“ Cahil, bilmeyendir.
Gafil, bilmediğini de bilmeyendir.
Gafil kelimesinin kökünde habersiz olmak anlamı vardır, cahilde ise bilgisizlik.
Derler ki cahil âlemi bilmeyen, gafil kendini bilmeyendir.
Bu yüzden birincisi okur düzelir ama ikincisini düzeltecek şey yoktur.”
Bundan iki yıl kadar önce asıl eğitimini fıkıh konusunda almış ve sonradan iktisat konusunda da zannedersem doktora yapmış bir arkadaşla internette tartışmıştım …
Bu arkadaş ekonomi politikalar üyeliğine atanmıştı .
Ülkede deha diyebileceğim iktisatçılar varken neden bu şahıs diye soruyordum kendime …
Çünkü o bir fıkıh profesörü idi .
Bir fıkıh hocası ülkenin ekonomi politikalar üyesi neden yapılır?
Faiz düşmüştü (Yanlış ; düşen politika faizi idi ancak tahvil faizleri ise tam tersi yükseldi.
Merkez Bankası bankalara yüzde 14 faizle borç veriyor, bankalar da aldıkları parayı yüzde 22 faizle Hazine’ye borç veriyor.) https://www.mahfiegilmez.com/2021/12/faizi-dusurdukce-faiz-yukseliyor.html
dengeler alt üst olmuş, enflasyon freni patlamış, dolar uçmuş cari açık tavan yapmıştı…
(aşağıda verdiğim linkte Mahfi eğilmez grafiklerle bunu ispatlıyor)
Bana şöyle demişti .
Öyle ise sen bir faiz tanımı yap ama klasik iktisatçı gibi olmasın…
Demek ki klasik iktisatçı zor rakipti, fakat kendide klasik fıkıhçıydı.
Sonradan çok düşündüm neden iktisatta doktora yapmıştı?
Faizi iktisat biliminden öğrenecek de değildi.
O kıyas yolu ile bu günkü konvansiyonel bankaların işlemlerini İnanç ile açıklıyordu .
(aşağıda neden bunun kıyas olmadığını izah ediyorum mantık çalışması yapanlar daha iyi anlayacak)
Öyle zannediyorum iktisat bilimini fıkhı görüşünün emrine verecekti .
Oysa o bilimdir…
Kanıta ihtiyacı vardır.
İnancın kanıta ihtiyacı yoktur.
Yani bir doktor hastasına benim inancım da var diye deve sidiği ile tedavi edebilirimiydi?
Bu devasa ekonomik sorunları iktisat mı çözer yoksa fıkıh mı çözer?
Dindar bilinç şuna inanmıştı, Kuran her şeyi çözer…
Fakat elimizde son derece sınırlı (250 civarında olduğu söyleniyor) ahkam ayeti vardı ve sayısı belliydi artamaz ve eksilmezdi .
Ancak problemler sınırsızdır her çağ da inanılmaz sorunlar çıkmıştır.
Sınırsız sayıdaki problemi son derece sınırlı sayıdaki “Nass”sa götürüp ,”nass” sı nasıl konuşturacaksınız?
Tabi “nass” konuşamayacağı için onu konuşturacak fıkıhçı veya tefsirci olacaktı.
Yöntem zorunlu olarak kıyas olacaktı…
Kıyas yaparken muhakkak elinde dayandığı bir ayet olmalıydı.
O da RİBA ayetidir .
Fakat o Riba eğer bu günkü faiz ise neden insanlar Riba haram mı diye sormuyorlar ve onda hiç ihtilaf yokta, swap işlemi ,konut kedisi,repo ,haram mı diye soruyorlar .
Demek ki ortada bir kıyasa konu olacak bir problem vardı .
Bu problem nasıl çözülecekti?
Mantık çarpıtması ile mümkündü .
Katılım bankaları gibi kâr payı dersiniz çıkarsınız işin içinden…
Bende iktisattaki faizin tarifini yapmıştım o profa …
Dedim ki iktisattaki faiz tasarrufun fiyatıdır .
Yani üretim araçları içindeki en önemli şart olan ve tasarruf sonucu meydana gelen sermayenin zaman değerinin kiralanmasıdır (fiyatıdır)
Sonuçta yukarıdaki fıkıhçıdan hiç ses çıkmamıştı yaptığım tarife …
Bunu şöyle açıklayayım tıpkı üretim araçları içindeki toprağın kiralanması gibi…
Topraktan elde edilen gelire rant denir.
Bu geliri elde edene de rantiyeci denir.
Ve son derece meşrudur ,meşru olmayan tarafı fiyatındaki oranda saklı dır,aşırı kira sömürü sebebi olabilir.
Birde bu rant politika yapıcısı aracılığı ile olursa ahlaksızlıktır (imar rantı)
Bunların tamamı tasarrufun kiralanmasıdır.
Birinde elde tasarruf olarak likidite( para) olarak tutulmuştur.
Diğerinde para araziye , binaya çevrilip gayrimenkul olarak tutulmuştur .
Üretim yapılabilmesi için ikisine de ihtiyaç vardır .
Bu da finans piyasalarında belirlenir.
İşin günah tarafı varsa bu da isminden dolayı değil ekonomik güdüsünde saklıdır.
Kıyas nedir ?
Kıyas basit şekli ile bilinenden yola çıkılarak bilinmeyene ulaşmak için uygulanan akıl yürütmedir.
Hükmü hakkında nass (ayet ve/veya sünnet) bulunmayan bir meseleyi, aralarındaki ortak sebep-sonuç bağından dolayı hükmü ayet veya hadisler ile çözülmüş bir konuya benzeterek çözmektir.
Bunun mucide yunan felsefesidir .
“ Kıyas öğretisinin, tamamen Aristoteles’e ait olduğu söylenebilir. Aritoteles’ten önce hiçbir teşebbüs yapılmamıştır.”
Bertrand Russell’ın Gözünden Aristoteles’in Kıyas Teorisine Genel Bir Bakış*
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/949078
Fakat ;
Bize sözde ve zihinde değil gerçekteki sebebi verdiğinde ancak biz kıyas yapmış oluruz…
Yani fıkıhçının veya diyanetin faiz demesi ile “sözün “ benim zihnimde belirlenmiş imgesi ile değildir.
O imge aksiyomatik kavram olarak faiz lafzını duyduğumuz andan itibaren hemen dindarın zihnide Riba ayeti gelir.
Oysa onun zihnimizde ki imgesi ile değil yaşamdaki karşılığı ile olması gerekir
.Mesela enflasyon karşılığı var .
Ama onu fıkıh tartışmıyor.
Kıyasta 4 nedenin bulunması zorunludur..
1-Maddi neden (özdeksel)
2- Suri neden (formel )
3- Fail neden (bize o konudaki durumu bildiren mesela haramı bildiren Allah veya resulü olması gerekir)
4-Gai neden (amaçsal neden )
Eğer bu 4 neden yoksa yapılan KIYAS değildir.
Analojidir.
Analoji kıyasta asla kabul edilmez .
Analoji iki tekil şey arasındaki benzerliktir.
Yani benim dedem sakallıydı , karşımdaki adamında sakalı var.
İki tekil varlık sakal yönünden bir birine benziyor .
Lakin her gördüğün sakalıyı deden zannetme diye harika bir tanım vardır.
Şimdi sizin zihninizde oluşan faiz imgesi veya sözsel olarak ağzınızdan çıkarttığınız faiz kavramının riba ile özdeş olması için yukarıda saydığım bu 4 neden muhakkak bulunmak zorundadır.
Özdeşlik ilkesi nedir?
Özdeş olmak demek benzer olmak demek değildir.
Özdeş olmak demek Riba ancak Riba ile özdeştir demektir .
Yani A’A dır …
A=A değildir …
Burada iki tane A vardır .
Oysa A hem kendisi hem başka bir A olmaz …
Yani Riba hem kendisi hem başka bir şey olmaz ,çünkü “şari”(Allah)Arap toplumundaki o uygulamanın kendisine müdahale etmiştir.
Fakat fıkıh hayır benzeri de olabilir diyor ?
Oysa “şarinin” benzeri için yeni bir emri bilinmemektedir.
Fıkıh nesnesine gidip soramıyor .
Buradaki nesne felsefedeki nesne…
Allah ve peygamber dir …
Fakat bunu yapamadığı halde çıkarımını mutlaklaştırıyor.
Mutlak olan ise Allahlık iddiasıdır.
Çünkü onda yanılma payı yoktur.
Oysa fıkıh beşerî bir disiplin ve yanılabilir.
Çünkü onun haramlığına ait hükmü bildiren( şairi) Allah’tır.
Kıyası ise beşer yapar ve yaptığı kıyastaki çıkarımı nesnesine (Allaha ) gidip sorma şansı yoktur.
Ya yanlış ise?
Bizim fıkıh mantığı, hakkında hükmü belli olmayan şey hakkında haram değildir demeye cesaret edemezse de caiz değildir der .
Onlarca örnek verebilirim .(en son diyanetten bir adamın açıkladığı kadın kendi başına 9o kilo metreden fazla gitmesi caiz değildir hükmü gibi)
Kaldı ki benim tespitim buz gibi haramda demekte .
Diyalog AGORADA(açık meydanda ) vaaz KÜRSÜDE yapılır
Kürsüden konuşan adam her Cuma rastlıyorum …
İçim içimi yiyor ah diyorum şu adamla hakemli bir ortam da tartışsam.
Çünkü adamın her şeyi garanti.
Kimse itiraz edemiyor .
Mantık kuralına camide ihtiyacınız olmaz .
Akıl yürütme özgür beyinlerin işidir.
Aklını bir ideolojiye belli bir mezhebi görüşe bağlamış ve tüm eğitimini bunun üzerinden almış adamın(iki ana akım zaten ehli sünnet ve şia teoljisidir) düşünmesi için gerekte yoktur.
Bu yüzden Camide vaaz verenin karşısındaki ile diyalog kurması gibi bir amacı yoktur .
Diyalog AGORADA(açık meydanda ) vaaz KÜRSÜDE yapılır
Kürsüdeki ise otorite üzerinden kanıt getirir…
Falanca mezhep imamına , ulemanın icması’na göre diyerek klasik mantıktaki beş sanat içinden Cedel yönetimi seçer .
Bu burhani(delil -ispat) yöntem değildir …
Burhani yol klasik mantıktaki en geçerli yoldur.
Burhani olması için senin bizzat zamana ,mekana ,aktöre tanık olman gerekir ki ona idrakin en itibarlısı diyoruz .
O İdrak- hissi(duyusal idrak)
Oysa senin ki idrak-i akli dir.
Sen yazılı metne (Mushaf’a )tanık oldun, oysa vahiy yazılı metin değildir sözlü metindir .
İkisi özdeş değildir.
Hitaba tanık olanın karşında peygamber(enteraktif ilişki) ,metne tanık olan okurun karşısında yazılı sözcükler vardır.
Yazılı sözcüler canlı gibi durur ,fakat Sokretsin dediği gibi siz ona asırlardır neyi sorarsanız sorun onlar hep aynı cevabı verir.
Onlar anlam kaybına ,anlam genişlemesine, anlam daralmasına sahiptir.
Kürsü ile yani vaaz İle diyalog arasındaki felsefi farklı bir alıntı ile hemen ortaya koyayım …
“Kürsü, soruları tartışmaya açmaz, kendi cevaplarını vaaz eder. Cevapları hazırdır. Otoritenin itaat istediği kürsü, özgürlüğe uzaktır. Sınırlarını kendisi koyar ya da konulmuş sınırlarda hareket eder. Kürsüde sınırlar kutsaldır, onlar aşılamaz. Kürsünün sınırlarının aşılması, otoriteye karşı girişilmiş bir isyan ya da başkaldırı gibi düşünülür ve algılanır. Kürsünün bir arkhesi vardır. Onun arkhesi hem hareket noktasını hem de varılması gereken sonucunu belirler.”
PROF .Ali Osman Gündoğan
https://www.gazetedurum.com.tr/yazar/Ali-Osman-Gundogan/agora-mi-kursu-mu-19881
BİLİM NEDİYOR ?
Enflasyonu Düşürmek İçin Faizi Düşürmek mi Gerekir Yükseltmek mi?
Mahfi Eğilmez …
“İki tür enflasyon var: Talep enflasyonu, maliyet enflasyonu. Eğer bir ekonomide para, maldan çoksa o zaman talep enflasyonu oluşur. Yani ekonominin üretip de piyasaya arz ettiği mal ve hizmetler, insanların bunları satın almak için sahip olduğu imkânlardan daha az ise o zaman fiyatlar yükselir. Bunu önlemenin iki yolu vardır: Üretimi artırmak ve/veya faizi artırmak. Üretimi artırmak kısa vadede kolay değildir, yeni yatırımlar gerektirir. O zaman faizi artırarak insanların ellerindeki parayı harcamayıp tasarruf etmesini sağlamak yani talebi kısmak gerekir. Maliyet enflasyonu; üretimde kullanılan faktörlerin ve girdilerin fiyatlarının artmasıyla oluşur. Ücretler, kiralar, faizler ya da girdi olarak kullanılan petrol, doğal gaz, elektrik, hammadde, yarı mamul maddelerin fiyatları artmışsa maliyetler artmaya, fiyatlara yansımaya ve dolayısıyla enflasyonu yükseltmeye başlar. Maliyet enflasyonunu önlemek bir ölçüde bizim elimizdedir bir ölçüde değildir. Örneğin enerji fiyatları artmışsa ve biz bunları ithal ediyorsak o zaman karşımıza maliyet enflasyonunun özel bir hali olan ‘ithal edilmiş enflasyon’ çıkar./Mahfi eğilmez
“ Ocak başından itibaren enflasyonda peş peşe düşüşler yaşanacak. Yaşanacak bu düşüşlerin tümüyle baz etkisiyle ortaya çıkacak bir gelişme olacağını, uygulanan yaklaşımla bir ilgisinin kurulamayacağını, şimdiden belirtelim./Mahfi Eğilmez
https://www.mahfiegilmez.com/2022/12/onumuzdeki-aylarda-enflasyon-hzla.html
O zaman ey dindar bilinç önce Baz etkisi nedir bunu öğren.
Sonra şu soruyu muhakkak sor 1400 yıl önce tarım ve ganimet hukuk ve takas ile oluşmuş ekonomi faaliyet ve tüketim tercihlerinizle
Bu günkü ekonomik problemleri karşılaştırın bunu din çözebilir mi?(Dinden kastım Kelam,fıkıh)
Çözer tabi derseniz diyanetin fetva hattına şu ekonomik krizlerin çözümünü bize göstersin
Enflasyon
Stagflasyon,
Resesyon,
Deflasyon,
Devalüasyon,
Slumpflasyon
Depresyon