldiğinde insanın işi bitmiştir.
Artık efendi din adamı sınıfı, köle de inandır …
SONUÇ YERİNE :İslam da din adamı sınıfı yoktur gibi genel kabul görmüş klişe cümle sık sık kullanılır. Evet yukarıda bahsettiğim ilk otantik İslam’da yoktur. Ancak HZ Muhammed’in tarih sahnesinden çekilmesinden sonraki oluşmuş kurumsal dinde vardır.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM