Bilgeliğin arttığı yerde keder de artar ve bilgisini arttıran, derdini de arttırır.
[Strasti po Andreyu, Andrei Tarkovsky, 1966]
“Eğer hırsızlar yollarda güvende yürüyorlarsa, bunun iki nedeni vardır ya rejim büyük hırsızdır ya da halk aşırı aptaldır.” // LeeKuanYew
Bilmediğimiz o kadar çok şey var ki bunda üzülecek bir şey yok …
Hepimiz birçok konunun cahiliyiz …
Fakat sağlıklı insan bilmediğini bilir .
Arabası arıza yapmıştır onu tamirini bilmediğini BİLİR …
Bu bilme BİLMEDİĞİNİ BİLME DİR.
Bilme süreci ancak bundan sonra başlar …
Önce arabam arızalı der bunu bilir.
Sonra ben tamirci değilim der bunu bilir …
Ve arabasını kimin tamir edeceğini bilir …
Bakın burada üç tane bilme ortaya çıkmakta ve ondan sonra bozuk araba çalışır hale gelecektir …
Fakat din ,siyaset ve ekonomi olduğunda cahil bilmediğini bilmezse ne olur?
Cahil bildiğini zannettiği için bilme sürecini başlatmaz .
Çünkü kendinden çok emindir ve merak dahi etmez …
Onun için de öğrenme zahmetine gitmez …
Bu karikatür twitterden alınmıştır …
Bizde yönetici sınıfı bilmediğini bilmez …
Önce seçileyim sonra Allah kerim der …
Allah kerimdir şahsen benim şüphem yok …
Ben sadece seçilmişe güvenmiyorum …
Ampirik kanıt ortada…
Bu toplumu aldatmak çok kolaydır …
Çünkü felsefi düşüncesi yoktur…
Muhafazakarlığı antropolojik kültüre dayalıdır …
Çevresel, ailesel, cemaat, imam hatiplilikle kemikleşmiş muhafazakârlık…
Yani içinde hazır doğduğu milliyetçi, muhafazakâr kültürdür …
Felsefi Muhafazakarlık
Kültürel muhafazakarın baktığı yerden felsefi muhafazakâr bakmaz…
Felsefi muhafazakâr hukuku muhafaza eder …
Felsefi muhafazakâr doğayı, denizi, sahili, ormanı, muhafaza eder …
Felsefi muhafazakâr kamu kaynağı, dövizi ,yatırımların iktisadi olmasını ister …
Felsefi muhafazakâr dini din adamının ve yönetici sınıfın elinden kurtararak muhafaza etmek ister …
Mafyasız, yolsuzluğun, şikeli ihalelerin nepotizmin olmadığı bir toplumu muhafaza etmek ister …
Çünkü o şunu bilir Allah ile aldatmak kapalı toplumlarda çok kolaydır …
(Sahi şu çıkan doğalgaz, Gabarda bulunan petrol ne zaman bize ulaşacak, şuan BOTAŞ zarar ediyor ve zararı devlet(pardon siz enflasyonla ödüyorsunuz)
Felsefi muhafazakâr dinin afyon olmaması için çok uğraşır …
Kültürel muhafazakarın bu umurunda bile değildir .
Kültürel Muhafazakâr formel ve biçimsel sembollerle ilgilenir .
Baş örtüsü, sakal, imam hatip okulu ,kuran kursu, hafızlık eğitimi, her köşede cami, onu mest eder…
Ayasofya dedin mi akan sular durur mest olur …
Merak edip Kurana bile bakmaz .
İlahi mesajın hitabı ne diyor?
Cemaati olduğu halde onun ibadet yapmasını engelleyen için Allah ne diyor ?
Hiç umurunda değildir …
Necip Fazıl geleneğinden geldiği için o bir davadır …
Bakar 114 ;/Muhammet Eset tefsir meal …
Allah’ın adının O’nun mescidlerinde anılmasına mani olan ve onları tahrip etmek için çalışan kimseden daha zalim kim olabilir? İşte böylelerinin bu yerlere [Allah] korkusu dışında bir sâikle girmeye hakları yoktur? (DİP NOT ⁹⁵) Onlar için bu dünyada zillet, ahirette ise korkunç bir azap vardır.
DİP NOT 95; Bazı özel düzenlemeleri ile ne kadar çok uyuşmazlık içinde olunsa da Allah inancını temel eksen olarak kabul eden her dine tam saygı gösterilmesi zarureti, İslam’ın temel prensiplerinden biridir. O halde Müslümanlar, ister cami, isterse kilise ya da havra olsun, Allah’a adanmış bütün ibadet mahallerini korumak ve onlara saygı göstermekle yükümlüdürler (karş. 22:40’ın ikinci paragrafı); ve başka bir inancın mensuplarını kendi inançlarına göre Allah’a ibadet etmekten alıkoyma teşebbüsleri Kur’an tarafından kutsallığa tecavüz fiili olarak nitelenmiş ve lânetlenmiştir. Bu prensibin çarpıcı bir tasviri, Hz. Peygamber’in H. 10. yılda Necran’lı bir Hristiyan heyetine karşı davranışında örneklenmiştir. Her ne kadar Hz. İsa’yı “Allah’ın oğlu” ve Hz. Meryem’i “Allah’ın annesi” olarak kabul etmeleri İslamî inançlarla temelden çatışıyor idiyse de onlara Hz. Peygamber’in mescidine serbestçe girme izni verilmişti ve o’nun kesin rızası ile orada kendi dinî ayinlerini ifa etmişlerdi (bkz. İbni Sa‘d I/1, 84 vd.).
MASUM İTİRAF
Bir adam bir başka adama sormuş: “hazreti Köroğlu enbiyadan mı, evliyadan mıdır?” adam düşünmüş, “evliyadandır” demiş. Soran adam: “yanlış, eşkıyadandır” demiş. Adam: “vallahi ben de öyle biliyordum ama isminin başındaki o ‘hazreti’ aldattı beni!” demiş.
Politika yapıcısına soru sorun hiçbir şey bilmediğini göreceksiniz …
Şehir efsanesi olarak Kentsel dönüşüm…
Bilmek nedenleri bilmektir/Aristotales(4 neden ilkesi ) …
Kentsel dönüşüm deprem için neden çözüm değil …
Önce deprem hemen kapımızda, bu artık bilimsel olarak biliniyor.
Koskoca bir kentin %85 binalarının yıkılması ve yerine depreme dayanaklı binanın yapılması güçlü bir ekonomi ister …
Oysa biz biliyoruz ki birçok çürük bina imar affı ile yasal hale geldi …
Faciada burada başladı …
Kentsel dönüşüm için belediyeler yüksek kat izni vermek zorundalar …
Yüklenici firma bu sayede inşaatı üstlenir.
Veya dairelerin m2 sini küçültüp vatandaşa kendi dairesine yüklü miktarda ek ödeme çıkartıp anlaşma yapmak zorundadır …
Fakat bu enflasyonda 2 yıl için de bitirebileceği bir inşaatın hangi malzeme fiyatındaki artışını önceden tahmin edebilir ve ona göre anlaşma yapabilir ?
100 m2 olan dairenizi verip gene depreme dayanaklı 100 m2 lik daire alabilmeniz için ya belediye bunu finanse edecek ya bina sahibi yüklenici firmaya ek ödeme yapacak bu rakamları kaç kişi ödeyebilir?
Birde eldeki bulgurdan da olmak var …
Geçen süre içinde bu insanların barınma ihtiyacını yani bu günkü uçuk KİRALARIN ne kadarını devlet ödeyebilir?
Aksama ve gecikmenin olacağı tabidir.
Her şey yolunda gitse bile depreme kim dur biz kentsel dönüşüme girdik biraz bekle diyebilir ?
Alt yapı sorunu çoğalan insan nüfusu ile daha da yetersiz kalacağı için caddeler ,ana yollar, kanalizasyon ve su gibi alt yapı tesislerini belediye nasıl yenileyebilir?
İmarda yapılan şikeli oyunlar, plan değişiklikleri, planlamacılık, şehircilik ve alt yapı açısından iflas etmiş uygulamaların artık yapılmayacağını söylemekte yetmez .
Bunun içi sistem gerekli …
Kaç kez deprem yönetmeliği değişti ?
Deprem için güçlü bir ekonomi gerekli ,peki 99 depreminden sonra yönetici sınıfı elindeki kamu kaynağını nereye harcadı…
Mesela Gemliye bakalım …
Kodon boyu yapımından, denize fıskiye yapımı dahil manastır altında ki o çirkin tiyatro AVM ve şimdide balık çarşısı,
Tarih, tarihten ibret almayanların sebep olduğu tekrardır…
İbn Haldun şöyle der ;
SU, SUYA BENZEDİĞİNDEN DAHA ÇOK MAZİ HALİ(GEÇMİŞ) ŞİMDİKİ ZAMANA BENZER”
Yani geçmişte ne yapılmışsa şimdide o yapılır …
Örneğin bizim davalık olduğumuz konu …
AKPli belediye usulsüz işlem yapıp kıyı kenar çizgisini değiştirdiği o binalar için
Gemlik belediyesi 3. kez bu davayı kaybettiği halde ne binayı yıkıyor nede tapu dairesine bir yazı yazıp bu binaların planı ruhsatları, oturma izinleri, mahkeme tarafından iptal edilmiştir diyemiyor.
Şu an o daireleri satın alan insanlarda tazminat davası açacak belediyeye…
Yani İBN HALDUN HAKLI …
Devlet lüzumsuz harcamalarından hiç tasarrufa gitmedi , şatafatından, çılgın gösterişli tüketiminden vaz geçmedi …
Bürokrasi sınıfı zaten vaz geçmez …
Belediyeler hiç hiç vaz geçmez …
Bir yatırımın akıl dışı olmaması gerekir.
İktisat denilen bilim burada devreye girer.
İktisat kıt kaynakların verimli kullanılmasının bilimidir ..
Yatırımda iki şey aranır …
A-Maliyet …
B-Fayda
Eğer bir yatırımın maliyeti sağlayacağı faydanın çok üstündeyse buna gösterişli tüketim çılgınlığı denir.
Bu tip harcamayı evde karısı yapsa boşanma sebebi sayacak adam halkın parasını rahat harcar ….
Politika yapıcısı, meslek örgütü, sendika yönetimi kendisine ait olmayan parayı kendi için çok rahat harcar ..
Milton Fridman onun için bu işin ahlaki metodunu ortaya koyar …
Ve sorar kimin parasını kimin için harcıyorsun der ?
A- Kendi Paran
B-Başkasının parası
Ve arkasından şu soruyu ekler ,kime harcıyorsun?
C-Kendine..
D- Başkasına…
1– Kendi paranı kendin için harcıyorsan, kaliteye ve fiyata azami dikkat edersin
2- Kendi paranı başkası için harcıyorsan, sadece fiyata dikkat edersin
3- Başkasının parasını kendin için harcıyorsan, kaliteye dikkat edersin, ama fiyat senin için önemli değildir . 4- Başkasının parasını başkası için harcıyorsan ne fiyat ne kalite senin için önemli değildir
3 ve 4. şıktaki, para harcama politikacıların en çok sevdiği para harcama şeklidir.
Ekonomi hukuk ve politika birde yanına DİNİ ekleyin…
Bunlar eş zamanlı olarak doğru olarak çalışması gerekir …
Böyle bir toplumda seçmen davranışları nasıl olur sizce ?
“Politikacılar, konuşur ama hiçbir şey söylemezler. Seçmenler, oy kullanır ama seçemezler. Bilgilendirme medyası bilgilendirmez. Okullar cahillik öğretir. Yargıçlar, kurbanları cezalandırır. Polisler, suç işlemekten, suçla savaşmaya zaman bulamaz.”
Eduardo Galeano
Ben birde buna, din adamını ekleyeyim …